Sabah çalan alarmım ile gözlerimi aralamıştım. Bir süre yattığım yerde oyalandıktan sonra kalkabilmiştim. Banyoya ilerlerken aklımda yarı yıl tatilinde ne yapmalıyım sorusuna cevap arıyordum. Öğretmenlerimiz velimizin olduğu gruplara üç gezi önerisi göndermişti.
Birinci bu yarıyıl tatilinde olan doğu ve güneydoğu illerine bir geziydi.
İkincisi komşu olan illerimize yani, Samsun, Giresun, Amasya gibi
Üçüncüsü üç ay tatilde olacak olan Antalya da, bir otelde konaklamaydı.
Bunları değerlendirmeye aldığımda aslında üçüne de gidebilirdim. Fakat ben birçok kere Samsun a gittiğim için o gezi planına gitmeyi düşünmüyordum. İki ay öncesinde bize gelen kuzenim, Borayı uyandırmak için dürtüklemeye başlamıştım. Kendisi garip mırıltılar çıkarırken, en son dayanamayıp üstüne bildiğiniz atlamıştım. O bana küfürler ederken ben şirince sırıtmıştım. Eğer o küfürleri başka biri etseydi daha farklı olurdu misal üstün boks yeteneklerimi sergileyebilirdim ama, neyse.
Kendisi iki ay öncesinde gelmişti bize. Büyük teyzemin oğluydu kendisi. Aile ilişkileri pek iyi sayılmazdı daha doğrusu teyzem Bora nın diğer iki kardeşine iyi davranırken Bora ya kötü davranıyordu. Bora da son çareyi buraya gelmekte bulmuştu. Bir hafta sonu sabahın köründe çalan kapı ile uyanmıştık. Bir bakmıştık ki kapıda bavuluyla dikilen bir Bora. Kendisini beklemediğimiz için şaşırırken, şaşırmamı kısa tutup hemen boynuna atlamıştım. Ne olduğunu sorduğumuzda ise teyzemin davranışlarından bahsetmişti. Normalde Bora asla fevri davranmazdı ama teyzem bu sefer fazla ileri gitmiş, çocuğa yaptığı psikolojik baskılar yetmezmiş gibi tokat atmıştı. Bu sebep de Bora nın buraya gelmesinin tuzu biberi olmuştu.
Teyzem, Bora nın buraya geldiğini elbette tahmin etmişti. Annemi aramış burada olup olmadığı sormuştu. Annem burada olduğunu ama kendisinin bir oğlu olarak kabul ettiğini söylemiş ve Bora yı göndermeyeceğini net bir şekilde dile getirmişti. Teyzemde bir süre ısrarın ardından sadece onaylamakla yetinmişti. Bu olayın ardından ise annem Borayı beni gittiğim okula yazdırmak için ertesi gün okuluma gelmişti. Faks ile Bora nın nakilini bizim okula yaptırmıştık. O gün bugündür iki aydır bizimleydi.
Benle aynı yaşta olmasına rağmen başıma abi kesiliyordu ama yapacak bir şey yoktu. O benim olmayan, manevi kardeşimdi.
Ben saçımı toplamaya çalışırken gömleğinin önünü ilikleyen Bora saçlarımı dağıtarak yanımdan geçmişti. Hemen ayağımdaki terliği çıkarıp poposuna nişan aldım. Ve tabii ki de tam isabet.
Bora poposunu tutup hızlıca kaçarken sadece arkasından koca bir kahkaha atmıştım. Ama tabii ki içeride anneme beni şikayet ettiğini duyabiliyordum. Ona bunu ödetmeyi aklıma not edip çantamı alıp Bora nın yanına gelmiştim. Saçını çekip "Adi herif." dedim. O da bana " Aaaa hiç ağzına öyle şeyler yakışıyor mu, sırık?" dediğinde tepemin tası atmıştı ve Bora tam giyemediği ayakkabılarıyla koşmaya başlamıştı. Ben onu bu sefer takmayarak aheste aheste yürümeye başladım.
Daha fazla dayanamayarak yanıma gelen Bora kolunu omuzuma atmıştı. Yanağımdan makas alırken konuştu." Kızdın mı bebitom?" Ona gözlerimi devirirken istemsizce gülümsedim. Bu tatlı hallerine hayran kalıyordum. Ona şöyle dedim" Bora, Allah aşkına bebitom nedir?" Bir ayağı ile yerdeki taşları tekmelerken konuştu" Hoşuna gitmedi mi kuzi?" Birbirimize genellikle kuzi derdik. Kafamı iki yana sallayıp olmamış bu çocuk dedim içimden, beraber yürümeye devam ettik.
Okula gelmiştik ve bir hafta sonra yarıyıl tatili olacağı için gezi planları oturtuluyordu. Geziye gideceklerin isimlerinin panoya yazması söylenirken bende elbette bu geziye gideceğim için panoya isimlerimizi yazdırmaya gittim. Boraya da iyi gelecekti hem. Koca bir ders gününün ardından panoya isimlerimizi yazdırmış ve beni okul kapısının önünde bekleyen Bora nın yanına gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANÇERİN HİKAYESİ (ARA VERİLDİ)
AcciónBinbaşının bizim mangayı çağırması ile harekete geçmiştik. Binbaşı" Bugün sizleri burada toplamamızın nedeni sizleri özel olarak seçmemiz eğer bu özel birliğe katılmak istemeyen varsa şimdi diğer öğrencilerin yanına gitsin...." ******* Elimdeki kade...