07. unutkanlık

336 37 65
                                    

Etrafımızı saran polis arabalarının sireni, helikopterlerin rüzgarı ve durumun kendisi midemi bulandırmaya yeterdi. Yanımda şaşkın bakışlarla duran Mira teslim olarak ellerini kaldırdı. Bende aynen onun yaptığı gibi teslim oldum. "İşte o! O Viyana'daki bombayı patlatan, James Barnes!" dedi Mira, polislerin yere sardıkları Barnes'ı parmayla göstererek. "Alya sen mi yakaladın onu?!" diye bana dönüp bağırdı.

"Mira..." dedim kaşlarımı büzerek. "İkimiz yerini bulduk ya hani." Ne oluyor Miraya?

"Ben... ben bunu hatırlamıyorum ama," dedi yere bakarak o da kaşlarını büzdü. Arkamıza geçerek ellerimizi kelepçelediler.

Önümde duran Prens T'challaya baktığım an gözlerini kaçırdı, ama başımı Kaptan Amerika'ya çevirdiğim zaman onun beni izlediğini fark ettim. Gözlerinde bir ilgi vardi, bi merak sanki. Ona yaptıklarımdan utanarak başımı eğdim. Mira ise kafası karışmış hallinde Bucky'ye bakıyordu. O da yerde yatmaya ramen aynen Miranın yaptığı gibi dik dik bakıyordu ona da.

Yani şöyle diyim- durum fenaydı. Ne olduğunu anlayamıyordum, ama bizi kelepçelerle arabalara bindirdikleri zaman tek bir şeyi anladım- ayvayı yedik.

AZ ÖNCE;
ALYANIN AĞZINDAN

Mirasız bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Odaya yaklaşınca iç çekerek silahımı kaldırdım. Sessizce kapıyı açtım ve içerde Kaptan Amerika'yı gördüm. Adama yaklaşarak silahın emniyet mandalını çektim. Bu sesi duydunca Steve döndü.

"Shield ajanı olmalısın," dedi sadece. "Sharon'a senden bahsetmem gerekiyordu, belki uyarırdı," diye sessizce devam etti ama bunu duydum ben.

"Sharon kim?" diye sordum adama.

"Beni iyi dinle şimdi," dedi Steve, sorumu duymazlıktan gelerek. "Burdan gitmelisin, tamam mı?"

"Nedenmiş o," diye silahımı daha sıkı tuttum. Bir anda Steve'ın gözleri arkamdaki bir şeye odaklandı. Dönüp baktığım zaman James Barnes'ı gördüm. Silahımı ona yöneltim ve ateş etmek istiyordum ama edemedim. Alımında ter oluştu. Steve James'e onu hatırladığını sorunca James uzattı konuyu.

"Kes artık!" diye konuşmalarının arasına girdim. "İkinizi de tutuklamam gerekiyor!" Elim bembeyaz olmuştu, silahı o kadar sıkı tutuyordum. Barnes sol elindeki eldiveni açtı, metal elini açığa vurarak.

Steve bunu görünce tedirginlikle bana baktı, sonra yine James'e döndü. "Savaşarak bitmek zorunda değil," dedi Steve, gözlerinde umut vardı.

"Daima savaşarak biter," dediğinde James içeri Mira daldı ve James Barnes'ı görünce hemen ateş etmeye başladı. Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki, Mirayı hiç görmemiştim böyle.

Miranın bu yaptığı ne kadar garip gelsede bir işaret olarak aldım. Hemen dönüp gözlerimi sıkıca kapatıp Kaptan Amerika'ya ateş etmeye başladım. Kurşunların hiçbiri değmedi, ama onun kıpırdaması bile gerekmiyordu değmemesi için. Baya oldu o dersleri aldığıma ya bu yüzden değmiyor kurşunlar, diye kendi kendimi ikna ettim.

Mira için tam tersiydi. Barnes zar zor kurşunlarından kaçabiliyordu, kadın da kurşunları yağdırıyordu zavallı adama. Bunlar hiç Mira gibi hareketler değil, bir anda ne oldu bu kıza?

Bu arada da aynadan siyah ordu giyimli adamlar dalıyordu içeri. Miranın onlara da ateş ettiğini anlayınca, onların da kötü olduğunu çıkardım ve bende onlara ateş ettim. Artık ateş edecek kurşunlarım kalmayınca silahımı yere atım.

yaralı kalpler » s. rogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin