Bölüm 5

1.1K 21 3
                                    

Normalde bugün Mervede kalacaktım ve kız gecesi yapacaktık ama çok yorgun olduğum için pek mümkün olmamıştı. Eve neredeyse varmıştım, gözlerim kanlanmıştı iki gündür uyumuyorum resmen. Anıla haber verdim ama umarım beş saat dilini çekmem, birbirinden nefret eden iki öküz gibiyiz, doğru düzgün ne görüyorum onu ne de konuşuyoruz, eve bile haftada iki gün geliyor. Sağa kırdım direksiyonu, migrenim tutmaya başlamıştı lütfen şu an olmasın lütfen. Arabanın dörtlülerini yaktım ve kanara çektim, yol ne kalabalık ne de boştu, kaşlarımın üzerinde parmaklarımla masaj yaptım, en azından rahatlarım diye düşünmüştüm. Yan koltuktaki soğuk suyu aldım ve yudum yudum içtim, araba kullanıyorum sonuçta. Migrenim kendimi bildim bileli benimle, ne zaman nerede tutacağını kestiremediğimden yanımda, arabada hep ağrı kesici olur. Ağzıma bir tablet atıp suyla içtim, işe yarasın lütfen. Hava kararmış saat dokuz buçuğa geliyordu. Yavaş yavaş gideceğimden ona kadar evde olurum. Yavaşça gaza bastım, ağrı dikkatımı dağıtmaya çalışsa da buna izin vermemeye çalıştım. Yol genişti ve az araba vardı, kendimi toparladığımı hissedince daha kuvvetli gaza bastım, artık yüzü görmüştüm diğer arabalara ayak uyduruyordum. Yan taraftan suyu alıp bir yudum daha içtim, saat ilerliyor akrep yelkovanı umutsuzca, kaybedeceğini bile bile kovalamaya devam ediyordu. Sağa döndüm evin sokağına varmıştım, yavaşladım ve arabayı istop ettim, bir kaç saniye bekledim telefondan Merveye mesaj attım, merak eder şimdi. Çantasız gitmiştim, sadece telefonumu almıştım Merveyle aynı bede giyinmenin faydaları, kapıyı açıp arabadan indim. Daha iyidim ama hala başım kötüydü. Anahtarımla kapıyı açtım, çok ses çıkarmadım uyuyordur falan uyanmasın. Telefonun ekranından saate baktım yine, 22.03 tahminimle doğru orantılı gelmişim, ayakkabılarımı dolaba koydum ve merdivenleri çıktım usul usul. Koridorun içinde ilerlemeye başladığımda kazağımın kollarını parmaklarıma kadar çekip önümde çiçek yaptım. Yatak odasının kapısı aralıktı, odada loş ışık yayılıyordu.
"O fotoğraflardaki kadın kim." Aralık kapıdan kadının sesi ayak bileklerimden çarparak koridora doğru su gibi aktı. Sessizliği emdi. Ve duvardaki akrep, yelkovan birbirini takip etmeye devam ediyordu. Zaman her yerdeydi.
"En az senin kadar değersiz biri." dedi Anıl. Bu kalın, tok sesin sahibiydi Anıl. Anılda kadında varlığımı fark etmemişti. Anıl kadehi dudaklarına götürdüğünde sıvı dudaklarına boyun eğer gibi kristal kadehin içinde ona doğru eğildi. İçkisinden bir yudum daha aldı ve kadehi fotoğrafların yanına yavaşça bıraktı. Altındaki siyah pantolon dışında çıplaktı ve odadaki loş ışık vücut hatlarına gölgeler çiziyordu, bu onu daha tehlikeli ve güzel gösteriyordu, fotoğraflara baktım, zor da olsa görmeyi başarmıştım.
Fotoğraflarda ben vardım.
Ben bir adım geriye gidince cümleler de geriledi. Harfler etrafa saçıldı.
Anıl fotoğrafları masanın üzerinden toplarken bir an için sadece onu izledim. Odamızın boydan boya cam olan duvarına yansıması vuruyordu. Kalp atışım yükseldi, baş ağrım sanki buna dayanamayıp beni terk etti, o bile katlamadı benim duygum onun ağrısına ağır bastı sanki. O sırada Anıl fotoğraflarla birlikte yataktaki kadına yaklaştı, benim yattığım yataktı, bu bizim yalandan yatak odamızdı, her gece ben yatacağım diye atıştığımız odaydı.
Yatağın ucunda, kadının önünde öylece durduğunda kapıya biraz daha yaklaştım. Gözlerimde biriken yaşlar yüzünden görüşüm iyice bulanıklaşmıştı. Zihnimdeki her şey, herkes sustu. Gözlerimi temizledim göz yaşlarımı kazağıma sildim, netti görüşüm, keşke hep bulanık kalsaydı.
Anıl fotoğraflarımı kadının üzerine fırlattığında yanağımdan bir yaş daha süzüldü.
"Bu gece," dedi Anıl buz gibi bi sesle, "bana onun gibi bakmanı, onun gibi gülmeni, onun gibi olmanı istiyorum." Bir dizini yatağa yaslayarak kadının üzerine eğilirken, "Çünkü bu gece burada," diye fısıldadı zihnini işaret ederek, "seni değil, onu becereceğim."
Bir kaç adım daha geriledikten sonra hızla aşağıya doğru koşarak kendimi dışarı attım. Nefes nefese kalmıştım. Saçlarımı geriye attım, arabaya bindim ve hızla gazı kökledim. Kimseyle konuşmak istemiyorum, tek başıma gitmek istiyorum. Nereye gideceğimi bilmiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum, nasıl toparlayacağımı bilmiyorum. Gerçek yüzünü çok zaman geçmeden gösterdi Anıl, bu onun gerçek yüzüydü. Bundan sonrada hep bu yüzünü kullanacaktı.
.
Arabada içki ve sarhoşlukla geçen bir gecenin ardından kafamı kaldırdım, cama vurulan ses sinirimi bozmaya yetmişti sabahın köründe, gözlerimi ovuşturarak camı açtım, polis. Sabah sabah işleri yok mu? beni kim ihbar ettiyse.. Adam arabanın içine baktı, içkileri görmedi o kadar aptal değilim. Kafasını bana zavallısın der gibi hafifçe iki yana salladı ve konuşmaya başladı. ''İyi misiniz?'' dedi, yanan gözlerim eşliğinde kafamı salladım, adam yanımdan uzaklaştı bende motoru çalıştırdım ve uykulu uykulu gaza bastım. Aileme ve Merveye bunu söylemek istemiyorum, duyduklarım, gördüklerim, şahit olduklarım katlanılmaz. Sanki akrep kalbimden yelkovan şah damarımdan hançerledi beni, zaman durdu, kalbim durdu, hayat durdu sanki ama Anıl devam ediyordu. Son gaz devam ediyordu. Gözlerimden bir yaş daha aktı, sonra bir kez daha ve sonsuza kadar yaş akmaya devam etti.

Mervenin evinin önüne gelmiştim, yavaşça indim ve binaya girdim. Evde olmalı umarım uyumuyordur ki sanmam saat dokuza geliyor. Galiba söyleyeceğim, acı paylaşarak azalır deneyelim görelim, yüzleşerek mi azalıyor yoksa paylaşarak Mı? İkinci katta indim ve kapıyı çaldım, birkaç saniye sonra açmıştı açar açmaz kaşları çatıldı anlamış olmalı, ''Sen... iyi misin?'' dedi, kafamı salladım beni içeri aldı. İyi değilim birazdan anlatacağım her şeyi zaten. Saklamam. ''Merve ben, keşke o gün sende kalsaydım.'' dedim, yanıma oturdu ve bacağıma elini koydu. ''Ne oldu kızım?'' dedi, endişeleniyor ve merak ediyordu. Her şeyi gördüğüm hissettiğim her şeyi anlattım. Ağzı açık dinliyordu, ağlamam gerekiyordu anlatırken. Hikayem bitince akmak için saniye sayan yaşı serbest bıraktım. Anıldan nefret etmişti resmen, o benden, ailemden, Merveden herkesten nefret ediyordu. Bunu öyle bir yansıtıyordu ki, ürpermemek elde değildi. ''Yok artık ama yani.'' dedi Merve ve ekledi, ''Neden bunu yaptı? Neden seni değil onu becereceğim dedi ki neden becermek istiyor seni, ben anlamadım?'' dedi ben anladım. ''Kızım nefret ediyor işte anlamadın mı?'' dedim yaşımı elimin tersiyle silerken, iç çekti Merve. ''Bir insan nefret ettiği birini neden becermek ister?'' dedi, erkek iç güdüsü olmalı bence, ''Bilmem, gururunu kırmak, vicdan azabı falan içindir.'' dedim
''Takma şunu ya, zaten nefret ediyorsunuz birbirinizden.'' dedi sırıttım, ''Fotoğraflarımı kızın üstüne attı, zihini işaret etti o cümleyi kurarken, gözleri kapalı kızı öperken ya da her ne yaparken bana yapıyor gibi düşünecek.'' diye sesli düşündüm, Merve kafasını salladı. Derin bir nefes alıp verdim. Merve ayağa kalkmıştı, telefonumu açtım geceden beri bakmıyordum. Ne bir arama ne de bir mesaj vardı. Merve içki getirmişti gülümsedim ve bir kadehi aldım, aklıma yudumlarken yine fotoğraflar ve Anıl geldi, fotoğrafların yanına koymuştu kadehini. İç çektim ve büyük bir yudum aldım, ona karşı ne hissediyorum ben böyle, nefret mi? nefretten doğan aşk mı? üzüntü mü? kırgınlık mı? neydi bu?

''Merve, senin şu dağ evi duruyor mu?'' diye sordum bir anda, yutkundu içkisini içip, ''Evet bebeğim duruyor.'' dedi, güzel. Bir yudum daha aldım içkimden. ''Bir kaç gün...'' lafımı kesti, ''Ay istediğin zaman canım, çıkarken vereyim.'' dedi, gülümsedim ve biten boş kadehi doldurdum. ''Saol.'' dedim gülümsedi, gülümsedim. Oda olmasa ben herhalde şu an intihar falan etmiştim.

Poları üzerimize çekmiş birlikte aşk-ı memnu izliyorduk, ilk bölüm bitmiş ikinci bölümün yarısındaydık. Arada izlerdim ama hiç birinci bölümden başlayıp izlemedim iyi oldu bu. Kafamı az da olsa Bihtere verdim empati kurdum da gerçekten yazık kıza. Bende mi intihar etsem ne yapsam diye düşünmedim değil. Kafamdaki senaryolardan kurtuldum iyice uykum gelmişti.
"Ben yatıyorum." dedim saate bakmadım ama gecenin on ikisine gelmiştir.
"Tamam canım." dedi Mervenin misafir odasına girdim üzerimde onun pijamaları vardı. Gözlerimi kapattım o gün aklıma geldi, açtım, geri kapattım ve şu cümle yankılandı 'bana onun gibi bakmanı, onun gibi gülmeni, onun gibi olmanı istiyorum...çünkü bu gece burada... seni değil onu becereceğim.' açtım gözlerimi ve kafamda başka bir şey düşündüm, git başımdan!!! 'En az senin kadar değersiz biri.' onun gözünde değersiz olduğumu biliyorum ama bunu onun ağzından duymak kafamdan vurulmuşa döndü.
.
DEVAM EDECEK

TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin