İlk başta Steve'ı bulmak zordu çünkü bir anda yok olmuştu sanki, ama Alya bulmacaları çözmeye çok severdi.
Sonunda ayak seslerini ve kapıların açılıp örtülmelerini takıp ederek Steve'ı çatıda buldu Alya. "Kaptan Rogers!" Duymadı Alyayı tabi çünkü adam bir helikopteri çıplak elleri ile indirmeye çalışıyordu. Ona yardım etmem gerekiyor diye düşündü Alya kendi kendine ve gücüyle yardım etme mahiyetinde ellerini helikoptere doğru kaldırdı ve bir anda gücü helikopterin diğer tarafını kaplamaya başladı.
Kadın gücüyle helikopteri geri çekiyordu. İlk başta başaramadı ama bir anda acı içinde bağırdı Alya, yeni gücünü bu kadar büyük ve önemli bir durumda hiç kullanmadı ve bedenine zarar veriyordu. Bu anlık yaşanan motivasyonla gaza gelip helikopteri uçurarak Steve'e doğru hızlı bir şekilde gelmesini sağladı.
Alya bir anda ona çarpan rüzgarın etkisinden sarsılarak arka tarafına düştü. Zorla nefes alıyordu ve bir anda bitkin düştüğünü hissetti, buna rağmen kalkmadı, kalkamıyordu zaten. Kadın yatarak nefesini düzenlemeye çalıştı ama kendinden geçmişti zaten, ve ne yazık ki helikopterin iki adamla birlikte çatının kenarından düştüğünü zamanında fark edemedi.
"Mira, gelsene hadi," diye kapının yanında durarak hâlâ kahvaltısını yiyen kardeşini çağırdı adam. Miranın memleketi ekonomik olarak pek iyi gitmiyordu, bu yüzden masada olan tek şey biraz ekmek ve küflenmeye başladığından emin olduğu küçük bir tabağın içinde süzme peynirdi.
Sessizce o günün ilerleyen saatlerinde markete gidip raflarda ne bıraktıklarına bakmaya ve hatta gizlinden biraz yedek yiyecek almak için karaborsaya yeni gelem şeylere bakmaya karar verdi. Ne de olsa düşünmesi gereken bir yeğeni vardı Miranın.
Abisi zaten botlarını ve babasından kalan eski bir paltoyu giyip bişey yemeden kapının yanında Mirayı bekliyordu. Ailesinin yeterince yiyebilmesi ve sakladıkları az miktarda olan yiyecekleri korumak mahiyetinde abisinin öğünleri atlaması normaldi. Orduda olması pek yardımcı olmadı zaten ve bu yüzden Mira sık sık kendini kötü hissediyor.
Her seferinde aylarcasına karısından ve oğlundan, ve tabi Miradan, uzakta oluyor ve sırf sofralarına koyacak kadar yiyecek bile sağlayamayan aptal bir ülkeye hizmet etmek için. Keşke bir mucize olsa da bu yozlaşmış ülkeye daha fazla hizmet etmek zorunda kalma abim diye umuyordu hep Mira. Bu düşüncelerini kimseye söylemiyordu ama kız. Kimseye söylese devlet duyup hapise tıkar diye korkuyor.
Mira günlerini evlerinin arkasındaki ormanda avlanmaya çalışarak geçiriyordu iki ucu bir arada tutmaya yardım etmek için. Tutuğu hayvanları karaborsada daha iyi yiyecekleri görse onlarla ticaret ediyordu.
"Nereye gidiyoruz abi?" diye masadan kalkıp sordu Mira. Ceketini üstüne atarak botlarını giydi.
"Sürpriz," dedi sadece ve karısı yanına gelince yanağına öpücük bıraktı.
"Akşama kadar gelirsiniz değil mi hayatım?" diye sordu kadın endişeyle. "Telefonunu açık tut."
"Geliriz merak etme."
"Baba bende gelim!" diye koşarak babasının kucağına atladı çocuk. Adam cevap olarak güldü sadece ve karısı da oğlunu aldı kendi kucağına.
"Hey birazdan geri geliriz zaten ufaklık!" diye küçük çocuğun saçını bozdu Mira. "Hadi şimdilik hoşçakal yenge!" diye öpücük yolladı yengesine Mira ve abisinin ardından dışarı çıktı.
"Ne oluyor abi, nereye gidiyoruz?" diye sordu Mira açık bir tarlaya geldiklerinde.
"Hep böyle sabırsız ve meraklıydın, biliyor musun? Bekle kızım be sürpriz dedim ya işte," diye gülümsedi abisi Miraya ve Mira dayanamayıp geri tebessüm etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/217377299-288-k200331.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yaralı kalpler » s. rogers
RomanceBir bombanın patlaması Alya Ross'un hayatını değiştirdi. Alya Ross hayatı boyunca kalp cerrahı olmak istedi. Hayal ettiği işi yapmak için onca okudu, ama hepsi bir günde değişti. Alyanın üvey babası, dışişleri bakanı Ross, Alyanın bir toplantıya ka...