Bölüm 20

15.2K 508 76
                                    

Çook uzun zaman sonra yeni bölüm atabildiğim için oldukça mutluyum. Sizi bu kadar beklettiğim için hepinizden özür dilerim. Seviliyorsunuz.

"Ne işin var burada? "
"Ne demek ne işin var kızım. Ben senin babanım."
Ciddi miydi bu adam?  Yıllarca bana babalık yapmamış annemin hayatını mahvetmiş bir de gelmiş buraya ben senin babanım diyordu.

"Esin Hanım siz tanıyor musunuz?"
Koruma benden onay bekliyordu.  Tanıyor muydum? Ne zaman ne yapacağını nelere ne tepki vereceğini biliyor muydum?  En sevdiği yemeği en sevdiği rengi en basiti ondan olan kardeşlerimin adını bile bilmiyordum ki.

Koca bir hayırdı cevap. Bu adamı tanımıyordum. 

"Hayır tanımıyorum."
Arkamdan seslense de umursamayıp içeri geçtim.  Sadece son dediğini duyabilmiştim. Kızım sana ihtiyacım var demişti. Benim de ona ihtiyacım vardı zamanında. Ama o yoktu.  Olmamayı seçmişti. Sıra bendeydi.

Kendimi odaya zor da olsa atıp kapıyı kilitledim. Yere çöküp ağlamaya başladığımda kriz geçiriyordum. Annemi kaybettiğim gece ki gibiydim.  Ağlamamı durduramıyordum. 

"Esin Hanım iyi misiniz?"
Kapıya evdeki çalışanlar gelsede cevap verecek gücüm yoktu. İyi değildim. Bugün yüküm ağırdı.

"Esin Hanım cevap verin lütfen."
Cevap veremedim. Kapıdaki kadın ne kadar seslense de ben iyiyim diyemedim. Değildim de zaten. Ama kaçımız gerçekten sadece iyi olduğumuzda iyiyim diyorduk ki.

Yarım saattir tek yaptığım ağlamaktı. Kadın kapıdan çoktan uzaklaşmıştı. Toparlanmam gerektiğinin farkındaydım ama yapamıyordum.

Kapıyı biri açmaya çalışsa da ben ağlama devam ettim. Dedim ya durduramıyordum.

"Güzelim ben geldim.  Hadi aç kapıyı."
Barlas'tı. Buradaydı. Hem de benim için buradaydı. Her ne kadar ona sığınmak istesem de kapıyı açmadım. 

"Esin hadi güzelim. Kırdırtma bana kapıyı. Aç hadi."
Sesi sakindi. Ama sanki içinde korku gizliydi.  Kendimi biraz toparlamaya çalışıp ona seslendim. 
"Git."
Gitmeliydi. Güçsüz olduğumu görmemeliydi.

"Güzelim ya sen kapıyı açarsın ya da ben kapıyı kırarım."
Zor da olsa kalkıp kapıyı açtım. Karşısındaydım. Hem de en savunmasız halimle.

Bakışlarımdaki acı ona da geçmişti sanki. Yavaşça içeri girip arkamızdan kapıyı kapadı. Bir şey dememişti ama gözlerindeki bakış bana yeterdi.

Kollarını açtığında durmadan kollarına sarıldım.  Artık limanımdaydım. Güvendeydim ama acım da bir değişiklik yoktu. Hâlâ oradaydı. Belki de ömür boyu orada kalacak ben sadece alışacaktım. Ona da razıydım. Yeter ki acım biraz hafiflesindi.

Neden geri dönmüştü ki? Ben onun yokluğuna alışıktım. Varlığını kaldıramazdım. Hele de onu gördüğüm her an annemin hastalıkta çektikleri aklıma gelirken. Annemin acısı onu görmemle ikiye katlanmıştı. Belki de unutmaya çalıştığım içindi.

Sahiden annemi unutmaya çalışmış mıydım? Hayır ben sadece mutlu olmak istemiş ilk gördüğüm tutanağa delicesine sarılmıştım. Savaşmak istememiş kaçmıştım. Ondan değil miydi zaten İstanbul'a gelmem?  Anılarımdan uzaklaşıp unutmak değil miydi amacım? Hayat bana destek olmuş önüme birkaç kılıf sunmuş ben de o kılıfların içini gizlice doldurup gelmiştim. Bunu yaparken kendimden bile saklamıştım. Geçmişimi görmem ise her şeyi gün yüzüne çıkarmıştı.

Barlas Beni kucağına alıp yatağa oturdu. Saçlarımı okşamaya başladığında hıçkırmam durmuş sakince ağlamaya başlamıştım. Kabullenmem sanki acımı hafifletmişti. 

KİŞİSEL ASİSTANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin