Her sabah uyandığımda yüzümü güldüren güneş şimdi saklanmış bulutların arkasına..
Odam, güneş ışığı değilde hüzün doluvermiş.
Sessizlik çanları çalmaya başlamış çoktan.
Bugünü suskun geçireceğimin haberini veriyor olmalılar..Memnuniyetsiz bir şekilde yatağımdan yavaşça kalkıyorum.
Ellerimi kavuşturup dışarıyı izlemeye başlıyorum.
Gökyüzünde oradan oraya uçan leylekler bu havaya anlam verememiş olmalılar ki sığınacak bir yer arıyorlar.
Sokaktaysa, bir şemsiyeyi iki kişi paylaşmaya hazırlanan çiftler var. Havayı sevmiş olmalılar..Bu sırada hafiften çiselemeye başlayan yağmurun, gözlerimi ıslattığını fark ediyorum.
Hızla geri çekiliyor ve koşarak yatağıma kapaklanıyorum.
Evet. Gün başladı..
O vaziyette ne kadar süre yattığımı hatırlamıyorum.
İçeri giren toprak kokusunu duyduğumda kendime geliyorum.
O kadar huzur verici geliyor ki..
Sanki uzun zamandır toprak yağmuru bekliyormuş gibi..
Özlemiş.
Çok özlemiş.
Toprak bile doyamamış yağmura bak!
Peki bu gözler nasıl doysun sana.
Gel de bir sor bakalım sensizlik nasıl geçiyor buralarda.
Ah, gel de gör, içimin yağmurları ne yapıyor bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak İzim
Genel Kurgu"Uzun zaman oldu.." Mektuplara, karşılaşmalara, buluşmalara sığdırılmış bu cümleyi şimdi beni bana anlattığını düşündüğüm "Parmak İzim"e söylüyorum. Sanki dün başlamış ve bugün bile aslında dünmüş gibi hissediyorum. Doğru olan da bu değil mi? Yaşadı...