Gece konduların bulunduğu semtin bir köşesinde kalıyorduk. Bu semtte nerede kaldığın değil, nasıl davrandığın önemlidir. Cana yakın davranırsan, onlar da seni sever. Hatta kendilerinden biri olarak görürler. Ancak küçük görürsen, neler yapabileceklerini ben bile bilmiyorum. Belki de onlardan korkuyordum. İnce kaldırımlı yolların kenarlarında herkes, evlerinin önünde oturmuş etrafı izliyordu. Sol kolumda bulunan gümüş renginde saatime baktığımda, karnımın iyice acıktığını fark ettim. Saat akşam yediyi gösteriyordu. Evimize doğru hareketlendiğim de Damla kolumdan tuttu.- Selin Abla. Otobüse binmeden önce ben güneşi izlerken sen nereye gittin ? - Ressam biri vardı. Onunla biraz sohbet ettim.
- Gerçekten mi ? Ressam mı ?
- Evet" diyerek başımdan geçen bütün olayları anlattım.
- Ne! Abla zindanlardan kaçan kişiler bizdik. Neden...?Cümlesini bitirmesine izin vermedim.
- Şşş ! Sessiz ol Damla
- Ama Abla neden biz olduğumuzu söylemedin ?
- O ressam kadın bizim gibi olsa da başkası duyduğu andan itibaren sır, artık sır değildir. Biz hayatımıza devam edeceğiz. Hiçbir şey olmamış gibi.
- Tamam Abla. Nasıl istersen. Ben çok acıktım.
- Ay kız bende. Bugün yemekte ne yapalım ?
- Milli yemeğimiz ?
- Cidden mi ? En sevdiğim. Menemen.Kendimizi biran önce eve atmaya çalışırken ayaklarım kendini geriye çekiyordu sanki. Zaman durmuş ve her şey yavaşlamıştı. Rengarenk evler karanlığa bulanmış, insanları da gerçek maskelerini ortaya çıkarıyor gibiydi.
Adımlarımızı hızlandırıp yolun karşısına geçtik. Evimizde buradaydı. Kiralık tuttuğumuz müstakil evin tahta kapısını açıp içeri girdik. Evimiz çok iyi değildi ama içinde bizim hatıralarımız vardı. Üç senedir geçirdiğimiz zamanlarımız vardı. Kâh güldüğümüz kâh ağladığımız zamanlar. Ama sıradan hayatımızı değiştirecek tek insanda yanımdaydı. Yer ve zaman fark etmeksizin, Damla’nın yanımda olması bile hayatımı renklendirmeye yeterdi.
Eve geçer geçmez hemen kendimi salona attım. Küçük evimin küçük salonu. İki parça koltuk ve ortasında küçük bir masadan ibaretti. Koltuğa uzandım. Bedenimde günün yorgunluğu, aklımda ise yaşadıklarım vardı. Gün içinde yaşadıklarım bir nefes kadar yakın, hayallerim kadar da uzaktı. Küçük bir film gibi yaşadıklarım gözümün önündeydi. İstifa ettiğimi bile Damla bilmiyordu. “Ben neleri atlattım. Bunu da atlatırım.” diyerek ayağa kalktım. “Ah” dedim ve birazda olsa yüzümü ekşittim.
- Abla. Ne oldu ?” diyerek Damla salona geldi. Gözlerini ağartmış bana bakıyordu.
- Birden ayağa kalkınca belim ağrıdı.
- Belindeki yara mı ?
- Evet kuzum.
- Abla yemekten sonra, yarana güzelce bir melhem sürerim. Bir şeyin kalmaz.
- Oy kuzum benim. Teşekkür ederim. Yemeği hazırlıyorum hemen.
- Tamam Abla. Ben de duş alacağım.
- Tamam” diyerek mutfağa geçtim.Taşınırken en zorlandığımız bölüm mutfaktı. Eşyaları bile zar zor sığdırmıştık. İki kişi yan yana anca durabilirdi ve bize de bu yeterliydi. Uygun fiyata bu evde oturmaktan memnunduk. Yemek yapmaya yavaş yavaş başlarken kafamı sağa doru çevirdim. Küçük pencereden dışarısı gözüküyordu.
Yıldızlar geceyi kucaklarken, Ay'da üstüne düşen görevi üstlenmişti. Ay, herkese gerçek yolu göstermiş olsa da bunu yolu görmezden gelen bir sürü insan vardı. Ay ışığında yürümeyenler, elbet bir gün yolunu kaybedecekti. Bu inanç, beni her zaman ayakta tuttu. Söylentilere göre, bir gün güneş, geceye sormuş. Yer değiştirelim mi ? Gece hemen cevap vermiş. İnsanların acılarını taşıyabilecek kaç yıldızın var ? Bunu düşünüp her zaman içimde yıldızlar oluşturdum. Olurda acılarımı taşıyamazsam, onları yıldızlara bırakmak için. Ben tek kişi değildim. Ben, Damla’nın acılarını da taşımak zorundaydım.
- Selin Abla ben çıktım.” diye gürültülü bir ses duydum. Damla olduğunun farkındaydım.
- Tamam canım. Yemeğe bakar mısın ? Bende duşa girmek istiyorum.” dedim seslice.
- Tamam Abla. Geldim...Duşa girdikten hemen sonra odama geçtim. Damla ile odamız farklıydı. Evimiz iki oda ve bir salondan oluşuyordu. Odamda; kıyafetlerimi koyduğum bir gardrop, yatağım ve boy aynası bulunuyordu. Gardroptan geceliklerimi çıkartıp giyindim. Salona geçtiğimde o mis kokuyu aldım. Yemek kokusu bütün salonu sarmıştı. Yemek kokusunu daha iyi hissetmek için, gözlerimi kapatıp burnumdan nefesi iyice çektim.
- Selin Abla. Salonun kapısında ne bekliyorsun. Bak hepsini bitiririm çabuk gel!
- Vallahi sen bitirirsin. O kadar yemek yiyorsun ve kilo almıyorsun. Zaten sana kızgınım.” diyerek yemeğin başına oturdum. Sabahtan kalma ekmeği böldüm ve Damla’ya verdim.
- Abla ben naptım ya? Kilo almamak benim suçum mu?” dedi ve gözlerini kaçırdı. Boynunu da hafif eğdi.
- Şaka kız. Sen bana bakma. Hadi başlayalım
- İlk sen Abla.
- Ne olacak sanki canım. Yesene.
- Hayır Abla." dedi ve sert bakmaya başladı. Bu kızın saygı göstermesi, beni benden alıyordu. Sadece bunun için bile canımı ona verirdim. Hiç düşünmeden. İlk lokmayı aldım ve yemek yemeğe başladık.Bir yerden sonra yemek yememeye başladım. Damla'nın yüzüne uzun uzun bakmaya başladım. Onu çok sevdiğimi düşünerek izlemeye başladım. Ben kimseyi böyle sevemem diyerek bakıyordum. Damla bir süre sonra onu izlediğimi fark etti ve başka tarafa doğru bakmaya başladı. Güldüm. O bilmese de aslında ben onun kalbinden öpüyordum. Damla güldü.
- Abla. Bana bakma!
- Neden ?
- Birisi beni izleyince yemek yiyemiyorum.
- Tamam kuzu” diyerek sıcak menemenden bir kaç lokma daha aldım.
- Abla. İhsan Bey’le ne konuştunuz ? Bana anlatacaktın ?
- Evet “ dedim ve bütün konuşmalarımızı detayı detayına anlattım.
- İşte böyle Damla. İstifa ettim ve parayı getirecegimi söyledikten sonra kapıyı vurdum, çıktım..
- Ama Abla! Kamerayı kıran benim. Neden böyle yapıyorsun ?
- Her şey benim yüzümden oldu canım. Sen canını sıkma. Her şey düzelecek..- Kabul etmiyorum Abla. Sen yokken bir de ben çalışacak mıyım ?
- Evet Damla. Ben iş bulana kadar çalışacaksın. Evkiramız var. İhtiyaçlarımız var. Bunları da düşünmem gerekiyor.
- Of Abla ya!
- Abla’ya of denmez ! Duymamış olayım “ dedikten sonra gülümsedim.
- Her şeyi geçtim. O kadar parayı nasıl bulacağız Abla ?
- Bilmiyorum Damla.
- Abla iş arkadaşlarımıza mı sorsak?
- Olmaz Damla. Rezil olacağımız kadar olduk. Herkes duymuştur. Birde onlardan para istemem. Hatırlamıyor musun ? Bir kere misafirliğe gittik, lokmalarımızı saydılar. Bu insanlar yardım etmez.
- Ne yapacağız ?” dedi ve üzgün tavırlar sergilemeye başladı. Yemek yemeği bıraktı. Yüzü düştü.
- Bir yolunu bulacağım Damla. Hadi sen sofrayı topla..Damla sofrayı toplarken para bulmanın yollarını düşünmeye başladım. Yarına kadar o kadar parayı nereden bulabilirdim ? Evimizin salonunu defalarca turladığımı hatırlıyorum. Bir yerden sonra tırnaklarımı yemeğe başladım. Hiç durmamıştım. Resmen deli biri gibi tavırlar sergiliyordum.
- Abla!” dedi ve Damla omuzlarımdan tuttu. Hızlı nefes alırken göz göze gelmiştik.- Sakin ol! Ben biraz para biriktirdim.
- Ne ?
- Evet Abla. Senden habersiz ilk defa bir şeyi başardım" diyerek kahkaha attı. Biraz da olsa mutlu olmuştum. Hemen kendimi iyi hissettiğimi anladım.
- Damla getir hadi. Parayı sayalım"
Az sonra koltuğa oturmuş paraları sayıyorduk. Tek dileğim bize yetecek kadar paranın çıkmasıydı.
- 9.800, 9.900, 10.000. Bu yetmez Damla” dedim ve yüzümü düşürdüm. Bu para, kamera fiyatının yarısı kadar anca ederdi.- Özür dilerim Abla” diyerek Damla ağlamaya başladı. Ayaklarını büktü ve kendine doğru yaklaştırdı. Elleriyle yüzünü kapattı. İçimden “her şey bitti” diyerek geriye yaslandım. Sanki zaman alehimize işliyordu. Sonra aklıma bir şey geldi. Elimi boynuma götürdüm. Kendimi bildim bileli boynumda olan kolyeyi çıkardım. Bu kolyenin nereden geldiğini ben bile bilmiyordum. Küçücükken öğrendiğim kadarıyla; zindana düşmeden önce beni bulduklarında bu kolye boynumda asılıymış. Kolyeyi Damla’ya doğru uzattım.
- Damla. Bu kolyeyi sat ve bu paralarla birlikte İhsan Bey’e verelim..
Damla beni duyunca kafasını kaldırdı.
- Abla bu olmaz. Bu kolye senin en değerli varlığın. Manevi değeri paha biçilemez.
- En büyük varlığım sensin. Bu kolye parçası değil....SON.
Vote, görüş ve eleştirileriniz önemliYeni Bölüm Aşağıda 👇
Her gün Yeni Bölüm Gelecektir !!Kitabı begendiyseniz başkalarına önererek bana destek olabilirsiniz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK BAŞINA
Teen FictionYAZARDAN ÖN SÖZ Etrafımızdaki hiç kimse kendi yolunu çizecek kadar güçlü biri değildir. Bizde dahil. Ancak öyle hayallerimiz vardır ki dünyayı yerinden sarsacak kadardır. Bu kitapta sadece bir hikaye anlatılmamaktır. Anlatılmak istenen şey düşünmen...