Ateş ve Su |

1.7K 59 3
                                    

Selamlar.
Çok uzun olan ya da olmayan bir aradan sonra şöyle bir kurguyla geri döndüm. Nasıl oldu hiç bilmiyorum. Duruma göre bir iki partı daha olacak ama bakalım. Okuyanlara iyi okumalar diliyorum.  :)

■□■□■□

Soğuk,karanlık ve ıssız sokaklarda yağmaya başlayan yağmur genç kadını epey üşütüyordu. Etrafta hiç kimse yoktu. Üzerindeki kısa elbiseye ve ince hırkaya bakıp derince bir iç çekti genç kadın. Ölmek istemiyordu. Ama bu şekilde, kaldırımda, soğuk yerde yatarken başka bir seçeneği de var gibi gözükmüyordu.

Yapabildiği kadarıyla cenin pozisyonu almıştı. İki elini de karnındaki şişliğin üzerine bastırmıştı. En azından küçük kızı için az daha yaşamak istiyordu.  Sadece iki ay kadar. Minik kızı belki 8 aylık olursa hayata tutunabilirdi. Onu annesiz bırakmak tabii ki istemezdi ama kızı yaşayacaksa buna da katlanırdı.

Hafif bir tebessüm dudaklarında belirdi. Aklına küçükken annesinin anlattığı Kibritçi Kız masalı gelmişti. Evet aralarında fark vardı ama soğuk bir havada ölecek olması ortak noktalarıydı. Birdenbire neden bu kadar halsiz düştüğünü kestiremiyordu. Oysa ki dün akşama kadar gayet iyiydi. Hamile olup daha çok yemeğe ihtiyacı olması bunu açıklardı aslında. Son üç gündür doğru dürüst yemek yememiş, haliyle su da içmemişti.

Kafasını yerden kaldırıp, eliyle kaldırımdan destek alarak ayağa kalktı. Son bir gayretle beş on adım ötedeki banka doğru yürümeye başladı. Adımları sarsak ve dengesizdi. Gözlerinin önüne bir perde iniyor, dünya etrafında dönüyordu. Güzel mutlu bir hayattan nasıl buraya düşmüştü hiç bilmiyordu. Hayatın ona getirdiği şeyleri hiç de sevmiyordu.

"Şişştt, sakin ol oğlum!"

Boğuk, tok bir ses kulaklarına yankılandığında  banka ulaşmak üzereydi. Omuzlarına gelen kıvırcık saçlarını hafifçe arkaya ittirip kendini banka attı. Karnında kıpırdayan kızını durdurmak istercesine elini karnına bastırdı. Orayı okşayacak dermanı bile yok gibiydi.

"Oğlum yavaş dedim. Kime diyorum ben? Ateş!"

Az önceki sesi tekrar duyduğunda yardım isteyip istememek arasında kararsız kaldı. İnsanlar çok kötüleşmişlerdi.

Sabahtan beri Zeynep'in önünden geçip 'Neyin var?' ya da 'Neyin yok?' dememişlerdi. Bunu ilk iki gün de söylememişlerdi. Yine de hastaneden kaçarken yanına daha fazla para almadığı için kendine kızıyordu. Ya da biraz para. Bu kadar saf olmamalıydı ama o an tek düşündüğü oradan çıkmaktı.

Boşverip-yapacak başka bir şeyi yoktu- hamile bir kadına göre oldukça zayıf olan bedenini banka uzattı.

Ayak sesleri yaklaşırken midesi bulanıyor, vücudu soğuktan titrediği için hissizleşiyordu.

"Hanımefendi? İyi misiniz?"

Birkaç poşetin çıkardığı hışırtı seslerini duydu. Yere mi bırakılmıştı tam olarak kestiremedi. Ses bir yakınlaşıp, bir uzaklaşıyordu.

"Allah'ım bir de hamile!"

Elinde sıcak bir sıvı hissettiğinde oraya avcunu bastırdı. Bunun ne olduğunu bilmiyordu ama küçücük bir ısıya bile muhtaç kalmıştı. Kış çok yaklaşmıştı ve bugünde yağmur yağması onu iyice üşütmüştü.

Gözleri çoktan kapanmıştı ve ne yapsa da açılmıyordu. Zeynep tüm bu olanların bir ölüm hediyesi gibi hayalden ibaret olduğunu biliyordu. Neyse ki ölürken huzuru bulmuştu.

Omuzlarına örtülen sıcaklığa biraz daha sığındı. Havalandığını hissetti. Acaba melekler onu nereye götürüyordu?

Bilinci kapanmadan önce dudaklarında hafif ama mutlu bir tebessüm hayat bulmuştu.

Tek Bölümlük HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin