[8. BÖLÜM]

394 31 3
                                    

        Yine harabemsi, camları ve duvarları paramparça bir yerde dinlenmek için biraz oturduk. "Ne zamandır buradasın?" dedim. Gülümsedi, "Suçsuz yere attılar beni buraya, masumum ben" dedi. İlk başta anlamadım, "N-Nasıl ya" falan oldum. Hatta daha da salaklık yapıp yaptığı espriyi açıklattırdım kıza. Sonra biraz duraksadı. "Taner, biz küsmeden önce gayet kafadengi bir çocuktun, ne oldu da bu hale geldin?" diye sordu gülerek. Olayın etkisinden hala kurtulamamış olacağım ki yine ukalaca "Özür dilerim ama bu durumdayken şaka kaldıracak durumda değilim!" dedim biraz bağırarak.

        Ayağa kalktı, gitmeye hazırlandı. İlk başta bir şey söyleyemedim. Suçluydum, bağırmamam gerekirdi. Kolundan tuttum, kolunu kendine çekip "Bırak beni!" dedi o da sesini yükselterek. Bıraktım, ama o 3-4 adım attıktan sonra dayanamadım, peşinden gittim. "Gitme" diyebildim yumuşak bir sesle, sanki o dediğimi yapacakmış gibi.

        Dönüp yüzüme nefretle baktı, ve kafasını geri çevirip yürümeye devam etti. O an dilimin ucunda bekleyen bütün söylemek istediklerim bir bir dışarı çıktı. Arkasından onun duyabileceği bir sesle "Ben, seni çok seviyorum, hem de hayal bile edemeyeceğin kadar. Evet, belki şuan çok gerginim, ukalayım falan ama emin ol hepsinin bir sebebi var. Haklısın, yalnız değiliz artık ikimiz de, ama bu kurtulmuş olduğumuz anlamına gelmiyor. Ben sana bir şey olmasından korkuyorum. Burada sensiz, yalnız kalmaktan korkuyorum. Bir düşünsene, ne zaman, hangi kabus bu kadar uzun sürdü? Hiçbiri. Bu sefer bir terslik var. Burada şimdilik güvendeyiz, ama bizim buranın dışında, gerçek bir hayatımız daha var. Orada ne oldu bilmiyoruz. Hatta burada zaman kavramı var mı, o dahi meçhul. Belki orada günlerdir uyuyoruz, belki de tamamen birbirimize bağlıyız. Birimiz uyanmadan diğeri uyanamıyor, birine olan herhangi bir şey diğerini de etkiliyor. Şimdi lütfen beni burada tek başıma bırakma, lütfen..." dedim.

        Döndü, bana yaklaşıp bir anda boynuma sarıldı. İşte bunu hiç beklemiyordum. Hafif ağlamaklı bir sesle özür diledi. Ben de tutamadım kendimi, güçlü kalmaya çalıştım o boğazımdaki koskoca düğümle. "Asıl özür dilemesi gereken benim" dedim. "Bu kadar katı olmamalıydım."...

        Biraz sonra kalktık, korka korka etrafı keşfe çıktık. Ne var ne yok -daha doğrusu kim var kim yok- diye bakmaya. Biraz sonra etraf bulanıklaştı. Biraz duraksadık panik içinde. "Sen de hissettin mi?" diye sordum. "Evet!" dedi. O da korkmuştu. "Sakin ol, belki ikimiz de uyanıyoruzdur." desem de pek fayda etmedi onun için.

        Tam da nokta atışı yapmışım. Biraz sonra "gerçek dünyada" gözlerimi açtım, tam da başımın ucunda asılı bir rüya kapanıyla. Tahminen Aleyna da uyanmıştı. Annemin "Hadi Taner uyaaan!" dediğini duydum. "E ama anne bugün Cumartesii!" dedim. "Ayrıca bu rüya kapanının odamda ne işi var?" diye ekledim. "Dershanen vaar! Bir de geceleri sayıklıyordun, ben astım onu oraya." dedi. "Pek işe yaramadı ama. Bir de bugün gitmesem olma---" deyip duraksadım. Aleyna'yla aynı dershanede olduğumuz geldi aklıma. "Hemen hazırlanıyoruum!" dedim. Annem şaşırdı tabii dershaneye gitmeye bu kadar hevesli olmama. "Bunun da kokusu çıkar, hadi bakalım." diye söylendi.

        Hemen telefonumu kapıp Aleyna'ya mesaj attım. "Ben Taner, dershaneye geli"-r" gel"-mez" kantindeki terasa çık. Konuşmamız gerek. ("-r, -mez" zarf fiil eki djdjsn)" . Birkaç dakika sonra Aleyna'dan "Kabus hakkında mı? Bu arada yarın sınav vardı dimi ya sjsbsjs" diye bir mesaj geldi. "Aynen!" diye cevap verdim. "Erken gelmeye çalışırsan çok iyi olur. :D" diye de ekledim...

SELAAAM! YİNE BEN. :D TEOG YÜZÜNDEN 2-3 HAFTADIR YİNE YENİ BÖLÜM ATAMADIM AMA ARTIK TAM GAZ DEVAM! HOŞCAKALIIIN! :D

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin