3🌸

104 16 21
                                    

Han, eve Efe ile döndüğünde hava oldukça kararmıştı. Ama o kararan havadan bir haberdi. Gün ışığını tanımasa da karanlığı tanıyordu. Sadece karanlığa eklenen ışıltılardan haberi yoktu. Işığı tanımayan biri ışığı hayal edemezdi. Etse de karanlık dünyası siyah beyaz hayallerden öteye gidemiyordu. Han en çok gökkuşağını merak ediyordu. Renk şöleni sunan bu tuhaf halka onun için oldukça ilgi çekiciydi.

Efe odaların ışıklarını bir bir açarken bu alışkanlık Han için olağandışıydı. O ışıkları açma gereği hiçbir zaman duymazdı.

"Lahmacun gömer miyiz?" Efe salonun ışığını da açtığında arkasına dönerek Han'a sorusunu yöneltti.

Han salona girip pencerenin kenarında kalan tekli koltuğuna kuruldu.

"Gömeriz" deyip cebinden telefonunu çıkardı. Sözleştikleri gibi Öykü'ye geldiğini haber verecekti.

Mesajlara girdiğinde ses çıkmadı ve böylelikle Öykü'nün hala dönmemiş olduğunu anlamıştı. İlk gelen kendisiydi. Dövmenin yeri hala hafif bir şekilde sızlıyordu.

Eliyle kısa bir an yoklayıp telefondaki programa yazmasını istediği sözcükleri söyledi.

Han: Geldim Vega.

"Vega mı? Oğlum kızın adı Öykü değil miydi? Kaç kıza iş attın? Seni hızlı zampara!"

Efe, Han'a yaklaşıp elindeki telefonu hızla kaptı.

"O telefonu hemen geri ver göt kafalı!" Han eliyle etrafı yoklarken Efe kızın profil fotoğrafına tıkladı.

"Oha bu taş sana mı yazdı yani? Fake falandır bu oğlum. Neden bu hatun fotoğrafsız hesaba yazsın? Bu kıza günde 100 tane seks teklifi geldiğine sikimi basarım."

Efe fotoğrafı inceledikten sonra telefonu Han'ın avuçlarına geri bıraktı.

"Fake make evlenecek halimiz yok ya! Ağzına ayar çekte sikim kaçmasın dostum." Han sitem ve öfke arası bir sesle söylenirken Efe surat buruşturdu.

"Yerinde olsam büyük konuşmazdım dostum."

Han Efe'yi umursamayıp mesaj bölümüne girdi ve telefondan gelen o robotik ses Han için yumuşacık hayali bir sese dönüştü.

Öykü Lyra adlı kullanıcıdan bir yeni mesajınız var.

Asistanına mesajı okumasını emrederken eli ve ayağı birbirine girmiş durumdaydı. Efe ise onun bu çocuksu heyecanını mutlulukla izliyordu. Telefonundan lahmacun sipariş etme işine koyulup Han'ı kendi haline bıraktı.

Öykü: Bir daha asla dövme yaptırmayacağım. Canım çok acıyor kara çocuk.

Han'ın yüzü düştü. Daha birkaç saat önce tanıdığı bir kızın canının yanması onu endişelendirmişti.

Han: Benim aptallığım kabul etmemeliydim. Üzgünüm. Ağrıyı uyuşturmak için bir krem almalısın.

Öykü: Endişelenme. En fazla o pis iğnelerden hastalık kapar ve ölürüz.

Han'ın kaşları çatıldı. Bu cevap hoşuna gitmemişti. Yaptığı çılgınlık için pişman olmak üzereydi.

Han: Bunu yapmamalıydık. Üstelik birbirimizi tanımıyoruz bile. Ben bir seri katil olabilirim. Sende hastalıklı bir mazoşist olabilirsin. Tamamen kafayı sıyırmış olmalıyız.

Öykü: Ben dövmemden gayet memnunum. Ağrı dediğin nedir ki? Birkaç saate geçer. İnan bana daha beter ağrılara katlandım.

Han: Daha beter ağrılar derken?

Han'ın ÖyküsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin