(İlk olarak diyeceklerim var. Kitapta olan bölümleri yazarken Spotify'daki çalma listemde hangi şarkı çıkarsa ona göre yazıyorum. Tamamen kendi kurgum hiçbir şey gerçeği yansıtmıyor. Biraz hayal gücüm, biraz da şarkılar ve izlediğim dizi, filmlerin konuları ile karıştırıp yazıyorum. Herkese iyi okumalar. Hepinizi çok seviyorum <3)
Uyandığımda hemen telefondan tarihe baktım. Pazartesiydi. Hızlıca hazırlanıp buz dolabından yiyecek şeyler baktım. Doruk yanımda gelip tezgaha yaslandı "Bu ne hız? Bir yere mi yetişmen gerekiyor?" dedi. "Evet bir yere yetişmeliyim." dedim. Buz dolabında yiyecek bir şey bulamadığımdan hemen meyve tabağından elma aldım. Onu yıkayıp yedim.
Doruk sürekli peşimde dolanıp "Nereye gidiyorsun? Çok sıkıldım bende gelebilir miyim?" dedi. "Çok garip bir yere gidiyorum. Geldiğimde bir yere gideriz." dedim. Tam arkamı dönüp dışarı çıkacakken "Ama bugün Bora hapisten çıkacakmış. Öyle karar almışlar mahkemede." dedi.
"Ne? Hapisten mi çıkacak? Lanet olsun. Artık kendimi koruyabilirim Doruk merak etme." dedim. "Peki öyle diyorsan." dedi ve odasına gitti. Odasına gittiği gibi mutfakta çekmecelerden birini açıp bir bıçak aldım. Onu çantamın içine atıp hemen dışarı çıktım.
İçimden sürekli "Umarım Bora ile karşılaşmam." diyordum.
O garip yere vardığımda içimi bir korku sardı. Asansöre binip binmemekte kararsız kalmama neden olacak kadar korkmuştum ne olduğunu bilmediğim şeyden. Tam arkamı dönüp gidecekken arkamda Borayı gördüm. Beni gördüğü gibi "Senin burada ne işin var? Bu yer iyi bir yer değil. Çabuk git buradan." dedi. "Gidemem birini görmem gerek." dedim. "Kimmiş o? Sana zarar gelmesin diye eşlik edebilirim." dedi. "Hayır sağ ol. Tek başıma giderim." dedim ve gittim.
Asansöre bindiğimde Bora da benimle birlikte bindi. Sürekli üstüme giydiklerime bakıp duruyordu. Sinirle "Ne bakıp duruyorsun hiç kız görmemiş gibi?" dedim. "Sakin ol sadece giydiklerin burası için x5 değerinde tehlikeli. Ve sana geçmişte olan şeylerin aynısını yapmak istiyorum böyle gördükçe." dedi. "Sapık." dedim somurtarak. Asansör durduğunda hemen çıktım ve Ahnes'i aramaya başladım.
Ahnes'i bulduğumda Bora hala beni takip ediyordu. Ahnes, Borayı gördüğü gibi "Sen de buradaymışsın demek." dedi ve onun karnına bıçağını sapladı. Hemen Bora'nın yanına gidip onun karnından bıçağı aldım. Ahnes'e dönüp "Neden bunu yaptın?" dedim. "Canım istedi." dedi yüzündeki korkunç gülümsemesiyle.
Tekrardan "Neden?" diye sordum. Bora'nın yanına oturmuştum. O kanlar içinde bilincini açık tutmaya çalışıyordu. Ahnes eğilip eliyle çenemi tuttu ve "İstersen sana da aynısını yapabilirim." dedi. Onun elini elimin tersiyle ittirip "Anca rüyanda görürsün. Lütfen böyle yapma her kim olursa olsun." dedim. Ahnes'in cevap vermesini beklemeden Borayı tutup yürümesini sağlamaya çalıştım.
O binadan ve o mahalle gibi yerden çıkardım. Evin yakınlarına geldiğinde Bora onu tutmamı engelleyip yere düştü. "Sana onca yaptığım şeyden sonra bunu bana yapma." dedi. "Ne yapmış olursan ol bir insansın, insanlığım daha ölmedi." dedim. "Teşekkürler ama gerek yok. Kendim yürüyebilirim." dedi ve yürümeye çalıştı. Bir kaç adımından sonra yere düştü.
Onu düştüğü yerden kaldırıp "Yürüyemeyeceğini biliyordun. Madem niye yürümeye çalışıyorsun? Sana o kadar yardım ediyorum." dedim. Arkamdan gümle sesi duyduğumda hemen arkamı döndüm. Tam karşımda Ahnes duruyordu. Beni bileğimden tuttu. Elimi çekmeye çalıştığımda daha sıkı tutuyordu. Ona "Niye bir anda böyle davranmaya başladın? Neden?" dedim.
El bileğimi kıracak kadar sert tutmaya başlayıp "Boraya mı inanıyorsun bana mı?" diye sordu. "Bilmiyorum." dedim. Yüzüne taktığı ciddi ifadesiyle "Öyleyse evine yakın bir yerdeyken Borayı bırak benimle gel." dedi. Bileğimi gevşek tuttuğu gibi kendime çektim. "Önce Bora'nın eve gitmesini sağlamalıyım. Ondan sonra seninle gelirim. Sadece akşama kadar." dedim.
"Tamam." dedi ardından "Seni o odada bekliyor olacağım." deyip gitti. Borayı eve götürdüğümde anahtarımı bulamadığımdan zile bastım. Kapıyı açan Kaya'ydı. Borayı hemen kucağına alıp kanepeye yatırdı. İçeriye girmemiştim Kaya hemen sırtıma dokunup "İçeri gelmeyecek misin?" dedi. Kafamla hayır dedim.
"Niye?" dedi. "Söyleyemem bir işim var." dedim. "Ne işiymiş o?" dedi. "Soru sorma lütfen söyleyemem. Yani söylememem gerekiyor. Özür dilerim." dedim. Kapıya sırtımı dönüp uzaklaşacakken Kaya gelip arkamdan bana sarıldı. Yüzünü başımın üstüne koyup "Güçsüz durman sinirimi bozuyor. Aramızda sır yok sanıyordum. Eskiden öyleydi değil mi güzelim?" dedi. Başımı kaldırıp ona baktığımda o da başını eğip bana bakıyordu. Ona dönüp "Her şey için özür dilerim. Sana söylemediğim o kadar çok şey var ki..." dedim. Koşarak uzaklaştım evin yakınından.
O binanın önüne gittiğimde yine kararsız kalmıştım. Yere oturup ağlamaya başladım. Beni üzen çokça şey yaşanmıştı. Yinede güçlü durmaya çalışırken daha çok güçsüzleşiyordum. Ağlamak sakinleştirir derler. O zaman niye daha çok üzülmeme neden oluyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unut Gitsin
Random(Bir süreliğine ara verdim) Beni neden seviyorsun? Benim gibi birini kimsenin sevmemesi gerekir. Beni olduğum gibi yalnız bırak ve git lütfen. Sana ihtiyacım var ama sana kötü gelirim. O yüzden benden uzaklaşmanı istiyorum. Sadece bir umudum var. ha...