X-6

484 59 7
                                    

Geçen hafta söylediklerim birer saçmalıktan ibaretti, Bay K. Beni önemsemediğinizi düşündüm. Duygularımın değersiz olduğunu sanıp delice cümleler kurdum. Karnavala gelmemeniz neden bu kadar ağrıma gitti, bilemiyorum. Sanki sizi bir yere davet etmiştim, bu ilk randevumuzdu ve siz gelmemiştiniz.

Karnavallara karşı kötü bir anınız olduğunu bilmiyordum. Özür dilerim ama gerçekten bir karnaval günü ablanızı kaybettiğinizi bilmiyordum. Oysa bir ahmak gibi geçen mektubumda oranın güzelliklerinden söz ederek kalbinizi kırdığımdan bihaberdim.

Beni affetmeniz için bir türlü yapmam gereken şeyi bulamıyorum. Sizin dudaklarınızdan hangi şartla affedileceğimi duymayı o kadar çok isterdim ki...

"Kızlar, geçenlerde ağabeyimin masasında siyah bir zarf buldum. Bunları size anlattığımı bilse çok kızar."

Kız kardeşinizin söylediklerinden sonra kıkırdadığını duydum ve affedilmek için yapacağım şeyleri bir süre zihnimin gerisine aktardım.

"Bir kız, onu üstü kapalı bir şekilde karnavala davet etmiş. Ağabeyimin asla gidemeyeceğini bilmiyor olmalı."

Mektubumu görmüştü! Korkuyla titreyen gözlerimi bir türlü sabitleyemiyordum. Yakalanma korkusu tüm bedenimi sarmış, adeta cayır cayır yanıyordum.

"Ablan bir karnaval günü ölmüştü, değil mi?"

Bir başkasının konuşması üzerine, kardeşinizin yüzü düştü. O an okkalı bir tokat yemişim gibi hissettim. Elim ayağım boşaldı da, bir daha yapmaları gereken işlevleri göremeyeceklerini sandım.

"Mektubu görmeliydiniz, o kadar duygu yüklüydü ki, zavallıcığa acıdım."

Dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Bir başkasının görme ihtimali hiç aklıma gelmemişti. Utançla başımı eğerken, dikkat çekmek ya da çekmemek umurumda değildi artık.

"Bir de zarfın içine gül yaprakları koymuş. Ne kadar da nahif."

O an başımı eğdiğim yerden öyle bir kaldırdım ki, tüm gözler bana döndü. İyi de ben hiçbir zaman zarfların içine gül yaprağı koymazdım ki?

Daha fazla dikkat çekmemek için bir şeyler söylemem gerektiğini biliyormuş gibi dudaklarımı araladım.

"Sanırım fazlasıyla aşık bir kız."

Başka bir şey söyleyemedim. Tüm kızların öfkeyle parlayan gözlerini gördüğüme yemin edebilirdim. Size hayran olan birden çok insan vardı ve ben bunlardan yalnızca birisiydim. Belki de gün içinde birçok mektup alıyorsunuzdur. Belki okuduklarınız arasında benim yazdıklarım bir hiçtir. Hakkınızda bildiklerimin aksine bilmediğim o kadar çok şey var ki...

Korkuyorum, Bay K. İnsanların içimdeki bu hislerden haberdar olmasından korkuyor, yine de tüm bunları size anlatabilecek cesareti kendimde buluyorum. Bu hikayenin sonu güzel bitmeyecek, biliyorum. Öyle bir beklentim de yok. Zaten sonunda öleceğim bir hikayenin benim açımdan güzel biteceğini düşünmek delilik olurdu.

Akşamın ılık rüzgârında yine sert iskemleye otururken, aklım hâlâ hakikâti bilinmeyen gül yapraklarında. Bunları yapan, yani o gül yapraklarını zarfın içine koyan siz misiniz? Eğer öyleyse yüreğimin delice çarpmasına göz yumup elimi üzerine bastırarak sesini susturmayacağım. Eğer tüm bunları yapan siz olsanız, geriye kalan kısıtlı anlarımda bedenimi ele geçiren tatlı telâşın sefasını süreceğim. Yeryüzünde bir kez olsun en büyük mutluluğumu yaşayıp öyle ölmek isterim.

Her şeye rağmen gözardı edemediğim gerçekleri sizinle de paylaşmak zorundayım. Çünkü hayallerin ve gerçeklerin arasında koşturup durmaktan yoruldum. Neticede en hayal kurmayan, hayatı dümdüz yaşayan insanların içinde bile kendine dahi itiraf edemediği küçük bir dünyası vardır. Ben bir hayal kurdum. Kabul ediyorum, bu yaptığım en çılgınca şeydi. Fakat şimdi hayallerden kopup gerçekleri söyleyeceğim. Keşke sizi hiç tanımasaydım. Keşke bu kadar yakınımda olmasaydınız. Hakkınızda her şeyi öğrenecek meraka sahip olmasaydım. Sizi tanıdıkça sıkılmam gerekirken, hâlâ büyük bir hevesle hakkınızda bilgiler öğrenmeye çalışmasaydım.

Bay K, keşke... keşke size hiç âşık olmasaydım.

İntihar Mektupları [ Tamamlandı ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin