(Kitabı Okumaya Başladığınız Tarihi Buraya Bırakabilirsiniz..)YAZARDAN ÖN SÖZ
Etrafımızdaki hiç kimse kendi yolunu çizecek kadar güçlü biri değildir. Bizde dahil. Ancak öyle hayallerimiz vardır ki dünyayı yerinden sarsacak kadardır. Bu kitapta sadece bir hikaye anlatılmamaktır. Anlatılmak istenen şey düşünmenizi sağlayacak bir fırsat verebilmektir. Kitapta aradığımız şeyi öncelikle kendi içimizde bulabilmektir. Çünkü yarım kalmış düşünceler, kendini tamamlamadan asla kaybolmazlar. Selin Osmanoğlu gibi yarıda bırakılmak zorunda kalınan yolu da tamamlayabilmek, her kaçışın birer başlangıç olduğunun göstergesidir. Anlatılan bütün karakterler küçük birer parçadır. Bu parçaları birleştirenler, yalnızca kelimelerin gücü anlayabilenlerdir. Kitapta anlatılan bütün olaylar da yıldızlara bağlanmıştır. Bunun sebebi, onlara her baktığımızda yeni anlamların ortaya çıktığını fark edebilmemizdir. Bu sayfalara hapsolmuş kişilerin özellikleri de gerçek hayattan esinlenilmiştir. Onları özgür bırakacak tek şey zihinlerimizdir...
~ [ 1. Bölüm ] ~
...Gecenin karanlığı gündüze doğru akmaya başladığında, gerçek olmayan acılar yaşayabilirsin. Ya da yağmur yağarken; hayatının avuçlarından kayıp gittiğini hissedebilirsin. Ancak, şimşeklerin çaktığında yağmurun; umudun yeşermeye başladığında acının hiçbir anlamı kalmaz....
"Evet Sayın Seyirciler. Arkamızda gördüğünüz deniz her geçen gün, bilinçsiz insanlar tarafından kirletilmektedir. Kuru yemiş kabuklarından poşetlere, su şişelerinden sigara izmaritlerine kadar her şeyi bulabilirsiniz. Sizinde gördüğünüz gibi Akdeniz'de bütün kirlilik göze çarpmaktadır. Ben Selin Osmanoğlu. Kameraman arkadaşım Damla Kurt ile birlikte, her gün ülkemizin sorunlarını sizlere aktarmaya devam edeceğiz."
- Kestik! Selin Abla.
- Efendim. Canım.
- Ben biraz daha yakından görüntü almak istiyorum. Haberimizi daha güzel yapalım. Sonra montajlarız.
- Canımın içi. Orası kayalık. Allah korusun kötü bir şey olur.
- Selin Abla bir şey olmaz. Ben dikkat ederim. Lütfen. Lütfen."Bak bir şey olursa" diyerek işaret parmağımı ona doğru salladım. Gözlerimi hafif kıstım ve ciddi olduğumu göstermek istedim.
- Olmaz Selin Abla. Olmaz. Beni kıracak mısın ?
- Ben seni nasıl kırarım. Kalbim !
"Canım Ablam" dedikten sonra uzaklaştı.Haberimizi en iyi şekilde yapabilmek için sahil boyuna gelmiştik. Sahil boyu denize sıfırdı ancak sahil boyu ile deniz arasında kayalıklar bulunuyordu. Kayalıklar son derece tehlikeydi. Oraya girmek yasaktı ve Damla ısrarla oraya girmek istedi. Onu her zamanki gibi kıramadım. Senelerce birlikte olmamıza rağmen o benim vazgeçemediğim bir parçamdı. Ruhuma işlemişti. Küçücükken onu gördüğüm ilk an, bir şeyler olacağını hissetmiştim belkide.
Bir ailem olmadığı için Damla'yı kalbimin bir parçası yapmıştım. Şimdi ona bakıyorum da çok şey atlatmışız. Yeni hayatımıza alışmaktan ziyade, Damla'nın ailesini ararken çok sıkıntı çekmiştik. Geçmişe dönüp bazı şeyleri hatırlamak bize çok zarar vermişti. Bundan daha acı olanı ise , Damla'nın ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş olmamızdı. Bu durum yıllar sonra ortaya çıkmış olsa da acımızı daha çok arttırmıştı. Şimdi de Damla, kayalıklara doğru ilerlerken arkasından yorgun gözlerle onu izliyordum. Ensesine değen sarı küt saçlarını, rüzgarın hafif esintisi bozuyordu. Evde aynanın karşısında, saçlarına harcadığı vakit epeyce bir fazlaydı.
Bakımlı olması tabiki önemliydi ama benim kadar kısa sürede işini halletmiyordu. "Selin Abla. Sen kendine hiç bakım yapmıyorsun" cümlesini sürekli kullanması kulaklarımda çınlıyordu. Boyunun uzun olması da benim en gıcık aldığım tarafıydı. Sürekli bununla ilgili şakalar yapıyordum ama beni sinir etmesini de çok iyi biliyordu. Kısa boylu oluşumu koz olarak kullanıyordu. Evden çıkmadan önce iyice tembihlemiştim: Kalın kıyafetler giysinki üşütmesin diye. İlkbahar mevsimindeydik ve bu hava bizi hasta edebilirdi. Siyah kot pantolonu ve siyah kabanı dikkat çekiyordu. Benim de sevdiğim rengi yani siyahı çok severdi.
Artık Damla kayalıklara doğru geçiş yapmıştı. Ben de yan tarafımda duran ceketimi elime aldım. Arkamı döndüğümde küçük bir insan kitlesinin bana doğru baktığını gördüm. Şaşkın ve meraklı gözler , gözlerime çarpıyordu. Yürüyüş yapan insanlar, bisiklet sürenler, kısacası her çeşit insan etrafımı çevirmişti.
- İzlediğiniz için teşekkür ederim. Akşam haberlerde izleyebilirsiniz.
Bağırarak konuşmamı bitirdikten sonra aniden, etrafımdaki kalabalık dağılmaya başladı. İnsanların konuşmaları arttıkça umursamaz tavırlarım kendini gösteriyordu. Kafamı sallayarak arabaya doğru hareket ettim. Arabayı az ileriye park etmiştim. Çalıştığım Ajans'ın vermiş olduğu araçtı. Kendi arabama sahip olma hayalleri kurarken, kendi geçimimizi zor sağladığımız günler aklımdan uçup gitmişti resmen. Yaptığım bu işte bile yeni sayılırdım. Üç senelik bir deneyime sahiptim. Araba almak için onlarca seneye daha ihtiyacım vardı. Damla'nın hayalleri büyük olsa da gerçekler hep peşimizde olacaktı.
Damla ile ikimiz geçmişimizden kaçtık ama kendimize bile zaman ayırma fırsatı bulamadık. Çalışmak zorunda olmamız, sadece kısa zamanlarda kendimize vakit ayırmaya olanak sağlıyordu. Adımlarımı hızlandırarak arabanın yanına geldim. Yıllarca elimin altında olan "Clio"markalı aracıma göz attım. Ön tekere doğru hafif bir tekme attım. "Ah!" diyerek ayağımı tutmaya başladım. Küçük bir tekmeydi ve bunu kesinlikle yapmamalıydım. Canım çok yanmıştı. Tekerleğin gerçekten sağlam olduğunu gördükten sonra sürücü koltuğunun olduğu kapıyı açtım.
Elimdeki ceketi arabanın içine attım ve Damla'nın gelmesi için beklemeye başladım. Arabanın yanında Damla'ya bakmak için ileriye doğru göz gezdirdim. Onu görememiştim. Damla'yı aramak için telefonumu aramaya koyuldum. Sağ cebime elimi attığımda telefonumu buldum ve tuş kilidini açtım. Yirmi cevapsız arama ve beş mesaj bildirimi gözüküyordu. Telefonum sessizdeydi ve bunu sürekli unutuyordum. Arama ve mesaj bildirimlerinin hepsi Ajans Müdür'ü İhsan Bey'e aitti. Hemen onu aradım. Çok sinirlenmiş olmalıydı.
- Alo. İhsan Bey.
- Selin nerdesin sen? Akşam olmak üzere. Seni bekliyoruz.
- İşimiz bitti İhsan Bey. Hemen geliyoruz.
- Tamam. Damla nerede ? Ona da ulaşamadım.
- Yanımda İhsan Bey. Hemen yola çıkıyoruz" diyerek kapattım.İçimi küçük bir şüphe kapladı. Damla'nın telefonu sürekli aktifti. Telefonunu sessize almaz ve çok dikkat ederdi. Herhangi bir şeyde beni sürekli Damla uyarırdı. Şimdi ise kendisinin sesi çıkmıyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Kalbime düşen küçük bir şüphe saniyeler içinde bütün vücuduma yayılmıştı. Kendimi tutmaya çalışsam da bacaklarım titremeye başladı. Damla'nın yanına doğru koşmaya başladım. Güneşin batmaya yakın olması, bütün insanları sahile dökmüştü. İnsanlara çarpa çarpa ilerliyordum.Sürekli özür dilemem de cabasıydı.
"İnsanların ruhu kanadığı zaman; onlara yara bandını verecek kişi, insanların ruhuna işleyen kişilerdir"
İşte benim de yara bandımı verecek tek kişi Damla'ydı. Küçük aksilikler de bile, onun hayatımda olmadığı düşüncesi beni mahfetmeye yeterdi. Kısa zaman sonra sahil kenarına varmıştım. Küçük bir kalabalık tekrar toplanmıştı. Damla'nın orda olabileceği düşüncesiyle kalabalığa doğru hareket ettim.
"Selin Abla! Selin Ablamı getirin bana! Ne yapacağımı bilmiyorum. Onu bulun bana" Bu duyduğum sesler onun sesiydi. Kelebeğimin seslerini duymak bile içimi hafifletmişti. Derin bir "oh"çektim. İçimdeki "ne oldu acaba?" sorusu, adımlarımı daha da hızlandırmıştı. Hiç düşünmeden kalabalığın içine daldım.
.SON.
Vote, görüş ve eleştirileriniz önemli..
Yeni Bölüm Aşağıda 👇
Her gün Yeni Bölüm Gelecektir !!Kitabı begendiyseniz başkalarına önererek bana destek olabilirsiniz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK BAŞINA
Teen FictionYAZARDAN ÖN SÖZ Etrafımızdaki hiç kimse kendi yolunu çizecek kadar güçlü biri değildir. Bizde dahil. Ancak öyle hayallerimiz vardır ki dünyayı yerinden sarsacak kadardır. Bu kitapta sadece bir hikaye anlatılmamaktır. Anlatılmak istenen şey düşünmen...