Dilek dile

11 2 0
                                    

   Uyandığımda Doruk hemen yanımda duruyordu. Yanımda dediğim yatağın bir köşesinde oturup telefonuna bakıyordu. Uyandığımı gördüğünde "Günaydın. Bugün sana iyi gelecek bir şey yapmaya gidelim." dedi. "Güneydın." dedim mayhoş şekilde "Güneydın mı? Günaydın olmasın o?" dedi. "Ha evet ondan." dedim gözlerimi açmaya çalışarak. Elimi tutup benim uyanmamı sağlamaya çalışıyordu. Uyandığım gibi onun arkasına geçip sarıldım. "Güneydın sarılşışı." dedim. "Hatalı konuşmaya devam." dedi ve güldü. "Günaydın sarılışı." diye düzeltti. "Hadi kalk elini yüzünü yıka konuşamıyorsun bile." dedi. "Tamam." dedim. "Hayret ilk defa düzgünce konuşabildin." dedi. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendi kıyafetlerimi giydim. Yanına gittiğimde. "Hemen şunu ye dışarıda işimiz var." dedi. "Ama Kaya?" dedim. "Kayaya ne olmuş?" dedi. "O da bizimle gelmeyecek mi?" dedim. "Yolda ararız gelir." dedi ve o verdiği şeyi yedim.

   Yolda ona "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda. "Dilek dilemeye." dedi. "Ne dileği?" diye sordum. "Unut gitsin." dedi. Başka bir şey hakkında konuşmadık yoldayken. Sadece ona "Kayayı arayayım mı?" diye sordum. "Hayır onunla başka zaman vakit geçirirsin. Bugün bana emanetsin." dedi. 

   Gittiğimiz yer dağ gibi bir yerdeydi. Çoğu kişi buradaydı. Ellerinde balonlar vardı. Doruk bana "Bekle." dedi ve 2 tane balon alıp geldi. "Dilek dileyip balonunu bırak." dedi. "Teşekkür ederim." dedim. Dilek olarak 'Her şeyin iyi ve güzel olmasını.' seçtim. Balonum sarıydı. Onu bıraktım. Gökyüzünde bir sürü balon vardı. Gökyüzünün insan yapımı bir süsüydü. 

   Balonu bıraktıktan sonra etraftaki insanlara dikkat ettiğimde Kaya da oradaydı. Doruk ona eliyle gel işareti yaptığında yanımıza geldi. Üstünde beyaz bir kazak altında da mavi renkte bir pantolon vardı. Çok iç açıcı renkler. Geldiği gibi "Nasılsın?" diye sordum. "İyiyim sen nasılsın?" dedi. "Bende iyiyim teşekkürler." dedim ve tekrardan yüzümü gökyüzüne çevirdim. Kaya da gökyüzüne bakıp "Çok güzeller değil mi?" dedi. Uzun zaman sonra ilk defa gülümsediğini gördüm. "Evet çok güzeller." dedim. Doruk bir anda kolundaki saate bakıp "Geç kalmışım benim gitmem gerek. Lavin'i sen eve bırakırsın Kaya." dedi ve gitti. Kaya da bana bakıp "Eve mi yoksa başka bir yere mi?" diye sordu. "Eve gitmek istiyorum artık." dedim. Kendimi o yerde çok iyi hissediyordum. Hiçbir sorun yokmuş gibi. Bu çok iyi gelmişti. Kaya o yerdeki açık havada bir şeyler satanlardan yiyecekler aldı. "Yolda yeriz." dedi bana da. "Evet." dedim ama hala gözümü gökyüzünden ayıramıyordum. Arabaya binerken Kaya bana bakmadan "Ne diledin?" dedi. "Dilekler söylenmez." dedim. "Aferin." dedi ve arabayı çalıştırdı. 

   Kendi evime geldiğimde Kaya'nın alıp yolda yeriz dediği şeyler artmıştı. Bana sürekli "Sen al yersin." demişti. Ama ona "Hayır sen al asıl sen yersin." demiştim. İkimiz aynı anda gülmüştük ve "Tamam yarıya bölelim." dedi ve yarıya böldü. "Kendine iyi bak görüşürüz." dedi ve gitti. 

  Eve girdiğimde kimse yoktu. Tüm odaları aradım. Gerçekten kimse yoktu. Dışarı çıkarım diye evin giriş yapısını açık bırakmıştım. Kaya'nın gitmiş olduğunu gördüm. Ona rağmen kapıyı kapatmadım. Kediler eve gelmez diye düşünüyordum. 2 dakikalığına evin en uzak yeri olan mutfağa gitmiştim. Salondan ses geldiği gibi oraya gittim. Bora salonun tam ortasında duruyordu. Beni gördüğü gibi gülerek "Beni kendine hayran bırakan kişi de buradaymış." dedi sinir bozucu sesiyle. Onun yanına gitmeden hatta ondan uzaklaşmaya çalışarak "Burada ne işin var senin?" diye sordum. "Aa bir hoş geldin de mi yok?" dedi. "Senin gibi birine o da yok." dedim. Yanıma doğru geliyordu ondan uzakta olayım diye onun her adımında geriye doğru gidiyordum. Arkamda duvar olduğunu bilsem de geriye doğru gitmeye devam ettim. Bora bana doğru gelirken "Korkman gerekecek bir şey yapmayacağım." dedi. "Nereden bilebilirim senin gibi birinden her şey beklenir." dedim. Duvara dokunduğumda yakınlarda ne olduğuna baktım hızlıca. 

  Bir vazo vardı yerde. Onu alıp kendimi korumaya çalışacaktım. Bora ben o vazoyu alana kadar yanıma gelmişti. Onu hemen bir elimle ittirip elime vazoyu tuttum. "Biraz daha yaklaşırsan sana zarar veririm." dedim. Ellerim korkudan titriyordu. Bora vazoyu zorla elimden alıp ayağımın dibinde kırdı. "Artık güçsüzsün?" dedi. Beni kendine doğru çekip öpmeye çalıştı. Onu tekrardan ittirdiğim anda tüm gücümü kullanmıştım. Yere düştü kafası o vazonun kırılan parçalarına gelmişti.

   Başını eliyle korumuştu o yüzden sadece eli kanadı. Ayağa kalkmaya çalışırken "Seni eskiden seviyordum belki de. Şimdi ise eğlence kaynağımsın. Seninle uğraşmayı seviyordum belki de." dedi. "Anlamadım?" dedim. Ayağa kalktığı gibi üstüme gelmeye çalışıyordu. Ona "Gelme lütfen, kendimi iyi hissetmiyorum." dedim. "Ben gelince iyi olursun." dedi. "Hayır Bora." dedim. 

   Giriş kapısı hala açıktı. Halen içeri girip "Ha yine mi Bora? Hiç mi utanman yok?" dedi. "Neyden utanacakmışım?" dedi eliyle saçını düzeltirken Bora. Halen hemen yanıma gelip bileğimi sertçe tuttu ve "Sana da kaç kere söylemem gerekiyordu? Bora böyle yaparsa beni ara demiştim değil mi? Hızlı yürü." dedi ve beni kendi arabasına bindirip kapımı kapattı. 

   Kendi de arabaya girdiğinde "İyi misin peki?" dedi. "İyiyim ama bundan emin değilim." dedim. "Niye emin değilsin?" dedi, bunu derken kemerini bağlıyordu. "Bilmiyorum." dedim ve o kemerini bağladı diye kemerimi bağladım. "Bir şeyde de hemen bilmiyorum diyorsun ya çok sinir bozucu Lavin." dedi. "Özür dilerim Halen." dedim.  "Özür dilemeni gerektirecek bir şey yapmadın." dedi ve arabayı sürmeye başladı. "Artık kendi evine gidemeyeceksin. Eşyalarını bir ara ben alıp ailene söylerim olanları." dedi. 

   "Hayır sakın annemlere olanları söyleme." dedim. "Niye?" dedi. "Sence bu olanlar çok normalmiş gibi anneme ve babama bahsedersem bana ev hapsi yaparlar." dedim. "Tamam." dedi ve başka bir şey demedi. 

   Araba durduğunda kemerini çözüp çıktı. Bende kemerimi çözmekle uğraşırken benim kapımı açıp kendi çözdü. "Teşekkür ederim." dediğimde "Gerek yok." dedi. Arabasından inebilmem için ve düşmeyeyim diye bana elini uzattı. Elini tuttuğumda benim elim gibi soğuktu. İndiğimde yine "Teşekkür ederim." dedim. "Gerek yok." dedi yine. Bir eve gelmiştik. Ona "Burası neresi?" dedim. "Benim evim. Aslında Kaya ve Doruk da bazen burada benimle kalıyor ve şuan ikisi burada. Sende artık burada kalacaksın." dedi.

  Cevap vermedim dediğine. Evin kapısını açtığı gibi karşımızda Kayayı gördük. "Hoş geldin Halen." dedi. Onun arkasında benim olduğumu görünce "Sana da hoş geldin." dedi. İkimiz de içeri girdiğimizde Halen hemen "Ben odamdayım rahatsız etmezseniz sevinirim. Lavin sen istediğin an gel." dedi. "Teşekkür ederim." dedim. Odasına gittiğinde Kaya hemen beni kolumdan tutup kanepeye oturttu. "Bora bir şey yapmadı değil mi?" dedi iki eliyle de omuzlarımı tutarak. "Söylemek istemiyorum." dedim. Yanıma oturdu. "Sen bilirsin." dedi. Sehpanın üstünden bilgisayarını alıp dizi izlemeye devam ediyordu. Bilgisayarına bakıp "Ne izliyorsun?" diye sorduğumda beni kendine yaslayıp "Beraber izleyelim." dedi. Bir yandan saçıma dokunuyordu bir yandan da dizisini izliyordu. 

   1-2 saat dizisinden izledikten sonra ayağa kalkıp "Uykum geldi." dedim. "Nerede yatacaksın? sana daha yer ayarlamamıştık." dedi. "Yer ayarlamanıza gerek yok zaten kanepede uyurum." dedim. Kaya ayağa kalkıp beni kucağına aldı ve "Sen benim yatağımda yat yer ayarlayana kadar ben kanepede uyurum. Sen iyi olunca ben zaten hep iyi olurum." dedi. Yüzümün kızardığını hissediyorum. "Ben kanepede uyurum cidden. Sen yatağında yat. Lütfen iyi olmam için kendi yatağında yat Kaya." dedim. "Öyleyse beraber uyuyoruz." dedi beni kucağında odasına kadar götürdü. Dolabından bir kaç kıyafet seçip "Al bunlardan birini giy. Sabahları odam biraz soğuk oluyor üstündekilerle üşütürsün." dedi ve odadan çıktı. Altımda koyu gri rengindeki taytım vardı onu çıkarmadım sadece üstümde gömleğe benzer bir şey olduğundan onun tişörtünü giyip "Kaya gelebilirsin." dedim. "Tişört bende durduğundan daha güzel durmuş sende." dedi. Yere bakarak "Teşekkür ederim." dedim. "Bende kendime giyecek kıyafet seçip lavaboda giyineyim sen uyuya dur." dedi. "Tekrardan teşekkür ederim. Fazla seç kalma saat geç oluyor." dedim ve odadan çıktı.

   20 dakika sonra geldiğinde ben telefonuma bakıyordum. Telefonumu elimden alıp odanın bana zıt gelen bir yerine koydu. "Hadi artık uyu." dedi. "Tamam uyurum." dedim. İçimden bir ses sürekli Kayayı kendine doğru çek diyordu. İç sesimi dinleyip battaniyenin üstüne çıkıp oturdum ve Kayayı kendime doğru çekip dudağından öptüm. Evet onu seviyorum.

Unut GitsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin