2🌸

116 17 16
                                    

Han kahve dükkanından çıktığında sahile inip deniz kenarındaki banka oturdu ve dalga seslerini dinlemeye başladı. Her gün buraya gelerek denizin nasıl göründüğünü hayal ederdi. Bahsettikleri bu gök ve deniz mavisi nasıl bir şeydi? Hayalleri gerçek dünyayla bağdaşıyor muydu? Onun hayalleri daima siyah beyaz bir film gibiydi. Renksizdi.

O sadece denizin kokusunu netleyebilirdi ya da sadece denizin sesini bildiğini iddia edebilirdi. Hayatı boyunca hayallerinin eksik olduğunu düşündü. Detaylı anlatımlar onu hiçbir zaman tatmin etmedi. Bir kere renkleri görseydi ona yeterdi. O günden sonra hayallerinin de renkleneceğini biliyordu. O eksikliğin yok olacağını biliyordu.

Günlük hayal dozunu aldıktan sonra evine geri döndü ve bilgisayarını açıp bildirimleri yokladı. Özel asistanı robotik bir sesle konuştuğunda kalp ritmi hızlanmaya başlamıştı. Bunu gerçekten beklemiyordu.

Öykü Lyra adlı kullanıcıdan bir yeni mesajınız var.

Önce ya erkekse diye düşündü. Sonra ani bir kararla ekranı kapatmak yerine mesajı dinlemeye karar verdi.

Öykü: Merhaba biraz konuşmak ister misin?

Dinlediği mesaja cevap vermekle vermemek arasında gidip gelirken bir mesaj daha geldi.

Öykü: Londra'da ailem tarafından yalnız bırakıldım. Onlar ülke ülke gezerken konuşacak birilerine ihtiyacım var. Her an aklımı kaybedebilirim. Seni yemem ve dolandırıcı da değilim.

Han son cümleye gülümsedi ve sesli bir şekilde yazmak istediklerini dile döktü. Program Han'ın cümlelerini yazıya dökerek karşı tarafa iletti.

Han: Merhaba Londralı ve dolandırıcı olmayan kız.

Öykü: Yeniden merhaba ismi olan ama fotoğrafı olmayan çocuk.

Han mesajla beraber kızın bir profil fotoğrafına sahip olduğunu anlamıştı. Hemen Efe'yi görüntülü arayıp kızı kendisine tarif etmesini isteyebilirdi. Ama bir güç onu durdurdu. Sonuçta fotoğraf kendisine ait olmayadabilirdi.

Han: Seni yemem ve kesinlikle yaşlı bir azgın kurt değilim.

Öykü: İnanılmaz rahatladım. Yüzünü tarif etsene biraz. Hayal kurmak güzeldir.

Han bir süre mesajı tekrar tekrar dinledi. Annesinin anlattığı gibi anlatacaktı. Zaten başka türlüsünü de bilmiyordu.

Han: Kara kaş, kara göz, kara saç üçgeninden ibaretim. Yüzümü özel kılan tek şey çenemdeki hatırı sayılır, çukur. Sıra sende?

Öykü: Aslında fotoğrafımı incelemen yeterdi, kara çocuk.

Han: Dinlemek istiyorum. Lütfen.

Öykü: Sağ gözümün altında ve sol gülüş çizgimde birer adet ben var. Beni özel kılan şeylerde bunlardan ibaret. Kumral saçlar ve yanık bir tende artısı fark etmişsindir zaten.

Han gittikçe heyecanlanıyordu. Robotik bilgisayar sesini yumuşak bir kadın sesi olarak hayal etmeye başladı.

Han: Kulağa çok hoş geliyor.

Öykü: Kara çocuk kadar değil.

Han: Madem benim bir takma ismim var. Sana da bir tane koymak lazım. Soyadın Lyra olduğuna göre bu takım yıldızının en parlak yıldızı Vega olmak ister misin?

Öykü: Olalım bakalım. O zaman bir çılgınlık yapmaya ne dersin?

Han'ın aklı duyduğu sexting muhabbetlerine kayarken hızla zihnini toparladı.

Han: Ne yapıyoruz?

Öykü: Dövme yaptırmaya gidiyoruz ve kesinlikle birbirimize ne yaptıracağımızı söylemiyoruz. Nereye yaptıracağımızı söylemekte yok. Bir gün yüz yüze gelirsek bu dövmeleri birbirimize göstereceğiz. Söz mü?

Han hiç düşünmeden yanıtladı.

Han: Söz. Hadi yapalım şu işi.

Öykü: O zaman ilk dönen yazar.

Han: Anlaştık.

Han bilgisayarı kapatıp Efe'yi aradı ve kendisini bir dövmeciye götürmesini adeta emretti. Çok geçmeden Efe geldi ve internetten buldukları bir dövmecinin yolunu tuttular.

Ne zaman karşılaşacağını bile bilmediği bir kıza göstermek üzere bir dövme yaptırdı. Dövmeyi kendisi de göremiyordu. Sadece ne olduğunu biliyordu. Tam sol göğsünün üzerine yaptırmıştı. Öykü'yü belkide hiç göremeyecekti. Ama adı üstünde çılgınlıktı. Çılgınlığın amacı da bu değil miydi?

Lütfen, yorumlarınızı ve beğenilerinizi esirgemeyin.

Desteğiniz daim olsun. Sağlıkla kalın.

Han'ın ÖyküsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin