[7. BÖLÜM]

444 36 4
                                    

        Kendime geldiğimde etraf karanlıktı. "Ne oldu bana?" diyebildim sadece. Bir sandalyeye bağlanmıştım ve özellikle ellerimdeki düğümün sıkılığını hissedebiliyordum. "Neler oluyor burda!" diye bağırdım. Kısık, ince bir kız sesi duydum o an. Belli belirsiz "Çok sesini çıkartıyorsun, biraz daha bağırmaya devam edersen ikimizi de şuracıkta öldürecek." dedi. Tanıdık bir sesti. Sesin geldiği tarafa yöneldim.

        Birilerinin daha burda olabileceğinin bir kez bile aklıma gelmemiş olmasına şaşırdım. Aslında birileri değildi burada olan. Aleyna'ydı. Ta kendisiydi hem de. İlk gün aynı rüyayı (rüya diyebiliyorum, çünkü benim deyimimle "LANET" o gece başlamamıştı) görmemizin de başka açıklaması olamazdı zaten. Kendimi suçlu hissettim. Sanki onu da ben sürüklemiştim bu  pisliğin içine. "S-sen buraya nasıl geldin?" dedim kekeleyerek. "Bilmiyorum." dedi. "Bir gece kurtulamadığım bir rüyanın, pa-pardon kabusun, içinde buldum kendimi. Korkuyorum. Burada yalnız olmadığımı bilmek az da olsa rahatlatıyor olsa dâhi çok korkuyorum. Bir de, burada yaşadıklarım gerçek hayatıma da bulaşmaya başladı. Burada verdiğim her karar beni git gide daha büyük bir çukura yuvarlıyor." diye ekledi. "Ben de." diyebildim. "Beni de." ...

        O sırada derinden gelen bir kapı açılma sesiyle irkildik ikimiz de. Biri buraya doğru geliyordu. Sessizlik kapladı her tarafı. Kapı açıldığı anda gelenin üzerine atıldım. Ne kadar sandalye yüzünden dik duramasam da sandalyenn ayağını karnına vurdum. Eğer bu dövüşü kaybedersem işimiz birmişti. İşimiz diyorum, çünkü beni hallettikten sonra sıra elbet Aleyna'ya da gelecekti.

       Neyse işte, toparlanmasına izin vermeden iterek duvara yasladım. Birkaç adım gerileyip sandalyeyle bir darbe daha vurdum, tam göğsüne. Yere yığılıp kaldı. Bir de sandalyenin parçalanması için duvara çarptım kasten. Zaten tahtaydı, kırılması çok zor olmadı. Hemen dönüp titreyen ellerle Aleyna'nın düğümlerini de çözdüm. "Hızlı olmalıyız, beni takip et." dedim. Dönüp son kez yere yığılmış adama baktım. Birden buhar oldu. Evet, buhar. "KOŞ!" dedim.

        Zar zor çıkışı bulduk. "Bu kadar kolay olamaz" diye geçirdim içimden. Dönüp çıktığımız binaya baktım biraz ilerledikten sonra. Buharlar bir noktaya toplanıp patakladığım adamı oluşturdu yine. Tamam, artık mantık aramıyordum hiçbirşeyde, ama bu kadarı da fazlaydı.

        Nereye gittiğimizi bilmeden koştuk bir süre. Oradan uzaklaştıktan sonra soluklanmak için durduk. "Ne oldu?" dedi. "Dönüp arkaya baktığında bir anda rengin attı." "Korkmuştum" dedim. "Neden işte?" diye karşılık verdi. "O" dedim kekeleyerek, "Bir anda çıktığımız kapıda belirdi..."

        Korktuğu her halinden belliydi. "Nasıl olur?" dedi. "Mantık aramanın vakti çoktan geçmedi mi?" dedim o anki korku ve endişeyle biraz ukalaca. "Haklısın" dedi, "Bay ukala". "Peki ya bizi takip etti mi?" diye ekledi. "Hayır" dedim. "En azından ben görmedim."...

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin