Sürüklenerek götürüldüğüm yerde ne olduğunu bilmiyorum, ama ölmemiştim. Ondan emindim. Çünkü diğer tarafta, gerçek dünyada açtım gözlerimi.
Yatağımdan kalktım. Bu sefer en uzun rüyayı yaşamış olmalıydım, ama burada hiç zaman geçmemiş gibiydi. Gerçekten, zaman kavramı en büyük soru işareti olmalıydı iki tarafta da. Ayrıca, boynumdaki kesik de sadece bir sıyrık yarası haline gelmişti. Tedavi edilmiş gibiydi yani. Orada en son ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyordum, bu da gerçekten çok sinir bozucuydu.
Kendimce kurduğum parodiler yine oluşmaya başladı kafamda. "Kesinlikle beni oradan manyağın biri kurtardı ve bu yarayı iyileştirdikten sonra beni hiç acımadan, vahşice öldürecek." diye yorumladım. Evet, gerçekten fazlasıyla paronayaktım. Olaylar bunu gerektiriyordu çünkü. Paronayakça düşünmek seçenek değil de, bir kalıp olmuştu benim için. Başka bir düşünce şekli yokmuş gibi, bütün düşüncelerim sadistçeydi.
Biraz kendime geldikten sonra, Aleyna'ya ne olduğunu, daha doğrusu ne olabileceğini düşündüm. Ayrıca Yağız da ölmüştü. Tabii bir de Ada meselesi vardı, ama onda bir kesinlik yoktu. Ben onun da bir şekilde ölmüş olduğuna inansam da, göremediğim için bir şey diyemiyordum. Açıkçası onlar çok umrumda değildi, ama Aleyna'ya bir şey olmuşsa, diğer tarafı birbirine katabilirdim hiç düşünmeden.
Hemen telefonuma koşup Aleyna'yı aradım. Çalıyordu, ama cevap veren kimse yoktu. En az 20 defa aradım, gerçekten kimse cevap vermiyordu. Facebook Messenger'dan en son konumuna baktım. Aleyna'nın evde olduğunu biliyordum, ama evinin nerede olduğunu bilmiyordum işte. Şanslıyım ki Messenger'dan evinin adresini öğrendim ve üstümü değiştirip kaykayımı aldım. Aksilik budur ki, adresten gram bir şey anlayamamıştım ve şarjım çok az kalmıştı. Telefonu evde bırakıp dışarı çıktım.
6-7 dakikalık yolu, deneme-yanılma yöntemiyle 20 dakikaya yakın sürede buldum. İzmir'in sokakları gerçekten karışık ve saçmaydı. Boynumda, kesiğin olduğu yerde hala biraz sızlama vardı, ama hala iyi hissediyordum. Ayrıca hangi şehirde sokak numaraları sayı atlanarak yazılıyordu ki?!
Evini bulduğumda merdivenleri 3'er 5'er atlayarak çıktım. Kapıyı çaldım aceleyle, açan annesi olmalıydı. "Buyrun?" dedi. "Merhaba, ben Taner. Aleyna'nın okuldan arkadaşıyım. Bugün okula gelemedim de, ödevleri alacaktım." dedim. Bir lise öğrencisinin ödevleri umursaması garibine gitmiş olacak ki, gözlerini devirdi. Sonra da "Aleyna okuldan geldiğinden beri odasına kilitledi kendini. Müzik dinliyor herhalde. Dur çağırayım." dedi. Ben her an evden kopacak bir çığlık, bir "Aleynaaaa" şeklinde yakarış beklerken, ki evet hala fazlasıyla paronayaktım, Aleyna gayet normal şekilde geldi karşıma.
Konuşmasına fırsat vermeden atıldım: "Kızım niye açmıyorsun telefonunu, öldün sandım." dedim. Boynuma bakıp derin bir "oh" çekti içinden. Hissettim bunu. Daha sonra "Dışarıda konuşalım." dedi. Montnu aldı ve içeriye doğru "Anne ben çıkıyorum, yarım saate falan gelirim!" diye seslendi.
Ayakkabısını giymesini bekledim. Biraz sonra ağır ağır merdivenleri inip, en yakındaki parka doğru yürümeye başladık. Boş bir çardağa oturduktan sonra ben başladım konuşmaya. "O tarafta yarı ölü durumdaydım, bize ne oldu? Anlat lütfen bildiğin kadarını." dedim. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Beni kurtardığın için teşekkür ederim. İyi ki yanımdasın." dedi. Sonra devam etti. "Şimdi, ilk önce orada sen düşüp bayılmadan önce, yani en azından gözlerin açıkken, etrafında olduğumu görmüşsündür. İşte, sen bayıldığın an öldüğünü düşünmüştüm. O anki taş kalplilikle seni orada bırakıp güvenli bir yere kaçmaya çalıştım. Etraf durulunca da yanına geri geldim işte. Seni alı---" diyordu ki, lafa atladım. "Şimdi, sana hiçbir şey olmadı yani, öyle mi?" dedim. "Lafımı bölme lütfen." şeklinde biraz tatlı-sert çıkıştıktan sonra devam etti. "Seni alıp sürükleyerek güvenli bir yere götürmeye çalıştım. Kan kaybını önlemek için de tişörtümden bir parça kopartıp oraya bastırdım işte. Sonrasında etraf değişmeye başladı ve hoop! Uyandık." dedi. O an ikimizin de az da olsa güvende olduğunu anladım. Gözlerimi kapatıp kafamı kaldırdım yukarı doğru, derin bir "oh" çektim ben de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA
Science Fiction"Bir rüya ne kadar gerçek olabilir?" "Sizi ne kadar kendi içine hapsedip, geri dönüşü olmayan bir çukura sürükleyebilir?" "Sizi içten içe nasıl yok edebilir?" Belki de, asla bitmeyecek olan bu korkunç rüyanın, iki insanı sonsuza dek birbirine bağla...