12-"sen çok güçlüsün"

10K 874 712
                                    

Ağlamalı bir bölüm oldu.

-

"Kookie uyanma vakti! Psikoloğa gideceğiz daha hadi!"

Söylene söylene arkamı dönüp beni uyandırmak için tepeme çıkmış olan Jimin'e baktım. Bana gülümseyerek bakıyordu. Ben ise tam tersi olarak kaşlarımı çatarak üzerimdeki koca civcive bakıyordum.

"Daha saat kaç ki tanrı aşkına.."

Gözlerimi tekrar kapatacağım sırada beni daha çok sarsamaya başlamıştı.

"Saat kaç mı? Saat üç oldu Jungkook bey!"

Anlık şokla gözlerimi hızlıca açıp Jimin'e bakınca alayla gülerek üstümden kalktı ve yanıma oturdu. Buraya çarşamba günü gelmiştim ve bu gün cuma idi. Yani bunun anlamı kafamı karıştıran ukala ama korkunç derece yakışıklı psikoloğum ile görüşeceğim demekti.

Normalde erken kalkan bir insandım ama dün gece Jimin ile birlikte gece boyu terasta oturup içki içmiştik. Her ne kadar alkol almaktan nefret etsem de gerçekten rahatlatıyordu. Bir de üstüne en yakın arkadaşım ile sohbet edince gerçekten rahatlıyordum. Jimin'e Bay Kim'e karşı hissettiklerime anlatmamıştım. Ona karşı çok karışık hissediyordum. Daha kendim bile çözememiş iken ona anlatmam doğru olmazdı ama bir şeylerin farkında olduğunu biliyordum.

O ise Yoongi'den hoşlanıyordu. Gün boyu sık sık mesajlaşıyorlardı ve bu hoşlantının karşılıklı olduğu çok belliydi. Jimin'e her ne kadar açılması gerektiğini söylesem de utandığını ve karşılıklı olduğundan pek emin olmadığını söylüyordu. Sanırım Yoongi'nin onu izlerken içinin gittiğinin farkında değildi. Cidden çok yakışıyorlardı.

Düşüncelerimden kurtulup telefonuna bakan Jimin'i yakaladığımda bana bakıp tatlı bir şekilde burnunu kırıştırdı ve kalkmam için vurmaya başladı. Sanki kendisi pembe pijamaları ile çok hazırdı.

"Bana diyene bak. Sevgiline yazmaktan hazırlanamıyorsun."

Gülerek kafama vurunca onu ittirdim ve tam poposunun üzerine düşmesiyle haykırmaya başladım. Ben karnım ağrıyana kadar gülerken o ise kaşlarını çatarak ayağa kalktı ve koluma vurmaya başladı.

Gülmemi sakinleştirince sinirli bir şekilde ayağa kalkıp söylene söylene dişlerini fırçalamak için lavaboya gidince peşinden gidip ben de fırçalamıştım. Geri geldiğimizde büyük dolabının kapaklarını açıp göz gezdirmeye başladı.

"Ne giymek istiyorsun söyle!"

Trip atar bir ses tonu ile konuştuğunu duyunca kıkırdayarak yataktan kalktım ve yanına gidip ellerimi belime koyarak içi fazla renkli olan dolabı izlemeye başladım.

"Hiç koyu bir şeyin yok mu senin ya?"

"Senin gibi ruhu sönük değilim ben. Sürekli koyu koyu şeyler giyiyorsun. Bence bu gün seni renklendirelim."

Ellerini çırparak ona göre bol olan sarı kazağı benim üstüme doğru tutunca hızla kafamı iki yana salladım.

"Jungkookie! Lütfen giy bunu bak! Sana çok yakışacak."

"Renkli şeyleri pek sevmediğimi biliyorsun Jimin."

Yanaklarını şişirip kazağı elime tutuşturdu ve kendi için bir şeyler bakmaya başladı.

"Altına dar siyah pantolonunu giy.. Ha bir de beyaz kemer tak!"

Ellerimi yanaklarıma koyarak aegyo yapmaya başladım.

"Ama Jimin! Başka zaman giysem hm?"

Kafasını tekrar dolabına döndürüp tırnaklarını yemeye başladı ve bana ne dercesine omuzlarını silkti.

back to you Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin