Her şey değişti

33 4 1
                                    

   Sabah uyandığımda ilk yaptığım iş telefonuma bakmak oldu. Telefonumu açtığım gibi Kaya'nın bana mesaj attığını gördüm mesajda "İyi geceler umarım rüya görmezsin. Yarın uyandığında mesaj at ve hazırlan beraber okula gidelim." yazmış. Okul gömleğini ve eteğini giydikten sonra saçımı zar zor topuz yaptım. Bir şeyler atıştırırken de Kaya'ya "Uyandım umarım sende rüya görmemişsindir. Benim evime kadar gelmene gerek yok zaten hep aynı yönde karşılaşıyoruz. Bir şeyler yiyeyim otobüse bineceğim. Otobüsten indiğimde karşılaşırız değil mi? Kendine dikkat et Kaya." yazdım ve yediğim kurabiye bittiğinde hemen evden çıktım. Evden çıktığım gibi etrafa baktım. Kaya daha gelmemiş. Durağa kadar gittim ve otobüsün gelmesini bekledim. Beklerken telefonda Kaya'ya mesaj attım. "Duraktayım, evime kadar gidip yorma kendini." Kaya hemen "Ya sana o kadar bekle demiştim. Sabahları yollar tehlikeli oluyor biliyorsun. Hiç laf dinlemiyorsun." yazmış. "Tabii beklemem çünkü seni yormak istemedim. Ve sabahları yollar o kadar da tehlikeli olmuyor yani sanırım." yazdım ve telefondan kafamı ayırdığım gibi karşımda Kayayı gördüm. Ayağa kalkıp "Ne diye kendini yoruyorsun bir de koşmuşsun sabah sabah. Kendini hasta edeceksin. Az dikkat et." dedim. "Sanki sen dikkat ediyorsun Lavin. Giydiklerine bak okul pantolonu yok mu kızlar için?" dedi. "Sen dikkat edersen bende dikkat ederim. Okul eteği güzel ve maalesef ki kızlar için okul pantolonu çıkarmamış üşengeçler." dedim. İkimiz de aynı anda güldük ve otobüs geldi. 

   Okula vardığımızda Borayı görmeyim diye beni arkasına aldı ve etrafa bakmaya başladı. "Ne yapıyorsun bugün üzülmeyeceğim yemin ederim. Onu gördüğüm gibi-" lafımı bölüp "Ondan hala hoşlanıyorsun değil mi?" dedi. "Saçmalama beni reddeden birinden niye hoşlanmaya devam edeyim aptal mıyım?" dedim. "Evet aptalsın. Sende böyle narin bir kalp varken onu gördüğün gibi yine etkilenip hoşlanırsın. Seni kırmasını istemiyorum." dedi. "Peki öyleyse." dedim ve yemekhaneye gidip kendime su aldım. Kaya da etrafa baktıktan sonra yanıma geldi. Yemekhanede ben istediğimi almış olsam da çok sıra vardı. Sıraya bi' bakayım dediğimde de Borayı gördüm. Kayayı kolundan tutup hemen yemekhanenin dışarısına çıkardım. "Bir şey mi oldu?" dedi soğuk çıkan sesiyle. "Hayır sadece yemekhane çok kalabalık daraldım." dedim. "Yalan mı söylüyorsun sen?" dedi. Ne yalan söyleyeyim canım sana yalan borcum mu var demek istedim ama diyemedim. Onun yerine sadece hayır anlamına kafamı salladım. "Dilini mi yuttun?" dedi. "Hayır ya saçmalamayı kes." dedim ve okul bahçesinde olan soğuk banklardan birine oturduk. Oturduğumuz gibi "Banklar gerçekten soğukmuş üşüyorsan söyle hırkamı vereyim." dedi. "Yok, gerek yok üşümüyorum. Sadece etekten dolayı bacaklarım azıcık üşüyor olabilir ama bu bir sorun yaratmaz." dedim. "O zaman al hırkamı bacaklarına ört hastalanma zaten deri kemiksin. İnsan hiç mi kilo almaz?" dedi ve hırkasını bacaklarıma örttü. "Teşekkür ederim." dedim ve telefonu elime alıp mesaj var mı diye kontrol ettim. Hiç mesaj yokmuş. Kaya da benimle birlikte telefonuma bakıyordu. Sınıf grubuna baktığımda herkes Orkun'un yeni sevgilisi hakkında bir şeyler yazmış. Kaya hem okuyor hem gülmemeye çalışıyordu. Ona dönüp "Komik olan şey ne?" dediğimde ise "Arka plan fotoğrafında niye panda var? Çok sevimli ve komik." dedi. "Pandalar çok güzeller ondan onları koymuştum. Daha güzel bir fotoğraf bulursam değiştiririm." dedim. Zil çaldığında beraber sınıfa gittik. 

   Derste uyumak yerine yine not tuttu. Ders bittiğinde defterleri çantama koyarken "Ne zamandan beri not tutmaya başladınız acaba Kaya bey?" dedim. "Canım not tutmak istiyor olamaz mı güzelim?" dedi. Somurtarak "Kaç kez aynı şeyi söylemeliyim?" dedim. "Bilmem belki pi sayısı kadar." dedi. "Yine dalga geçiyorsun." dedim ve sınıftan Kayayı beklemeden çıktım. Hızlıca yürüyeyim derken yere düştüm. Düştüğüm gibi doğrulmaya çalışırken karşımda birinin bana elini uzattığını gördüm. O kişiye baktığımda hafif gülümsemesiyle "İyi misin? Hadi ayağa kalk kanayan bir yerin varsa hemşirenin yanına git." dedi. Onun elini tuttum ve "Teşekkür ederim Bora." dedim. Ayağa kalktığım gibi hemen kendime çeki düzen verdim elini bırakıp. Tekrardan "İyi misin?" dedi. "Sanırsam evet iyiyim. Sadece dizim sıyrılmış hafiften kanıyor. Hemşireden yara bandı isterim." dedim. Niye düştüğümü hala anlamamıştım ama yürümeye çalıştığımda Bora'ya tutunmasam yine düşecektim. "Ayağını mı burktun?" diye sordu. "Evet." dedim. Elini omzuma atıp "Benden destek al da hemşirenin oraya gidelim biraz dinlenmiş olursun hem. Aynı sınıftaydık değil mi? Hoca'ya söylerim seni yok yazmaz." dedi. "Gerek yok iyiyim zamanda ayağım kendine gelir. Yara bandı alsam yeter kendini yorma benim için." dedim. "Hadi bana tutun da götüreyim. Ayağını daha fazla zorlarsan düzelmesi 5-10 dakika alacakken 30 dakikaya kadar çıkabilir. Şey adın neydi?" dedi. "Gerçekten iyiyim düzelir. Adım Lavin." dedim. "Adını unuttuğum için üzgünüm." dedi ve benim elimi tutup kendi beline koydu. "Düzgün tut da elini götüreyim seni." dedi. "Özür dilerim." dedim ve hemşirenin yanına gittik. Hemşire dizime yara bandını yapıştırıp bana "Biraz uzan yanında okuma kitabın yoksa kitap getireyim oku ayağının düzelmesini beklerken sıkılmamış olursun." dedi. "Yanımda kitabım var yinede teşekkür ederim." dedim ve uzandım. Bora da yanıma oturup gözünü yüzümde gezdirmeye başladı. "Bir şey mi oldu?" dedim. "Hayır bir şey olmadı sadece yüzün çok güzel." dedi. "Teşekkür ederim." dedim ve telefonuma bakmaya başladım. Kaya mesaj atmış "Neredesin?" diye. Ona cevap yazmak yerine aradım. Açtığında sinirli ses tonuyla "Neredesin dakikalardır seni arıyorum? İyi misin? Neredesin hemen söyle de yanına geleyim. Niye birden bire böyle kayboldun?" dedi. "Sakin ol hemşirenin olduğu yerdeyim odaya ne dendiğini unuttum. Birden bire kayboldum çünkü acıktım." dedim ardından telefonu yüzüne kapattım. Bora hala bana bakıyordu ve "Gerçekten aç mısın? Sana bir şeyler alıp gelebilirim. Ne istersin?" dedi. "Gerek yok Bora. Kendime geldiğimde ben alırım. Zaten beni buraya kadar getirdiğin için kendimi mahcup hissediyorum." dedim. "Kendini mahcup hissetme yapmam gerekeni yaptım. Bekle sana çikolata alayım." dedi ve koşarak gitti. Telefondan merak ettiğim şeyleri araştırıyordum. Kaya gelip "Ne işin var burada? Bir şey mi oldu Lavin?" dedi soluk soluğa. Ayağa kalkmaya çalışıyorduk ki yine düştüm. Ayağa kalkmaya uğraşmadan yüzüm yere değmesin diye ellerimle tutarken yani Kaya ya "Ayağımı mı burkmuşum ne yürüyemiyorum kendime sinir oldum." dedim. Beni kucağına alıp uzanıyor olduğum yere yatırdı ve ayakkabımı çıkarıp ayağıma bakmaya başladı. Bakmaya başladı dediğim eliyle kontrol etti neresinde sorun var diye. O kontrol etmeye devam ediyordu acıyan yere dokundu ve ses çıkarmayım diye elimi sertçe tutmaya çalıştım. O dokunmayı bıraktığında "Ayağını burkmamışsın sadece bir yere çarpmış ondan dolayı da hareket ettirmekte zorlanıyorsun. Bu zor geçer haberin olsun ne yapacaksın böyle?" dedi. "Ah doğru ya ayağımı yemekhaneye girerken birinin ittirmesinden dolayı duvara çarpmıştım. O zaman olmuştur." dedim. "Lavin seni evine kadar bırakabilirim sırtımda veya kucağımda taşıyarak ama sen ağırsın. O yüzden aileni ara bugün bende kal tamam mı? Annem işine gitmeden önce beni almaya geleceğini söylemişti." dedi. "Gerek yok Kaya yürüyebilirim. Kanıtlayayım mı?" dedim. Tam ayağa kalkıp Kaya'nın önünde duracakken düşecektim ama bu sefer o tuttu. Beni tuttuğu sırada zil çaldı. Sınıfa kadar ondan destek alarak gittim. Arkamdan Bora koşturarak "Lavin geldim. Geç kaldığım için özür dilerim." dedi. O sırada Kaya durup ona tutunmamı engelledi ve "Ne zamandan beri Lavin'e yakınsın?" dedi Bora'ya. Kaya'nın kolunu tutmaya çalışırken "Yakın değiliz Kaya sınıfa gidelim." dedim. "Sus sen de!" dedi ve beni tamamen bıraktı. Duvardan destek alarak yere oturdum. Bora bana çikolatayı verdi ve belimden tutup kaldırmaya çalıştı. Kaldırmaya çalıştığı an Kaya "Hay seni sikeyim Bora." dedi. "Küfür etme ortalık yerde." dedi Bora. Kaya, Bora beni tutamasın diye sınıfa soktu. Sınıftakiler sanki film izliyormuş gibi onları izliyordu. Sıradan kalkıp Kaya'nın yanına gittim ve onu duvara doğru itip "Ne yapmaya çalışıyorsun? Acıktığımdan bana çikolata aldı ve ayağa kaldırmaya çalıştı ne diye bu kadar abartıyorsun? Çok farklı davranıyorsun." dedim. Kayayı bırakıp Bora'nın yanına gitmeye çalıştım. Gittiğimde "Kaya yerine özür dilerim Bora." dedim. "Sorun değil Lavin. Ayağının iyi olmadığı hala doğru mu? Gel hemşirenin ofisine gidelim." dedi. "Tamam." dedim ve gittik. O da benimle birlikte derse girmedi. Hemşirenin ofisinde tekrardan uzandığım yere uzandım. Bora da yanıma uzandı. Minicik yerde niye iki kişi uzandık ki şimdi? Yüzünü hafifçe bana çevirip "Çok güzelsin Lavin." dedi. "Teşekkür ederim." dedim. "Bu iltifat değil gerçek. Teşekkür etmen için demedim." dedi ardından "Sana aşık olabilirim." dedi. Doğrulup "Ne demek istiyorsun Bora?" dedim. O da doğruldu eliyle yanağımı tutup "Senden hoşlanıyorum. Bunu demek istiyordum." dedi ve beni dudağımdan öpmeye çalıştı. Onu ittirdim ve "Yapma Bora. Sadece arkadaş olmalıyız." dedim. "Arkadaş da fazlası olamaz mıyız?" dedi. Gözleri hala dudaklarımdaydı. Eli de bacağıma çok yakındı. Onu tekrardan ittirip "Ben gidiyorum Bora. Kendine iyi bak." dedim. Beni kolumdan tutup "Nereye gidiyorsun? Daha diyeceklerim bitmedi." dedi ve zorla uzandığım yere yatırdı. Ne istiyorsun benden? Senden hoşlanmıyorum artık o eskidendi. Rahat bırak beni lanet olsun.

Unut GitsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin