Ah Sevgili Bay K, dün... dün o kadar güzel bir gündü ki...
Yaşadıklarım yetmezmiş gibi bir de bugün saatlerce pencere karşısındaki koltuğa oturup dünü düşündüm. Dün erken saatlerde dikiş kursuna gitmek için evden yalnız çıkmıştım. Ölmeyi düşünen birinin hâlâ dünyalık işlerle ilgilendiğine şaşırıyor olmalısınız. Oysa şunu bilmelisiniz ki, ben son anına kadar annesini memnun etmeye çalışan genç bir kızım. Her neyse, esas konuya dönmeliyim. Dün erken saatlerde evden çıkmıştım. Karşıma çıkacağınızı bilsem, belki buna cesaret edemezdim. Sokağın bir ucunda aniden karşıma dikildiniz. Beraber birkaç dakika da olsa bağa gitmeyi teklif ettiniz. Karşınızda elim ayağım titrerken bu söylediğinize nasıl karşı gelebilirdim ki?
Yol boyunca hâkim olan sessizliğin nerede son bulacağını biliyordum. Ruhum bir an önce konuşmak isterken, ayaklarım üzüm bağına varmamak için geri geri gidiyordu. Benimle ne konuşacaktınız ki? Söylemek istediğiniz her şeyi gönderdiğiniz mektuba yazmamış mıydınız?
Yan yana yürürken omuzlarımız arasındaki farka göz ucuyla bakıyordum. Sanki bir adım daha sağa kaysaydınız, birbirine temas eden bedenlerimizle yok olup gidecektim. O an bir kuş misali çarpan kalbimin üzerine elimi bastırmayı o kadar çok istedim ki... yapmak isteyip de yapamadığım her bir şeyi şimdi size anlatıyorum.
"Bana bir cevap vermeni çok bekledim."
İlk cümleniz bu olmuştu. İpek gibi kirpiklerinizin ardından bana bakıyor, güneşten dolayı gözlerinizi kısıyordunuz. Sanki özellikle içten içe size çok yakıştırdığım ama hiçbir zaman dile getirmediğim mavi gömleğinizi giymiştiniz. Sanki yalnızca bir an için içimi görmüştünüz.
"Belki de düşünmek için zamana ihtiyacın var."
Ses tonunuzun büyüsüne kapılmamak için olabildiğince başka taraflara bakıyor, bir de bu güzelliğe gözlerinizi eklemek istemiyordum. Fakat konuşmalıydım, bu konuşmanın tek taraflı sürdürülemeyeceğinin bilincindeydim.
"Sorun yok, beklerim."
Eteğimin kenarını avuç içimde biriktirirken dudaklarımı birbirine bastırdım. İlk kez kokunuzu bu kadar yakından solumuştum. Bu tarif edilebilecek hiçbir şeye benzemiyordu. Fakat bana rüzgârda savrulan nergisleri anımsattı.
"Buna lüzum yok."
Sesim beklediğimin aksine oldukça kararlı çıktı. Başımı kaldırıp kahverengi gözlerinize baktım. Siz, benim aksime bakışlarınızı hiç kaçırmadan yüzüme bakıyordunuz.
"Bu bir sözleşme değil. Hayatıma karşılık evliliğinizi sizden isteyemem."
Belki de bana çok kızdınız. Fakat ben günlerdir bunu düşünüyorum. Sanki bu bir tür sözleşmeydi. Sizin yüzünüzden yok olup gideceğimden korkmuş gibi beni kendinize yük etmiştiniz. Oysa daha önce de acımanıza, kendinizi sorumlu hissetmenize ve baskı altında bir şeyler yapmanıza ihtiyacım olmadığını söylemiştim.
"Seni anlamadığımı düşünüyorsun, değil mi?"
Bana doğru bir adım atarak aramızdaki mesafeyi yok ettiniz. Bu kadar yakın mesafeden konuşmamı nasıl sürdürebilirdim ki?
Burada yanıldığınız bir şey vardı; ben ilk kez beni anladığınızı düşünmüştüm. Yani düşüncelerim söylediklerinizin tam tersiydi, Bay K. Beni anladınız... İlk kez ve istediğim biçimde.
"Her şey yeniden başlayabilir."
İçime serpiştirmeye çalıştığınız umut tohumları görülmeyecek gibi değildi. Suskunluğum yalnızca sizi değil, beni de öfkelendiriyodu. Sizden daha nasıl bir adım bekleyebilirdim ki?
"Oysa artık yalnız değilsin ve öyle kafana göre hareket edemezsin."
Oysa artık yalnız değilsin.
Hayatım boyunca hiç kimseden duymadığım cümleyi hiç beklemediğim birinden duymuştum. Bunun karşısında gözümden birkaç damla yaş süzüldü. Kafamın içinde daha önce hiç duymadığım ritimler dönüyor, tüm müzik aletleri aynı anda çalıyordu.
Kendini öldürürsen, beni de öldürürsün."
Dizlerimde kuvvet kalmamıştı. Kafamın içindeki müzik sustu. Artık sadece siz ve ben vardık. Güneş ışıklarının parlattığı yüzünüz, sadece birkaç adım kadar uzağımdaydı. Kendimi öldürürsem, sizi de öldüreceğimi söylemiştiniz. Bu yapacağınız bir evlilik teklifinden, hatta hayatlarımızı birleştirme isteğinizden daha önemliydi benim için.
"Şimdi söyle, bizi öldürmek mi istiyorsun yoksa yeniden doğurmak mı?"
Nutkum tutulmuş gibi birkaç defa derin nefesler almaya çalıştım. O an içimdeki tüm karamsarlığa rağmen içimden geçirdiğim şeyi yaptım. Elimi uzatıp sıcak avucunuzun içine bıraktım. Gözlerinizin kocaman açıldığını görmek, yüzüme bir gülümseme yaydı. Elim alev gibi yanarken yutkunmaya çalıştım.
İşte bu, bizi ilk öldürüşümdü...
♧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar Mektupları [ Tamamlandı ]
ChickLitHer Salı saat 20.30 da posta kutunuzda siyah bir zarf görseydiniz tepkiniz ne olurdu? Tüm bunlar bir kadın tarafından yazılmış intihar ve aşkla harmanlanmış mektuplar... "Biliyor musunuz Bay K, bana aşık olacaksınız fakat ben o gün hayatta olmayaca...