arabayı dağ evinin garajına park ettikten sonra Ufuk'u orada bırakıp bizimkilerin yanına gittim. "beyler poşetler arabada ve yanında da bir sürpriz var. gidin getirin hadi."
uzandığım kanepede kafamı geriye atıp gözlerimi kapattım. az önceki karşılaşma benim için bile fazla garipti. ve dahası az kalsın ona çarpıyordum. ellerimi yüzüme kapatıp yüzümü sıvazladım. iyi olduğundan emin olduktan sonra yarın sabah erkenden onu evine bırakacağım.
kapıdan gelen sesle kafamı oraya çevirdim. görüntü çok komikti. sanki üstelerine çığ düşmüş gibi duruyorlardı. gülmemek için kendimi zor tutarken ayağa kalktım ve Batu'ya başımla çekilmesini işaret edip Ufuk'un kolunun altına girdim. Batu rahat bir nefes alıp yukarı koştu ve bir yastıkla battaniye getirdi. bu sırada Melih ve ben onu az önce benim uzandığım kanepeye bıraktık.
"dostum ne oldu ona? iyi görünmüyor." Batu elindekileri üzerime bırakıp koltuğa oturdu ve ciddi bakışlarını gözlerime odakladı. iç çekip ayağa kalktım. "yolun ortasında duruyordu. ben de biraz çarptım." elimdeki yastığı sinirle başının altına koydum.
"Mete sakin ol biraz. içeri girdiğinde dalga geçiyordun, geldik üzgündün ve şimdi de sinirlisin. sorun yok bir şey olmamış sızmış sadece." Melih elindeki içkiyi bana uzattı. içkiyi alıp onunkiyle çarpıştırdım ve bir yudum alıp kanepenin koluna oturdum.
Batu iki parmağını birbirine sürterek boğazını temizledi. "ben Melih'de biraz anacanlık buluyorum." Melih birden tişörtünü çıkartıp masaya fırlattı. zenginlik bu işte arkadaşlar. soğukta, gecenin köründe, dağın tepesindeki ev sıcacıktı. alttan ısıtmalı. "annende de bu kaslardan var mı? hm?"
Batu ayağa kalkıp ıslık çalarak Melih'e yaklaştı. "ne zaman büyüttün bu bebekleri?" sırıttı ve sonra o da birden tişörtünü çıkartıp diğerinin üstüne fırlattı. "erkeklik taslayacaktım ama.. geçmişsin beni."
bu çocuklar bana kaslarını aç diye yalvarıyorlar sanki. tek elimle tişörtümü yukarı sıyırdım. "görünüşe göre beni geçen olmamış." sırıttım.
Melih kaslarımda göz gezdirdikten sonra elindeki viskiden bir yudum aldı. "oğlum neden şampanya almadın?" göz kırptı. "patlatacaktım." güldüm. "malum durumun ilerisi için bir önerim var." odaklandıklarını belirten mırıltılar çıkardıklarında devam ettim. "evde iki oda var ve birinde iki tane tekli diğerinde de çift kişilik bir yatak bulunmakta. gördüğünüz üzere içli köftemiz koltuğa sığmadı. düştü düşecek. aramızda bir oyun oynayalım ve kaybeden.." sırıttım. "çift kişilik yatakta onunla yatsın. bu arada Ufuk dışarda yere oturdu bu yüzden onu yatağına alacak kişi onu soymak zorunda. bedenine göre kıyafetimiz olmadığı için de çıplak kalacak."
Ufuk uyanmasın diye sessizce gülmeye başladılar ama o kadar kızarmışlardı ki patlamak üzere gibiydiler. televizyonun yanındaki oyun kollarından birini alıp Melih'e attım. kısa bir süre sonra turnuvanın kazananı olarak arkama yaslandım. puanları karşılaştırınca Batu sonuncu oluyordu. "biz odamıza çıkalım, sen meteoru odanıza götürürsün. " Melihle tokalaşıp sessiz kahkahalar attık.
"durun! aslında kazanan kişinin onunla yatması gerek-" ne diyeceğini biliyordum bu sefer izin veremezdim. "sakın devam etme bu sefer olmaz." güldüm. "ama ne hakkında yarışacağımıza sen karar verdin. bir de omlet yapmada yarışalım da göreyim kim sonuncu."
ne olduğunu anlamadan kendimizi elimizde yumurtalarla mutfakta bulduk. "büyü mü yaptın bebeğim? nasıl oldu bu?" Batu yağı tezgaha koydu. "kelimelerin büyüsü." üçümüz birden yumurtamızı pişirdik ve üçünün de dibini sıyırıp ardından içkileri bitirdik. oylamayla sonuncuyu seçtik. evet sonuncu ben oldum ama bu haksızlıktı. "Melih de bir konu belirlemeli. ve son olarak hepsinin ortalamasıyla sonuncuyu seçeriz."
onaylayan mırıltılardan sonra Melih mutfaktan kürdanlar aldı. "canınıza susamışsınız ne kadar şanslı olduğumu biliyorsunuz." dedim. kürdanlardan ikisini farklı boylarda kısaltarak elinde saklayıp sadece uçlarını gösterdi. "bu gece değil Mete. şimdi uzun çeken birinci olur kısa çeken sonuncu." sonuç olarak kısa çöpü çekmemle büyük bir kahkaha patlattılar.
hemen yanımızdaki koltukta uyuyan Ufuk ses yüzünden biraz kıpırdandı ve zar zor durduğu koltuktan aşağı yuvarlandı. elimi yüzüme vurdum. "ah.. odanıza gidin beyler."
Ufuk yerden zorlukla doğruldu, oturuyordu. yüzünde şaşkın ve korkmuş bir ifade vardı. yanına gidip diz çöktüm. "gel hadi baş belası. seni yatağa götüreyim." biraz çakır keyif olsam dakafam uçmamıştı. kolunun altına girip onu kolaylıkla(?) üst kata çıkardım. odanın kapısını ayağımla açıp içeri girdim. "üstünü çıkarmak zorundayız."
kollarını küçük bir çocuk gibi havaya kaldırdı. kafası hâlâ yerinde değildi anlaşılan. "sanırım düşünce kafamı vurdum. bir de kurt gibi açım." o konuşurken kazağını çıkartmış pantolonunu ise sıyırmıştım. yatağa oturması için onu hafifçe ittim. gözleri kapandı kapanacaktı.
merhaba bebeklerim. diğer bölüme not yazmamışım :< buna hemen yazayım dedim. biraz kısa oldu ama devamı da yakında gelir. yeni okyucum havalı ayıcık okuyucuk ve içimi bile okuyan chainox okuyucuk sislere buradan içi sevgi dolu köfteler gönderiyorum. bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Değişim
Novela Juvenilburası ağlamak için güvenli bir yer. olacaklara sen bile inanamayacaksın!