Bu sabah Güneş hiç ısıtmak istemedi bu şehri. Sanki senin olmadığını bile bile kaçtı bulutların arkasına. Onun yerine rüzgar çıktı geldi. Senin yerine okşadı yanağımı.
Akşama doğru, arabayla sahilden geçtik. Sağ tarafımda uçsuz bucaksız bir deniz... usul usul saçlarımla oynayan bir meltem... Güneş, ben buradayım dercesine parladı puslu dağların arasından.. Bu esnada yüzümde belli belirsiz bir huzur oluştuğunu hissettim.Korkuyla başımı başka bir yöne çevirdim. Çünkü biliyordum bu huzur bana yine seni hatırlatacaktı.
Hoş.. Artık, hatırlamak kelimesini öyle çok kullanır oldum ki.. Bu yüzden geçtiğim her yerin anahtarı sendeymiş gibi geliyor bana son zamanlarda.Yoksa, bu şehrin sahibi sen misin?
Bak, şimdi de gece oldu işte. Işıkları kapattığımda yine çöktü o zifiri karanlık ve ardından gelen yalnızlık.. Her zaman ki gibi üşümeye başlamıştım işte.. Yorgana sarılıyorum ama ne fayda. Belki içimi ısıtır diye takıyorum kulaklığı. Ah.. Şarkılar da seni hatırlatmasa ne olurdu sanki? Gözlerimden akan yaş yastığımı ıslatıyor. Sensizliğin son noktasında, her gece olduğu gibi bu gece de "Seni Sevmeyeceğim" diye bağırıyorum kendime. Kalbimin duvarlarını yumrukluyorum. Göz kapaklarım, savaşın verdiği yorgunluğa yenik düşüyor..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak İzim
Fiction générale"Uzun zaman oldu.." Mektuplara, karşılaşmalara, buluşmalara sığdırılmış bu cümleyi şimdi beni bana anlattığını düşündüğüm "Parmak İzim"e söylüyorum. Sanki dün başlamış ve bugün bile aslında dünmüş gibi hissediyorum. Doğru olan da bu değil mi? Yaşadı...