Damla kolyeyi ve paraları aldı. Yarın İhsan Bey’e vermek üzere, kolye ve paraları odasına götürdü. Çok acı çektiğimde ya da çıkmaz sokaklara girdiğimde, bu kolyeyi avucumun içine alırdım. Sebepsiz bir şekilde bu kolyenin bana iyi geldiğini düşünürdüm. Belki de şans meleğim olduğuna inandım. Şimdi ise ondan vazgeçmek zorunda kaldım. Damla için her şeyi feda etmeye hazırdım. Bu problemi de çözmüş olmanın verdiği mutluluk beni tebessüm ettirdi.
- Neden gülümsedin Abla ?
- Ay!” dedim ve bütün iliklerime kadar ürktüm. Sonra sözüme devam ettim.
- Damla ne zaman geldin sen ? Korktum kız. Allah cezanı vermesin.
- Korktun mu Abla. Özür dilerim.” diyerek güldü.
- Hadi gel belime merhemi sür.”O an bir şey fark ettim. Bugün her şey biraz farklıydı. Bu gece daha karanlıktı sanki. Gecenin karanlığı; işlediğimiz hataların üstünü örtmek yerine, sanki gökyüzündeki Ay misali bize gösteriyordu. Renkler solmuş da insanlara her an karışacakmış gibiydi.
Damla salondaki, televizyon ünitesinin altında bulunan merhemi eline aldı. Arkama oturdu. Üstümde bulunan sarı renkli kazağımı hafifçe yukarı doğru çektim. Aniden, Damla’nın ağlamaklı sesini duydum. Hemen arkamı döndüm.
- Ne oldu Canım benim ?” dedim usulca. Hemen sarıldım.
- Belindeki yaranı görünce dayanamıyorum Abla. Küçükken benim yüzümden bu yara olmuştu.
- Öyle söyleme Damla. Her şey ben istedim diye oldu. Artık ağlama. Gözünde yaş kalmadı.
- Olmaz Abla. Yaranı her gördüğümde, o anılar hafızamda yeniden canlanıyor.- Kuzum. Bak bana. Çok şükür o günleri atlattık. Unutalım artık.
- Unutamam Abla unutamam” diyerek bağırmaya başladı ve sözlerine devam etti.
- Sen benim için bunca şey yaptın. Ben senin için ne yaptım peki ? Hiçbir şey!
- Senin varlığın yeter Damla. Seninle olan anılarım yeter Damla!
- Bana tekrar anlat Abla.
- Neyi canım ?
- Bu yara nasıl oluştu ? Bana bir daha anlat Abla. Görmedim ama bana her anlattığında aklımda canlandırdım.
- Damla yapma! Bak her anlattığımda perişan oluyorsun. Zorlama lütfen. Eski konuları konuşmayalım. Hadi televizyonu aç izleyelim..- Hayır Abla. Daha merhemini sürmedim. Bana bu durumu çok görme. Lütfen Anlat. Ben merhemini sürerken önüne dön ve anlat!” dedi Damla. Gözlerine baktığımda bu ciddi olmasını anlamıyordum. Ondan korktuğum nadir anlardan biriydi. Sessizce önüme döndüm. Damla merhemi sürerken anlatmaya başladım. Bu olayı, daha önce o kadar çok anlatmıştımki sayısını ben bile hatırlamıyorum ve her seferinde Damla perişan oluyordu. Elimden başka bir şey gelmiyordu. Her zamanki anlattığım şeyleri anlatmaya devam ettim.
- Bundan yaklaşık sekiz ya da dokuz yıl önceydi Damla. Yetimhane yıllarında ancak bizim tabirimizle zindan yıllarında; o zaman ben , on beş yada on altı yaşlarındaydım. Yetimhane avlusunda ( bütün çocukların toplandığı yer ) toplanmıştık. Bu toplanma zamanları nadir olurdu. Sadece yeni birisi geldiği zaman toplanırdık. Sadece yedi katlı, eski tip bir binamız ve binamızın avlusu vardı. Bu avlu, binanın tam önündeydi ve uzunca da bir kapısı vardı. Etrafımızda başka hiçbir şey yoktu. Sadece dışarıdaki güvenlik sayısı bile onlarcaydı.
Binanın etrafı, metrelerce uzunlukta kalın duvarlardan ve telli çitlerden oluşuyordu. Güvenlik kameraları da çabasıydı. Biz binanın önünde beklerken, bizden sorumlu yönetici de yanımıza geldi. Pos bıyıklı ve göbekliydi. Adı da Hüseyin. Cellat Hüseyin. Herkes ondan nefret ederdi. Aniden kapı ağzına kadar açıldı. On iki, on üç yaşlarında; küçük ve masum bir kız içeri girdi. O kızın bir gün ailem olacağını asla tahmin edemezdim. Küçük kız , kalabalığın önüne getirildi. O kızın adı Damla’ydı. Korkak tavırlarıyla herkesin ilgisini çekmişti.
O küçük kız, nerede olduğunu ve neden herkesin önüne getirildiğini bilmiyordu. Ama biz biliyorduk. Bütün bu olanlar, meşhur olan işkence oyunu içindi. Biz ona “Hoşgeldin işkencesi” derdik. Yıllarca orada bulunuyordum ve oradaki herkesin ölüm günü belliydi. On sekiz yaşımıza geldiğimizde, yani doğum günü gecesi bizden kurtuluyorlardı. Böylece hiçbir yetim çocuk, asla özgür kalamayacaktı. Bazı tür işkenceler de, güvenlikçilerin dilinde “ zevk almak ve eğlence yaratmak" diye nitelendiriliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK BAŞINA
Teen FictionYAZARDAN ÖN SÖZ Etrafımızdaki hiç kimse kendi yolunu çizecek kadar güçlü biri değildir. Bizde dahil. Ancak öyle hayallerimiz vardır ki dünyayı yerinden sarsacak kadardır. Bu kitapta sadece bir hikaye anlatılmamaktır. Anlatılmak istenen şey düşünmen...