Selamun aleyküm arkadaşlar :)
Fırından tazecik çıkmış hikayemin tanıtımı ile sizlerleyim :D Bölümleri tamamlayıp öyle yayınlamayı düşünüyordum ama o zamana kadar tanıtımı bari sizinle buluşturayım istedim. Kelebek sesleri final olduğunda ve biz burada, yeni bir hikayede yeniden buluşacağız :)
O zamana kadar Kelebek Sesleri hikayemde buluşmak üzere :)
Multi: EfraNurAda <3
Kafamın hemen dibinde duran namluya baktım yan bir bakışla. Şeytan doldurur, namlu soğuk olur, acısını hissetmezsin bile, bir hemşirenin iğneyi batırıp çıkarması gibidir ölüm anı, ayak parmağından başlar ruhun bedeninden ayrılmaya vs. Tüm bu sözler birer birer geçiyordu aklımdan.
Sahi tepemde dikilen, leş gibi pislik kokan bu adamın şalterleri atar da o tetiğe dokunursa beynimden geçen cümlelerin biri veya hepsini hisseder miydim? Benim elime kıymık bile batsa avaz avaz bağırırken, beynimi dağıtan bir kurşun sonrası ne hissederdim?
Allah'ım ben daha minicik, içi dolu fıçıcık bir kızdım. Tamam ölümün yaşı olmazdı ama bu kadar da genç ölmek, çok can yakıyordu. Bedenen bir acım yoktu -şuan için- ama ruhen çok acı çekiyordum.
25 yaşına gelmiş, ömrünün neredeyse tamamını okumaya adamış, atanamayan bir öğretmendim ben. Kırk yılın başı lanet bir baş ağrısı ile hastaneye gelmiş ve orada da rehin alınmıştım. Gözlerimden süzülen yaşlarla baktım karşımda duran polislere. Çığlık çığlığa ağlamak istesem de tepemde ki silahın korkusuna ağlayamıyordum.
"Sezai bak biz seninle anlaşacağız ama böyle olmaz. Şimdi bırak o silahı öyle konuşalım" bu sözlere ben bile ikna olmazdım, gözünü karartan adam nasıl ikna olacaktı acaba? Bir an için canım bu kadar ucuz mu demek istesem de sustum. Şuan fikir verebilecek konumda değildim. Yeniden karşımda duran ve ikna için uğraşan 50 li yaşlarda ki emniyet müdürüne baktım. Bu zamana kadar işinin erbabı olmuştur ve ne yapması gerektiğini biliyordur herhalde. Biliyordur değil mi? Umarım... Mantıklı düşünemiyordum ki? Ne doğru karar da veremiyordum? İki arada bir derede kalmıştım.
"Öldürürüm, ölürüm ama yine de bırakmam. Benim karımı getirin lan bana" hay senin karına demek istedim yine sustum. Susmak zorundaydım. Şuan ensemde bir silah duruyordu. Her an patlayabilirdi. Adam kendi karısı için bir başkasını rehin alacak duruma gelmişti. Sevgi böyle bir şey olabilir miydi? Başlarım böyle leş sevgiye. Seveceksen akıllı seveceksin abi. Kırmadan, dökmeden, kimseye zarar vermeden. Onların kangren sevdası yüzünden göçüp gidiyordum ben yahu!
"Karımı istiyorum ben. Karım gelmezse bu karıyı öldürürüm" yerde olan başımı ağır ağır kaldırıp adama çevirdim. Ciddi miydi gerçekten?
"Benim suçum ne?" dedim pürüzlü çıkan sesimle. Ağlamaktan ve bağırmaktan sesim de kısılmıştı.
"Ne diyon anlamadım?" Anlamazsın tabi. Karım da karım dersin ama anlamazsın. Ağzının üzerine çaksam iki tane kim ne derdi acaba? Ya hıncımı alıp ölecektim, ya da hindi kafası gibi bedenim bir yerde, kafam bir yerde ölecektim.
"Kendi karın için başkasının karısını öldürmek, rehin almak ne derece doğru? Benim kocamın suçu ne? " Olmayan kocamın... Adam tuhaf bir bakış attı. Sözlerimi sorguladığı aşikardı. Belki hak bile vermişti bana. Tepeden tırnağa süzdü. Pis şey...
"Sen sus. Karımı getirip buradan gitmemize izin vermezseniz bu karıyı karnında ki bebe ile öldürürüm" Suratıma inan tükürük taneleri ile suratım buruşurken, istemsizce bakışlarım ayva göbeğime indi. Cidden hamile gibi mi görünüyordum?
"Yuh ama ya? Tavuk mu boğazlıyorsun abicim?" Der demez namluyu enseme daha çok bastırdı. "Ahh"
"Sezai tamam yardımcı olacağım sana. Şimdi silahını indir öyle anlaşalım" utanmasam sövecektim, az kalmıştı ha. Ben burada ömrümden ömür verirken adam hala konuşma derdindeydi. Ya vur gitsin ama değil mi? Onlar vurmazsa ben vurulacaktım haberleri yoktu.
"Komiserim sizce bu adam konuşmadan anlayacak gibi mi duruyor Allah aşkınıza? Yüksek reytingli dizide rol aldım diye sevinirken, kameranın açısına girememiş, ilk kurşundan ölen figüran muamelesi görüyorum şuan. " Adam kafama yeniden vurduğunda, ailemden hiç dayak yemediğim geldi aklıma. Beni doğurup, büyüten ailem bir fiske vurmamışken, elin kansızı bir ömür yetecek kadar dövmüştü beni.
"Üçe kadar sayıyorum, karım buraya gelecek, karımı serbest bırakacaksınız ve bizim gitmemize izin vereceksiniz" Gözlerim etrafı taradı. Bana acıyan gözlerle bakan bir kaç polisle göz göze geldik. Adamlar hem acıyor, hem üzülüyor, hem de korku ile bakıyorlardı halime. Bende üzülürdüm, bende acırdım,ben de korkardım. Burada rehin alınan olmak yerine, karşıdan bakıyor olsaydım bir kaç dakika ağlar, sonra muayene sıram geldiğinde ağır ağır koridorda gözden kaybolurdum. Gözlerimden bir iki parça yaş damladı. Sinirle dişlerimi sıktım, yetmedi dudaklarımı ısırdım.
"2...." Etrafa baktım merakla. Gerçekten ölüp gidecektim bunca insanın gözü önünde. Umudum tükenmişti kurtulacağıma dair. O an benim için hayat bitmiş gibi geliyordu.
"Ben Sevde Demirezen 25 yaşında, atanamamış bir öğretmenim. Aileme onları çok sevdiğimi, beni bu yaşa getirdikleri için minnettar olduğumu söylemenizi istiyorum" artık göz yaşlarım durmuyordu. Ağlıyordum yahu. Çok normal değil miydi? Kuvvetli bir hıçkırık koptu dudaklarımdan.
"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü"
"3" dediği anda öne doğru itildim. Duyduğum silah sesi ile gözlerim korkuyla kapanırken suratım yere sert bir şekilde çarptı ve etraf mahşer yeri misali karıştı. Kolumdan çekildiğimi hissediyordum ama ne olup bittiği hakkında bir fikrim yoktu. Telsiz sesleri, bağırış sesleri, küfürler havada uçuşuyordu. Galiba Dünya ile ahiret hayatı arası böyle bir yerdi. Öldüğüne inanmayan insanlar, Dünya da olduğu gibi tuhaf yollara başvuruyordu. Bir insan 7 yaşında neyse 70 yaşında da aynı oluyordu. Ölmüş gitmişsin, neyin inkarı bu? Güzelim meleklerin uğraştığı işe bak. Ömrün bitmiş işte, geç sırana, paşa paşa ver sualini ve sonra kıyameti bekle.
Uzaktan davulun sesi hoş gelirdi değil mi? Nasıl da kolay kabullenmiştim öldüğümü. Acısız, ağrısız bir sorgu sual. Ulan ölmüşsün ölmüş. Büyük bir yalandan gerçeğe adım atmışsın. Kalk bir silkelen, aklını başına topla ama dimi...
----------------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHA
RomanceSevgili dünlük; Sessizliği ile kulakları sağır eden, bir Vaha'ya vuruldum. -------------------- Sen; Ender rastlanan bir vakâsın Yüreğimin vahasında Bense; Bu sevdanın kırlangıcı,kumdan kalesi, Kirazdan küpesi...