KEŞKELER VE İLK KEZLER

142 48 97
                                    


Mavi umuttur, diyordu okuduğum bir kitabın karakteri. Her bir renge başka bir duygu yüklemiş, renklerin etrafında dört dönüyordu. Benim rengim bu durumda ne olurdu acaba? Hangi duyguyla bir bütün haline gelmişti soluk ruhum? 

Cevap basitti aslında, ben renksizdim.

Şeffaf bir gerçekliğin üstünde, gözlerim kapalı ilerliyordum.

Hayat geriye kaçmak isteyince işaret parmağımı dudaklarıma bastırdım ve fısıldayarak, "sessiz ol ve odama geç," dedim. Her an biri gelebilirdi, birinin onu görmesi demek babamın bahsettiği işi bitirmesi demek olurdu. Buna izin veremezdim. Hayat'ın kolunu kavradım ve sessiz olmasını tekrar tekrar söyleyerek merdivenlerden çıkardım. Odaya girip kapıyı kapattığım an benden uzaklaştı. 

"Sakin ol, ne duyduysan açıklayabilirim."

"Kocasını ikinci bir kadınla basan üç çocuklu, asgari ücretle çalışan bir kadın mıyım ben ya? Bu nasıl cümle? "

Söylediklerinden tek kelime bile anlamamıştım ama çaktırmadım. Kaşlarımı çattım ve odamda volta atmasını izledim. "Sakin olup beni dinlediğin kısma geçelim mi artık?" diyerek yatağa oturdum. "Filmlerdeki mafya ailesinin kucağına düşen aptal sarışın kızım ben şuan, değil mi? Açık olabilirsin, Hazal. Alıştım ben bu şanssızlığa."

"Saçmalamaya bir son ver çünkü hiçbir şey anlamıyorum."

"Onu duydum," diyerek çalışma masamın önündeki sandalyeyi çekti ve oturdu. İki bacağı birden durmaksızın sallanıyordu. "İşini bitiririm, dedi resmen adam. Benim bir işim bile yok! Şimdi de gerginlikten buz gibi şakalar yapma moodum açıldı." Derin bir nefes alarak, "artık susacak mısın yoksa götümü devirip yatayım mı?" diye sordum. Ağzını abartarak daha da fazla açtı ve ince bir sesle, "üzerinde tepinirim senin! Beni sorularımla baş başa bırakamazsın. Ayrıca kendimi güvende hissetmiyorum şu an. Güvenebileceğim bir sen varsın çünkü bana zarar gelmesine izin vermezsin, en azında öyle ima ettin orada. Ama ya asıl zarar veren sen olursan? Ya beni bu gece boğarsan?!"

"İyice saçmaladın şimdi. Boğacak olsam bunu tek mi yaparım?" Gözlerini öyle bir açtı ki göz bebekleri her an fırlayacakmış gibi duruyordu. Telaşlıydı, belli etmemeye çalışsa da korkuyordu. "Baban ne ayak senin?" dedi elini sallayarak. "Hani iş bitirme falan," bacak bacak üstüne attı ve rahatça yayıldı. Sürekli değişen duygularına ayak uydurmak kafamın gittikçe karışmasına neden oluyordu.

"Babam temiz ve sağlam işlerle uğraşmıyor, şimdilik başka bir şey bilmen senin için iyi olmaz; beni sakın zorlama. Abime saldıran it de babamın ölmesini isteyen insanların bir oyunu, büyük ihtimalle ilk olmayan ve son da olmayacak bir oyun."

"Mafya işte, biliyordum! Aptal sarışın tezim doğrulandı." Onu takmadan bıkkın bir tavırla konuşmama döndüm. "Sen onun hayatını kurtardın ve yeryüzünden bir şerefsizin silinmesine yardımcı oldun. Hepimiz sana minnettarız. Ama bugünü unutman ve yoluna hiçbir şey yaşanmamış gibi devam etmen lazım."

Oturduğu yerden sakince kalktı, yavaşça yanıma oturdu ve kafasını salladı. Bir an için kabul edeceğini düşünmüştüm ancak o beni yanıltarak elleriyle yüzümü kavradı ve bir balık gibi görünmemi sağlayarak, "sen aklını mı kaçırdın? Bu herifleri polise şikayet etmemiz lazım. Abine koruma falan verirler ve babana yardım ederler," dedi. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Yüzümü ellerinin arasından çekip kurtardım ve "senin gerçekten de beyninle bir zorun var değil mi?" diye sordum. "Bunu yaparsak babam ve dolaylı yoldan ben de zarar görmüş olurum. Bırak bu işi mafyalar kendi aralarında halletsin," diyerek onun anlayacağı dilde belirtmeye çalıştım. Bilmiş bir ifadeyle, "biliyordum mafya olduğunu," dedi. 

Herkes Gittiğinde Kurt Yalnız KalacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin