Alya kendini Steve'ın odasının kapısında buldu. İçeri girip girmemeyi tartışıyordu kendi kendisiyle, ama içerden sesler duyunca yavaşta kapıyı açıp girdi. Steve Alyaya arkası dönük bir şekilde yatakta uzanmış uyuyordu. Bir anda gülmeye başlamaştı adam. "Steve?" diye Alya yaklaştığında Steve'ın aslında ağladığını anladı. Daha çok yaklaşmaya tedirgindi Alya, istemiyordu ona yaklaşmaya. Ama yinede yavaş yavaş yatağın kenarına oturdu ve bir kaç dakika bişey yapmadan, ona dönmeden bile oturdu öylece ağlamasının sonunu bekleyerek. Ama ağlamaya devam etti adam, iç çeke çeke ağlıyordu ve Alya ne yapacağını bilmeden elini adamın omuzuna koydu. Yinede ona dönüp bakamıyordu.
Ona dokunduğu an Steve'ın ağlaması kesildi. "S...Steve?" diye tekrarladı Alya. Adam tepki vermeyince Alya omuzundan tutarak kendine taraf döndürdü Steve'ı ve gördüğünden şok olarak arkaya doğru sarsıldı. Eli ağzına gitti Alyanın ve gözlerine gözyaşları dolmuştu.
Steve'ın okyanus mavisi gözlerindeki hayat terk etmişti onları ve şimdi çok soluk bir renkteydiler gözleri. Tam yüreğine denk gelen derin ve kanlı bir yara vardı. Bir anda çamur gibi yatağı lekeleyen kanları gördü Alya ve çığlık atmak için kendini zor tutuyordu. "Bunu bana sen yaptın Alya. Kötü ve cahil birisisin sen," dedi sesi boğuk ve kullanılmamış çıktmıştı Steve'in.
Alya aniden elindeki kanlı hançeri fark edince hemen yere bıraktı ve dehşete düşmüş adımlarla arkaya doğru sarsıldı. Arka arkaya gittiği için ayak altındakisini fark etmeden ayağı takılınca yere düştü. Baktığı zaman, yerde olan şeyin Steve'ın hala atan kalbi olduğunu fark etti.
Steve bu sırada Alyaya ne kadar kötü birisi olduğunu saydırıyordu. Kadın korkuyla yerdeki kalpten, kanlı kılıca, ellerini kaplayan kanlara, sonrada Steve'ın konuşan cesetine bakıyordu. Sanki ölü adamın saydırırları ile, onun için en önemli insanlardan birini öldürmenin dehşeti arasında bir döngüye yakalanmış gibiydi. Ve çıkamıyordu.
Evin alt kattından gelen sesli bir kahkaha kulaklarına gelince kadının, sonunda kendine gelmesi için yeterliydi ve tökezleyerek ayağı kalktı. Kapıyı açmak için uzandığında kan lekesini bıraktı. Steve'ın korkunç dediklerinden uzaklaşarak bıraktı onu ve merdivenlerden hızlı bir şekilde indi.
Sonunda Steve'den başka birisini gördü ve kahkaha atan kişi olduğuna vardı Alya. Kimin olduğunu anlamıyordu ama bu önemli değildi. Yaklaşarak seslenmeye çalıştı ama sesi çıkmıyordu kadının. Dönerek Tony'i Friday'le çalıştığını gördü ve yanına gitmeye çalıştı ama ayakları yürümüyordu. Yerinde kalakaldı ve Tony'e seslenmeye çalıştı ama duymuyordu, ayni şeyi Wanda ile konuşan Natashaya yapınca o da duymuyordu. Sonunda Miranın Bucky'e sarıldığını görünce, "Mira!" diye bağırdı ama sesi çıkmıyordu.
Etrafında ki tüm Yenilmezler, Mira da dahil, hayatlarına devam ediyordular ve Alya Ross diye birisi olmamış gibiydi. Yaşadıklarının bir önemi hiç olmamış gibiydi. Sesini kaybetmiş ve hayatında ilerleyemeyen Alya dizlerine düşerek ağlayarak bağırıyordu, doğrusu bağıramıyordu bile.
Ama sonunda, Alyanın kahkaha attığını duyduğu kışı dönerek Alyanın tam gözlerine baktı. Adamın alınının tam ortasında kurşun yarası vardi ve yaradan kanlar akarak yüzünü kapladı. Kanla birlikte yerde beyin parçaları vardı. Steve'ın gibi onun da teni bembeyazdı. Gözlerinin beyazı görünüyordu sadece ve konuştuğunda sesi çok tanıdıktı.
Bu kışı Allenın olduğunu anladı.
"Allen?" titreyen sesiyle dedi Alya. Adam parmağını dudaklarına getirerek konuşmasını engelledi kadının.
"Sus," dedi sadece ve kollarını açarak etrafındaki herkesi gösterdi. "Yaptıklarına bak," dediğinde Alya dönüp herkese baktı. Sanki vücutları herhangi bir yaşam tutmuyormuş gibi hayatlarına devam ediyordular Avengers, gözleri bomboştu hepsinin. Çok ağlamış ve uyumuyordular gibi kırmızıydı gözleri. Hepsinin enerjisinin çok düşük olduğunu veya hiç enerjisinin olmadığını anlamak için gücüne ihtiyacı yoktu.
"Böyle olmasını ben istemedim," demek istiyordu Alya ama yine ağzından ses çıkmıyordu. "Kahretsin!" diye bağırmak istiyordu. Ağlayarak çocuk gibi yere vurmaya başladı.
"İnat yapma," diye Allenın uyarıcı sesini duydu Alya. "Bunu sen yaptın."
"Sana mı sorucam be!" diye bağırdığında sesi çıkmıştı ve Allen bunu duymuştu. Gözleri ne kadar beyaz olsada gözlerindeki acıyı görebiliyordu Alya. "Hayır öyle demek istemedim." Bunu dediğine ramen Allen yinede dönüp gitti. "Hayır! Lütfen bırakma beni!" Alyanın yukarıdaki Steve'ı bıraktığı gibi Allen da Alyayı bırakıp gitti. "Hayır! Yalnız bırakma beni lütfen!" diye bağırdı ve etrafında ki her şey kararmaya başladı.
Alya bir anda kendini karlı bir ortamda buldu. Birisi ile konuşuyordu ama her şey bulanık ve belirsizdi. Göremiyordu kimin olduğunu ve bir anda silah sesini duyunca o kışının yüzündeki gülümseme düştü ve kanlar içinde yere yayıldı. Alya hemen uzaklaşmak istedi. Korku içinde ayağı kalkarak ormana doğru koşmaya başladı. Kim olduğunu bilmediği kışıyı arkada bırakıp kaçtı. Yatakta Steve'i kanlar içinde yaralı halinde bırakıp kaçtığı gibi, her sorunundan ve sorumluğundan kaçtı. Her şeyden kaçtı.
Ta ki ayağı takılıp yüz üstü yere düşene kadar. Çatlama sesi geldi kadının kulaklarına ve burnundan bir akarsu gibi kanlar akmaya başladı, ağzını kanla doldurarak. Kan yüzünden bembeyaz kara aktı, zarif rengini çirkin bir kırmızıya dönüştürerek. Bıkmıştı Alya artık kan görmeden. İç çeke çeke ağlamaya başladı. Bir cerrah olmak istiyordu, ama şu an en büyük korkusu kan olabilirdi. Steve'ın yerde atan kalbı aklına geldi, Allen'ın alınındaki kurşun yarası, bide o kanlar içinde karda bıraktığı kışı. Nefesi hızlanmaya başladı Alyanın ve görüşü daha da bulanıklaştı.
"Alya? Alya!" diye birisinin onu hafifçe salladığını hissetti. Alya sıçrayarak uyandığında Allen'ın kollunu sıkıca tuttuğunu anladı. "İyi misin sen?" Sesi endişeliydi ama alınında bir kurşun yarası yoktu. Alya biraz rahatladı.
"İ-iyim," diye yutkundu kadın. Hala arabadaydılar ama araba durmuştu ve birilerini izliyordu Mira ve Grant ön koltukta.
Allen gülümsedi, "İyim tamam."
Yol boyunca Bruce Banner ile Tonynın bir evinin kamera kayıtlarını heklediler. Orda Wanda Maximoff'la Clint Barton'ın binadan ayrıldıklarını gördüler. Vision'ın kimin tarafını tuttuğunu anlamış oldular ve kendi taraflarında ki kişilerin kimler olduğunu da anlamış oldular. Yolda beyaz araba durmuştu ve başka birisini de aldılar. Mira onun Scott Lang diye birisinin olduğunu söyledi ve onun özelliğini de anlattı. Ve şimdi bir havaalanına takip ettiler beyaz arabayı.
Mira bişeyler diyorken Alya duymadı çünkü aklında hala o korkunç kabus vardı. Unutamıyordu. "Alooo? Kime diyorum?" diye Mira elini Alyanın yüzünün önünde sallayarak konuştu. "Allen sen Alya ile kal arabada, belli ki görev için hazır değil," dediğinde Alya hemen kendine geldi.
"Yooo ben iyim, hadi gidelim." Tam emniyet kemerini açtığında Miranın tarafındaki aynayı birisi tıklattı. Aynayı açtığında, Clint Barton'ın sert yüz ifadesi ile karşılaştı.
"Şimdi ayvayı yedik," diye fısıldadı Mira.
![](https://img.wattpad.com/cover/217377299-288-k200331.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yaralı kalpler » s. rogers
RomanceBir bombanın patlaması Alya Ross'un hayatını değiştirdi. Alya Ross hayatı boyunca kalp cerrahı olmak istedi. Hayal ettiği işi yapmak için onca okudu, ama hepsi bir günde değişti. Alyanın üvey babası, dışişleri bakanı Ross, Alyanın bir toplantıya ka...