Bazı anlar vardır. Kimsenin görmediği ve işitmediği anlar. O an yanında kim varsa ailen odur işte. O gün, işimi ve hayallerimi kaybettiğim gün Damla yanımdaydı. Ama bu durumu bilmiyordu. Otoparkta, bana sarıldığında gözyaşlarıma hakim olamadım. Yere oturdum. Damla ayakta bana bakıyordu.
- Selin Abla!” dedi. Yüzü solgundu.
- Efendim Kuzu" diyerek ellerimi, gözlerime götürdüm. Gözyaşlarımı saklamak istedim.
- Abla. Simsiyah gözlerinden dökülen her bir damla var ya. İşte her bir damla için ömrümden bir sene eksiliyor.” dedi ve ellerimi tuttu. Yüzümdeki elimi aşağıya indirdi.- Sürekli güçlü görünmek zorunda değilsin. Bu seni çok yıprattı. İhsan Bey’le ne konuştun bilmiyorum ama bildiğim tek şey var. Bizim için en iyisi neyse sen onu yaparsın.
Damla’ya doğru baktım. “Her şey çok güzel olacak tamam mı ? Eve gidelim mi artık ?"
- Tamam Abla. Hadi gidelim. Gözyaşlarını silmek istiyorum. Cebimde peçete olacak.diyerek cebinden çıkardığı peçetesiyle gözyaşlarımı sildi. Damla’nın gözlerindeki tebessüm asla kaybolmuyordu. Hayata bu kadar iyimser bakması ve yanımda olması, bu hayatta başıma gelecek en güzel şeydi. Birbirimizin koluna girerek ağır adımlarla ilerlemeye başladık. Otoparktan çıktıktan sonra güneşin batışında oluşan muhteşem görüntü bizi karşıladı. Gözlerime değen kızıl ışıklar hiç durmadan etrafımı sarmıştı. Bu görüntü her şeyi unutturmaya yeterliydi.
Güneş bir kuğu gibiydi sanki, ona baktığımızda gözümüzü alamadığımız ama her baktığımızda canımızı acıtan da bir yanı vardı sanki.
Uğruna kaç şiir yazıldıysa eğer, eminimki bu güzelliği anlatacak bir satır yoktur.
- Şu görüntüye aşık oldum Abla. Etrafınızdaki bu kadar gürültüye rağmen buna değer.
- Kesinlikle haklısın Damla. Biraz daha izleyelim mi ?” derken bile yolun kenarında durmuş sadece seyrediyorduk.
- Evet Abla lütfen bekleyelim...Biraz sonra kaldırımların az ilerisinde elinde tuâl olan birisi dikkatimi çekti. Sol tarafa doğru yani kadına doğru ilerledim. Damla’yı geri de bırakmıştım.
- Nereye gidiyorsun?
- Hemen gelmiyorum Damla"dedikten sonra arkama bakmadan ilerledim. Çok meraklı olmam beni her zaman kötü etkilemiştir ancak bu sefer farklıydı. Resim çizen birini ilk defa görüyordum. Kadının yanında durdum. Yaptığı resim gün batımıydı. O kadar çok uğramış gibi gözüküyordu ki her yeri boya olmuştu. Ak saçları darmadağın ve önemsizdi. Kendine değil yaptıklarına önem veren biriydi sanırım. Kadının arkasında durduğum için beni fark etmediğini düşündüm. Sadece izlemek istedim. Vurduğu her fırça darbesi, sanki bu hayata isyan eder gibiydi.
- Resmimi beğendin mi ?” dedi ve kadın arkasını döndü. Hemen geri çekildim. Korkmuştum. Beni görmediğine yemin edebilirdim. Kadının yüzünde biriken kırışıklar hemen dikkatimi çekti. Kıyafetleri de özensizdi.
- Şey. Hanımefendi. Siz çok güzel resim yapıyorsunuz
- Biliyorum.
- Bu kadar güzel resim yapıyorsunuz ancak neden ?” cümlemi tamamlamama izin vermeden araya girdi.- Kıyafetlerim mi ?
- Lütfen bu küstahlığımı maruz görün hanımefendi. Evet. Bu resim milyonlar eder.
- Bak kızım. Ben sokakta büyüdüm. Hemde gizlice. Çünkü beni buldukları anda nereye götüreceklerini çok iyi biliyorsun. Zindanlara. Bu ülke de yetim çocuk olamazsın. Daha doğrusu bu ülkede yetim çocuk yaşayamaz.
- Evet biliyorum hanımefendi. Durun tahmin edeyim. Kazandığınız parayla yetim çocukları büyütüp koruyorsunuz
“Evet öyle. Onların elinden kurtardığım her çocuk benim mutluluğumdur. O çocuklara da bu hayatta kalmaları için bir kahramanı örnek gösteririm.- Kim o hanımefendi ?
- Adını kimse bilmiyor. Yıllar önce yetim kalıp zindanlara düşen bir çocuk varmış. Yıllarca zindanlarda büyümüş ve yıllarca hayatta kalmak için çabalamış. Gün gelmiş ve kimsenin çıkması mümkün olmayan o yerden kaçmış. Yanında da biri varmış. İşte o kişi bizim kahramanımızdır. Belki de efsanedir bu söylenenler. Ama bu doğruysa eğer sesimi duyar umarım. Bir yerlerde bizi bekliyordur belki...- İsminizi bahşeder misiniz bana ?
- Simge. Memnun oldum.
- Simge mi ?
- Ne oldu ?
- Eski bir arkadaşımın adı.
- Ne oldu ona ?
- Anlatmasam daha iyi. Bende memnun oldum.
- Selin Abla! Selin Abla!” diye uzaklardan bir ses duyuldu. Kafamı sağa doğru çevirdim. Damla ellerini kaldırmış beni çağırıyordu. Evimize giden otobüs gelmişti.
- Görüşmek üzere Simge Hanım." dedim ve koşmaya başladım.
- Görüşmek üzere.Hemen otobüse bindik. Çok kalabalık olmasına rağmen ayakta duracak bir yer bulmuştuk. Ön kapıya yakın taraftaydık. Okuldan çıkıp eve gitmeye çalışan öğrencilerin kıkırdaşmaları, otobüsün bütün sessizliğini bozuyordu. Otobüsteki bazı insanların, sıradan hayatlarının vermiş olduğu yorgunluk her hallerinden belliydi. Zaman geçtikçe bazı kişilerin sinirleri arttı.
- Çocuklar biraz sessiz olun. İşten çıktık. Kafamız dinlensin” diyerek biri atıldı. Sanki bazı kişilerin içinden söylediklerini dışa vurmuştu. Bütün çocuklar sustu. Sesin geldiği arka tarafa doğru baktılar. Damla cevap verdi hemen.
- Amcacığım. Onlar çocuk. Birazdan inerler. Hoş karşılayın.
- Bizimki de kafa kardeşim. Evinde konuşsunlar.” dedi gür sesiyle.
- Amca sen büyüksün yapma. Görmezden gel." Damla sakin tavrını korurken ben de sadece izliyordum.
- Görmezden gelemem. Sessiz olacaklar.” diyerek ayağa kalktı amca.Hemen atıldım.
- Hop hop noluyoruz ? Hayırdır amca. Kızın üstüne mi yürüyeceksin ?
- Sen kimsin be. Ben onunla konuşuyorum.
- Sen onunla konuşmuyorsun. Sen terbiyesizlik yapıyorsun. Yaşın benden büyük. Bir şey demek istemiyorum. Ses istemiyorsan otobüse binmeyeceksin. Ya tıpış tıpış inersin ya da sesini kesersin.Amca etrafına baktı. Belki de destek almak için son bir çaba sarf etti. Herkes sustu ve gözlerini kaçırmaya başladı. Amca da yerine tekrar oturdu. Damla hemen elimden tuttu. Korkmaması yönünde işaret yaptım. Evimize de gelmiştik.
"Müsait bir yerde inebilir miyiz ?"
.SON.
Vote, görüş ve eleştirileriniz önemliYeni Bölüm Aşağıda 👇
Her gün Yeni Bölüm Gelecektir !!Kitabı begendiyseniz başkalarına önererek bana destek olabilirsiniz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK BAŞINA
Teen FictionYAZARDAN ÖN SÖZ Etrafımızdaki hiç kimse kendi yolunu çizecek kadar güçlü biri değildir. Bizde dahil. Ancak öyle hayallerimiz vardır ki dünyayı yerinden sarsacak kadardır. Bu kitapta sadece bir hikaye anlatılmamaktır. Anlatılmak istenen şey düşünmen...