-6-

614 103 36
                                    

Keyifli okumalar :)

"Fırını biriniz kapatabilir mi?" dedim pastanın meyvelerini eklerken. Bugün Petito Merve' nin doğum günüydü ve biz hepimiz onun için hazırlık yapıyorduk. Herkes en iyi ne yapıyorsa onun başına koşmuştu. 

"Bunlar pişti mi ya?" minik Merve elinde tuttuğu tepsiye ters ters bakarken Rabia ensesine indirdiği tokat sonrası tepsiyi aldı elinden. İçimizde en küçük o olduğu için asla büyüyemiyordu. Her defasında yaşından vuruluyor, dalga konusu oluyordu. 

"Tepsi boyun kadar neredeyse, yakacaksın bir tarafını" tüm hazırlıklar bitmek üzereydi. Bahçe hazırlanmış, ses cihazları kurulmuştu. Bir kaç arkadaş da çağırmıştık. Doğum günü pastasını yapmak bana kalmıştı. Ayıptır söylemesi mükemmel pasta yaparım. Öyle güzel olur ki hazır alındığını sanmanız fazlasıyla mümkün. Parmağıma bulaşan kremayı yalayıp, hemen önümde biten pastayı izledim. Fazla güzel ve iştah açıcı görünüyordu. 

"Unicorn yapmak kimin fikriydi?" dedim zorlandığımı göstermek için. Akşama kadar pasta süslemesi ile uğraştığıma inanamıyorum. Kimseden ses çıkmadığında işimi yapmaya geri döndüm. 

"Kısır hazır, salata tamam, sarma tabağa alındı... Minnak Merve eline koluna sahip çık" Rabia her zaman ki gibi formundaydı. O sırada elinde market poşetleri ile Ayşe girdi. Poşetleri tezgahta boş kalan yere bırakırken ceketini çıkarmaya çalışıyordu. 

"İçecekler de tamam. Sahi gelirken seninkini gördüm" aniden çevirdiğim boynumdan tuhaf tuhaf sesler gelse de umursamadım. Işık hızında yanına geçip kolundan yakaladım. Ansızın söylenecek şeymiydi şimdi? İnsan alıştıra alıştıra söyler değil mi?

"Ne yapıyordu?"

"Sana selamı var" tabi ki bu alayına inanmadım. Tam tamına 1 hafta olmuştu görüşmeyeli. O meşhur konuşmamız sonrası bir iki defa karşılaşsak da yüz yüze gelip konuşmadık. İkimiz de sessiz kalmayı tercih ediyorduk. Beni bekletmeyeceğini söylerken saatler sonra bana ulaşacağını sanmıştım ama yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Şuan bir cevap verene kadar bekliyordum. Beklerken de kendimi yemeyi ihmal etmiyordum.

"Cıvıklaşma Ayşe"dedim üzüldüğümü belli eden ses tonumla. Duygularımın yoğunluğu alay konusu olmuştu adeta. Arkadaşlarım benimle alay ediyor, çabuk kapıldın diye teselli etmeye çalışıyorlardı. Ne çabuk kapılmıştım, ne de duygularımda yanılıyordum. Ben sadece ne istediğini bilen, hayatına kendi yön vermeye çalışan bir kadındım. İlk adımı karşı taraftan beklememiştim, kızarıp utanmadan açık açık hislerimi söylemiş aldığım cevap karşısında da bekliyordum.

"Tamam be azıcık takılmama izin vermiyorsun. Balkonda oturmuş kitap okuyordu, yönü de bu tarafa dönük"göz kırpıp elinde ki poşetleri tezgaha boşaltmaya devam etti. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim o an. Bahçeye çıktığımız anda açık hedef haline gelecektik biliyordum. Balkonunun görüş açısı bu bahçeyi kapsıyordu.

"Ben poğaça falan götüreyim kokmuştur adama" dedim arkamı dönerken. Diğerlerinden bir tepki bekliyordum. Elbette böyle bir şey yapmayacaktım. Sadece azıcık telaşlasınlar istiyordum.

"Saçmalama istersen Sevde. Kaç bina var ne kokması?" dedi Rabia sırtını tezgaha yaslarken. Ayşe de eline aldığı kurabiyeyi ağzına atmadan önce konuştu.

"Sen gerçekten kafayı yemişsin"

"Ay öyle söylemeyin ya adama kim yapacak poğaça börek? Özlemiştir o yüzden burnu daha da hassastır" dedim gözlerimi poğaçaların olduğu tabağa çevirip. 

"Sanırsın adamı düşünüyor. Kokar da yiyemeyip adama bir şey olursa ileride ki çocuklarını riske atmak istemiyor . Ne küflü bu Sevde var ya" Rabia' nın açıklaması ile kahkaha attım. Nihayet anlamıştı öyle bir girişimde bulunmayacağımı. Ayşe yanıma gelirken kolunu omzuma attı. 

VAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin