Mutfakta bir yandan yaptığım tostu yerken bir yandan dün Taehyung ile yaşadıklarımı düşünüyordum. Gerçi gece boyu aklımdan çıkmamıştı ki. Yine onu düşünmekten uyuyamamıştım. Onu düşünmeyi bırakıp tostuma döndüm. İştahım yoktu aslında fakat yemek yemediğim zaman güçsüzleşiyordum. İştahsızca tostumu yemeğe devam ederken portakal suyumdan bir yudum aldım. Tezgahımız uzun olduğu için bar gibi kullanabiliyorduk. Bu en sevdiğim özelliklerden birisiydi.
Çalan kapı ile birlikte elimdeki bardağı tezgaha bırakıp ellerimi silkeledim. Kesinlikle Jiminler gelmiş olmalıydı. Her gün gelmek istiyorlardı ve her gün gelmemelerini söylüyordum. Gözlerimi devirerek yürümeye başladım. Bir yandan da ağzımda ki lokmayı çiğniyordum. Ayağımdaki terliklerimi yere sürte sürte kapıya doğru yöneldim.
Kapıyı açmam ile ağzımın açık kalması bir olmuş. Taehyung yine beni şaşırtarak karşımda duruyordu. Beni süzdükten sonra elindeki büyük siyah kutu ile bana sormadan eve girdi. Kapıyı açık bırakıp peşinden bağırarak gittiğimde salona göz atıp büyük koltuğa oturmuştu.
"Hey! İzinsiz başkalarının evine girme hakkını sana kim veriyor?"
Alayla güldüğünde onu süzme fırsatı bulmuştum. Siyah bir pantolon ve üzerinde Celine yazan beyaz bir tişört giymişti. Tişörtü pantolonun içine soktuğu için beli belli oluyordu. Bense karşında sönük bir şekilde Jimin'den aldığım açık mavi pijama altı ve beyaz bol tişört ile duruyordum. Yavaşça yutkunup tekrar yüzüne baktım.
"Kapıyı açabiliyor musun bakalım?"
Söylediği şeyle kaşlarım daha da çatılırken kapının kapalı olduğunu gördüm. Hızla koşup elimi kulpuna atıp açmayı denediğimde açılmadığını görüp gözlerimi büyüttüm. Ardından kapının arkasından Jimin'in sesini duydum.
"Anahtarını bizde unutmuşsun kookie. Ha evdeki anahtarla açmayı deneme bile çünkü anahtar kapının üzerinde."
Arkadan duyduğum gülme sesleri ile Yoongi hyung ve Hoseok hyungun da burada olduğunu anladım. Sinirle onlara söylenip elimi kafama vurdum.
"Hiçbiriniz ile konuşmuyorum!"
Hızla ayaklarımı vura vura salonda oturan Taehyung'a bakıp kollarımı birbirine kenetledim. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Yanına oturmam için işaret ettiğinde dayanamayarak sinirle oturdum.
"Konuşmamızın vakti geldi kook."
Sinirle ona baktığımda masumca sırıtıyordu. Çok tatlı sırıtıyordu ama yumuşamam lazımdı.
"Bana böyle laflar söyleyen birisi ile konuşmak istemiyorum!"
Dudaklarımı büzdüğümde bakışlarını oraya kaydırdığını yakaladım. Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.
"Ben.. Ben kolay şeyler yaşamadım.."
Gözlerimi devirip hemen cevap verdim.
"Ben de yaşamadım."
Sinirle bana döndü.
"Sadece susup dinle lütfen!"
Kafamı sallayıp her ne kadar dinlemek istemesem de dinlemeye başladım.
"Ben.. Ben lisede eşcinseldim.. Evet, gerçekten. Yoongi hyung dışında kimse bilmiyordu. O zamanlar o kızlardan hoşlanıyordu. Bense açıkcası biraz hızlıydım. Pek çok kız veya erkek karışık sevgilim olmuştu. Sevgilim diyemem.. Hepsi sadece sevişmek içindi. Zaten eşcinsel olduğumu kızlardan zevk almadığımı fark edince anlamıştım.. Şu an öyle bir insan değilim ama! O zamanlar için pişmanım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
back to you
FanfictionJungkook eşcinsel olduğu için götürüldüğü doktora aşık olur | tk✨