MARCUS GERÇEKTEN DELİ Mİ?

146 13 1
                                    

Yeni bir bölümle daha beraberiz, Marcus'u seviyor musunuz?

Evdeki tıkırtılarla uyandım, sanırım Marcus bir şeyler yapıyordu. İstemeye istemeye kalktım, banyo yapmalıydım. Çok kötü bir haldeydim, daha fazla erteleyemezdim.

Banyoya girdim ve küveti suyla doldurdum, üzerimi çıkartıp içine girdim. Suyu özlemiştim, temiz kokmayı özlemiştim. Gözetlenme korkusundan tuvalete bile zor gidiyordum. 

Biraz sonra kapı açıldı ve Marcus içeri girdi. Boynuma kadar köpüklere gömüldüm ve panikle ona baktım, öylece durmuş bana bakıyordu. "Marcus, dışarı çıkar mısın? Bu şekilde banyoya girip bana bakman çok ayıp."

"Neden? Sen de beni banyo yaptırmıştın."

"Evet çünkü sen yapmıyordun, yardımcı olmak istedim. Beni salonda bekle, sana kahvaltı hazırlayacağım."

Yine de çıkmadı, yanıma kadar geldi. Dizlerinin üzerine çöktü ve elleriyle saçlarımı okşadı. "Çok güzel görünüyorsun, su perisi gibisin."

"Teşekkür ederim," dedim titreyerek. 

Elini suyun içine soktu, vücuduma dokunmak istiyordu. Hızla elini tuttum ve sudan çıkarttım. Onaylamaz bir tavırla kafamı salladım. "Bu yaptığın ayıp, birinin vücuduna onun izni olmadan dokunamazsın."

"O zaman dokunmama izin ver," dedi düz bir sesle.

"Olmaz, bu ayıp. Ben senin eşin değilim, eşin ne olduğunu biliyorsun değil mi?"

Evet anlamında kafasını salladı. "Neden eş olmuyoruz?"

"Çünkü birbirimize aşık değiliz, yalnızca birbirine sevgi duyan insanlar evlenir."

"Ama ben sana sevgi duyuyorum."

"Öyle bir sevgi değil, bunu sana sonra anlatırım. Şimdi dışarı çık lütfen, ben de yıkanıp geleceğim."

"Seni yıkamama izin ver."

"Madem yıkanmayı biliyorsun neden yıkanmadın?"

"İzin vermiyorlar."

"Kim izin vermiyor?"

"Annemle babam izin vermiyor, yıkanmak istediğimde beni dövüyorlar."

Gerçekten aklını kaybetmişti, kendi elleriyle öldürdüğü ve cesedini odasında sakladığı annesiyle babasının hala yaşadığını sanıyordu. "Onlar ölmedi mi Marcus?"

"Ölmek mi?" dedi. "Neden ölsünler ki? Daha gençler."

"Nasıl gençler? Bahçede mezarları var."

"O boş, hala evin içindeler. Haberinin olduğunu sanıyordum."

"Elbette, hayattalar. Haklısın, şimdi dışarı çıkar mısın?"

Marcus hiçbir şey söylemedi, kalktı ve dışarı çıktı. Ben de yeniden gelmemesi için hızla yıkandım ve giyindim. İçeri gittiğimde Marcus kahvaltı hazırlıyordu. Gerçekten neler oluyordu?

"Marcus," dedim şaşkınlıkla. "Sen kahvaltı hazırlayabiliyor musun?"

Döndü ve bana baktı. "Çok tuhafsın, neden hazırlamayayım?"

"Ama bana demiştin ki, yani kuralları yazmıştın."

"Ne kuralı?" dedi şaşkın bir ses tonuyla.

"Boş ver," dedim bıkkınlıkla. Aklı gidip geliyordu, buna alışmam gerekecekti. Masaya oturdum ve bana uzattığı mısır gevreğini yedim. Kendisi de yanıma oturdu, maskesinin altından kaşığı ağzına götürdü. Yüzünü göremiyordum ama kemikli bir çenesi ve kirli sakalları olduğunu görmüştüm. 

"Neden maske takıyorsun?"

"Annem ve babam yüzümü görmek istemediklerini söylüyorlar. Söylediklerine göre çok çirkin bir suratım varmış ve gördüklerinde mideleri bulanıyormuş."

"Bunu ne zaman söylediler?"

"Ben çocukken söylediler."

"Şimdi neredeler?"

"Bilmem, evde bir yerlerdedirler. "

Kafam karışmıştı, çok mantıklı cümleler kuruyordu. Geriye dönük düşündüğümde gerçekten de hiçbir zaman tutarsız veya saçmasapan konuştuğunu duymamıştım. Ama beni tehdit ediyordu.

"Neden ailemi öldürdün Marcus?"

Marcus'un kaşığı havada kaldı, maskeden görebildiğim tek yer olan gözleri şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Ben kimseyi öldürmedim, annemle babam yapmış olmalı."

"Ama bana öyle söylemiştin."

"Seninle konuşan babamdı."

Tüylerim ürperdi. "Ama senin odanda onların cesetlerini buldum, onları gömdüm."

"Cesetlere iyi baktın mı? Öldürdükleri başka insanlara ait olabilir."

"Hayır bakmadım, poşetle beraber gömdüm. O zaman ailen hala bu evde öyle mi?"

"Elbette, sana aksini kim söyledi ki?"

"Benimle konuşanın sen olduğunu sanıyordum. Ama bir dakika, onların ruhlarını gördüm ben, evin içinde."

Marcus'un ilk kez güldüğünü görmüştüm. "Ruh olduğuna emin misin? Ayna hilesini hiç duydun mu?" Sonra hızla etrafa bakındı. "Beni cezalandıracaklar, bunları söylemem yasak ama seni seviyorum ve söylemek istedim. Aslında şuan evde olmamaları gerekiyor, duymamışlardır.

"O zaman hazırladığım yemekleri sen değil onlar yiyordu öyle mi?"

"Evet, onlar yiyordu."

"Seninle bir plan kurmalıyız Marcus? Beni anlıyor musun?"

"Hayır, seni öldürürler. Üstelik kuralları daha fazla çiğneyemem."

Şok olmuştum, gerçekten bu işte bambaşka bir senaryo vardı. Bir şeyler dönüyordu ama anlayamıyordum. Ya Marcus gerçekten deliydi ya da söyledikleri doğruydu. Öğrenmenin tek bir yolu vardı.

HAYALET BEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin