H.K-0.1

484 28 48
                                    

4 YIL ÖNCE (10. SINIF)

Sabah 07.00 da çalan alarm ile gözlerimi aralamıştım. Tavanla bakışıyordum şu an, kakmak için bir enerji arıyordum. Kendimi telkin ederek yatağımdan çıkarken banyoya ilerledim. Banyoda elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra her sabah yaptığım aynadaki konuşmamı yaptım kendime

"Bir gün üstüne yeşilleri giyeceksin Alev. Harp okulunun kapısından geçeceksin. İmrendiğin hayatı yaşayacaksın. Güzel dostluklar edinip her gün sabahın köründe kalkıp zorlu idmanları yapacaksın. Her gün videosunu, eğitimlerini izlediğin, adını bilmediğin askerlerin yerinde sen olacaksın. Sadece kendin varsın Alev. Kendine inan, kendine güven, kendine sırtını yasla. İnsanlar seni eleştiriyorsa, takma. İnandığın yoldan dönme."

Kendime moral vermeye çalışırken dolabımın karşısına geçmiştim. İçinden siyah bir tayt ve beyaz kısa kollu bir tişört alıp üstüme geçirirken mutfağa ilerledim.

Mutfakta annem kendine tost yapıyordu. Annem bir özel güvenlik görevlisiydi, çalışıp evi geçindiriyordu. Anneme bu konudaki duyduğum gururu bir kenara bırakarak buzdolabının kapağını açıp suyu çıkardım. Bunu yaparken de " Günaydın anne." demiştim.

Annem" Günaydın kızım, sana da tost hazırlamamı ister misin?"

"Hayır spor yapacağım, dönünce kendime bir şeyler hazırlarım."

Üst raftan aldığım bardağa suyumu koyarken bir yandan da bugün ne yapsam diye tilkilerim dört dönüyordu. İçtiğim su bardağını masaya bırakıp kapıyı açtım. Bir yandan ayakkabı giyerken anneme seslendim.

"Anne ben çıktım."

Annem" Nereye?"

"Sahile ineceğim."

Annem" Tamam kızım, terli terli soğuk su içme."

Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayıp cevap vermeden kapıyı çekip merdivenlerden inmeye başladım. Üçer beşer indiğim merdivenlerden sonra dış kapıyı açıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. Derince bir nefes çekerken yürümeye başladım.

Biz Ordu merkez de yaşıyorduk. Sahil bana yedi sekiz dakikalık yürüme mesafesi uzaklıktaydı. Bundan bir iki sene öncesine kadar İstanbul da yaşayan ben bu durumdan memnun değildim. Tek iyi yanı kafa dinginliği ve sahilin yakınlığıydı zannımca.

Ben sekizinci sınıfın üç tatilindeyken olmuştu olanlar. Kazandığım liseye kayıt yaptırdıktan sonraki hafta, unutamazdım o günü, ağlayışım da çıkmaz aklımdan. Aklım ererken ki ilk kazığımı babamdan o zaman yemiştim. Parkta güneşin tadını çıkarıp annemle bir bankta yan yana oturuyorduk. Babam ise biraz yürümek için uzaklaşmıştı.

Zaten ilişkilerinde olan çatışmaları çok net bir şekilde görüyor ve daha öncesinde ufak tefek her ilişkide olan tartışmalardan daha büyük tartışmalarına şahit oluyordum. Daha ben bebekken kaçıp giden babamın yine kaçıp gitmesinden korkuyordu annem. Panik atağı olan annem nedensizce babama aşırı derecede bağlıydı tabi ben sadece bu sebebi(panik atağı) görüyordum o konunun derinini kendim yaşayarak şahit olmuştum. Bu gözler nelere tanık olmuştu kii.. Biz parkta otururken elli metre ilerimizde olan babam ortadan bir anda kaybolmuştu.

Bunu ben fark etmemiştim bir anda annem bana dönerek "kızım baban nerede?" demiş ben de en son olduğu ağacın yanını işaret ederek oradaydı demiştim. "Orada değil baban, Alev baban nerede?" Anne iki üç ağaç yan yana arada bir yerdedir işte demiştim. Annem ayağa kalkıp bakarken bende peşinden kalktım.

Annem koşmaya başlarken ben etrafımda bir kaç dönerek parkı gözlerimle taramıştım. Burada olmadığından emin olduktan sonra annemin peşinden koşmaya başlamıştım. Büyük ihtimalle belime kadar gelen, parkın çevresini komple saran duvardan atlamıştı, ardından karşıdan karşıya geçip köşeyi dönmüştü. Atlamak zor değildi oradan. Bende hızımı arttırıp annemin yanına geldiğimde "Nerede?" diye sordum "Görebildin mi?" "Hayır Alev, yok." Çevreyi iyice taradıktan sonra

HANÇERİN HİKAYESİ (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin