Bir Bardak Kahve

15 2 0
                                    

   Sırama geçip onları dinliyordum. Üçü birden kapının yakınlarında duvara yaslanmış sohbet ediyordu. Kaya "Ne zamandır görüşmüyorduk. Bizim okula gelmen çok iyi oldu kuzen." dedi. Ne yani bunlar kuzen miydi? Hiç birbirlerine benzemeyen kuzenler. Kaya ile Bora birbirlerine benziyorlar ama Doruk hiç benzemiyor. Boğazım kurumuştu çantama baktım su var mı diye. Yoktu o yüzden onların yanından geçip kantine gitmeliydim. Kapıdan tam geçecekken Doruk bana seslendi "Lavin niye bizimle sohbet etmiyorsun?" dedi. Bir elimle diğer kolumu tutuyordum hafiften de karnım ağrıyordu. Gerginlikten sanırım. "Bilmem belki sohbet ederim ama şimdi değil. Bir işim var." dediğimde ise Kaya "Ne işin var?" diye sordu. "Su almalıyım." dedim. Kaya hemen çantasındaki suyunu bana verdi "Al su iç ve bizimle sohbet et." dedi. "Sohbet etmesem olmaz mı?" dedim. Bora yanıma gelip omzumun üstüne kafasını koydu sessiz bir şekilde "Gel artık. Böyle mi yapacaksın her zaman? Seni istiyoruz anlamıyor musun?" dedi. Hemen ondan uzaklaşıp "İstemiyorum. Hem niye beni hep rahatsız ediyorsun Bora?" dedim. "Seni rahatsız mı ediyormuşum? Sadece sana yakın olmaya çalışıyorum." dedi gülerek. "Doruk ve Kaya ikinizle sohbet etmek isterim ama Bora'nın yakınında dahi durmak istemiyorum. Geçen gün yaptığı şey... Her neyse ben sırama geçiyorum bir şey olursa seslenirsiniz." dedim ve sırama geçtim. Arkamda Hülya oturuyordu benim omzuma dokundu. Ona döndüğümde "Şu Bora çok yakışıklı değil mi?" dedi. "Hı-hı ne demezsin." dedim. "Niye öyle dedin Lavin. Onlar kuzen biliyorsundur. Hepsi çok yakışıklı. Özellikle Kaya ile Bora. Bora olmasa da Kaya ile sevgili olmak isterdim." dedi. "Hülya kes şunu. Sinirimi bozuyorsun." deyip önüme döndüm. Hülya da homurtu gibi ses çıkarıp sustu. Yanıma almış olduğum kitabı okuyordum. Zil çaldığında Kaya yanıma oturdu. Bora ve Doruk da önümdeki sıraya oturdular. Öğretmen zili çaldığından beri 10 dakika geçmiş olsa bile hoca hala gelmemişti. Doruk bana dönüp "Hangi kitabı okuyorsun?" dedi. Kitabı ona gösterdiğimde "Bu kitabı okumadım ama duymuştum çok güzel. Umarım sonunu beğenirsin." dedi. Ona "Senin yanında kitap var mı?" diye sordum. "Evet var göstereyim." dedi ve gösterdi. "Bu kitabı okumuştum beğeneceğine eminim." dedim ve geri kitabıma döndüm. Doruk, Kaya'ya "Sen bugünlük benim yerime otur ben Lavin ile kitap okuyacağım." dedi. Kaya bir şey demeden yer değiştirdi. Doruk yanıma geldiğinde kitapta kaldığım yerden okumaya devam ettik.

   Ders sonuna kadar hoca hala gelmemişti. Teneffüs olduğunda kantine inip kendime kahve aldım. Doruk da peşimden geldiği için ona da kahve aldım. Yağmur yağmıyordu. Bahçedeki banklardan birine oturup "Bu saatlerde gökyüzünü izlemek çok güzel oluyor." dedim Doruğa. "O zaman beraber izleyelim." dedi. Ona baktım ama bir şey demeden gökyüzünü izlemeye devam ettim. 1-2 dakika geçtikten sonra ikimizin de kahvesi bitmişti. Doruk hemen "Bekle yiyecek bir şeyler alıp geleyim." dedi. Onun kolunu tutup "Gerek yok Doruk. Rica ediyorum yiyecek bir şeyler alma. Kendine almak istiyorsan al. Ama bana almanı istemiyorum." dedim. "Niye istemiyorsun Lavin? Bana kahve aldığın için kendimi borçlu hissediyorum." dedi. "Kendini borçlu hisset diye yapmadım. İçimden geldiği için yaptım." dedim gözlerimi ellerime düşürdüm. Avucumun içinde yeni fark ettiğim bir morluk vardı. Doruk görmesin diye hemen elimi gizledim. Fark ettiğinde "Niye elini saklıyorsun? Elini bir versene." dedi. "Elimde bir şey yok sadece ağrıyor." dedim. "Ağrıyorsa bile bir bakmalıyım." dedi. İstemesem de elimi ona uzattım. Eli fazla sıcak değildi hatta soğuktu. "Elin çok soğuk ve bu morluk da nereden çıktı. Yeni olmuşa benziyor. Morarmasını sağlayacak bir şey mi yaptın?" dedi. "Hayır morarıklığı yeni gördüm ve olmasını sağlayacak bir şey yapmadım. Evet elim soğuk çünkü kansızım." dedim. Ben bunu dedikten sonra zil çaldı hızlıca sınıfa gittik. Bu son dersti. Aynı hocanın gireceği dersti o yüzden boş. Sınıfa gidip çantamı topladım. Kaya ve Bora çoktan çıkmışlar. Doruk sürekli bana bakıyordu sessiz şekilde. Çantamı toplarken bile bana bakıyordu. Ona "Bir şey mi oldu Doruk? Sürekli bana bakıyorsun." dedim. "Yaptığın şeyleri kontrol ediyorum elinin morarmasını sağlayacak şeyler yapıyor musun diye. Ah anlatamadım sanırım kusura bakma." dedi. "Hayır hayır anladım." dedim ve sınıftan çıktık. Bora ve Kaya okul çıkışında Kaya'nın arabasının yanında duruyorlardı. Onlara "Hadi iyi günler size." dedim. Yürüyerek kendi evime gitmek istiyordum bugün. Arabadan biraz uzaklaştığımda Bora tam arkamda belime elini koyup "Nereye gidiyorsun öyle? Kimden kaçıyorsun?" dedi. Ona döndüğümde "Evime gideceğim bir zahmet bırakırsan. Kimseden kaçtığım yok sen hariç." dedim. Hala belimden tutuyordu sıkıca tutmaya başlayıp kendine çekti. Bir elimi de kendi eliyle tuttu. Ondan uzaklaşabilmek için geriye doğru yürümeye çalıştıkça beni daha sıkı tutuyordu. Elimi hafifçe öpüp "Seni özleyeceğim." dedi. "Beni özleyeceğine kendi benliğini özlemeye çalış." dedim. Elini çektiğinde geriye doğru düştüm. Tüm gücümü gerilemeye verdiğim için. Kaya arabanın sürücü koltuğundan bana bakıyordu. Tam arabadan inip yanıma gelecekken Doruk yanıma geldi. "İyi misin Lavin? Bora niye sana öyle davranıyor?" dedi. "Sence iyi miyim? Bora sözde benden hoşlanıyormuş o yüzden böyle yapıyor." dedim. Bana elini uzatmıştı onun elini tutup kalktım. Kalktığım gibi üstümde toz var mı diye kontrol edip sildim. Doruk ben kalktığım gibi Bora'nın yanına gitti. "Sen niye kıza böyle yapıyorsun? Savunmasız mı sanıyorsun? Bir daha böyle yaptığını görmek istemiyorum." dedi Bora'ya. Kaya sessizce yanıma gelip kolumu tuttu "İyi misin sen? Niye öyle yapmasına izin veriyorsun? Seni korumak zorlaşmaya başladı." dedi. "Öyleyse beni koruma Kaya? Korunmaya ihtiyacım yok. Bana da iyi misin diye soruyorsun. Böyle bir şey yaşamışken nasıl iyi olabilirim? Bir düşün istersen." deyip onlardan uzaklaştım. Eve gittiğimde küçük kardeşimle ilgilendim. Annem onun yemeğini yedirdiğinde kendi odama çıktım. Kitap okuyup erkenden uyumaya çalıştım. Olanlar aklıma geldikçe uykum varsa da kaçtı. Tüm gece aynı şeyi yaşadım uyuyamadım.

   Okula gitmedim o gün. Kaya mesaj atmış telefona baktığımda gördüm "Lavin kendini iyi hissediyor musun? Olanlar için özür dilerim ani bir sinirle sana öyle şeyler söyledim. Umarım beni affedersin. Kendine iyi bak okula geldiğinde görüşürüz." yazmış. Tüm gün odamdan çıkmadım. Kaya okul çıkış zamanında beni bir çok kez aradı. Açmadım. Sadece odamda resim çizdim ve kitap okudum. Hala uyuyamıyordum. Annemin yanına indiğimde "Kızım ne oldu sana gözlerin kızarmış? Uykunu alamadın mı? Alamadıysan biraz uyu." dedi. "Ben iyiyim annecim kafana takma beni. Biraz uykum var o kadar." dedim su içip odama geri döndüm. Camı açıktı odamın girdiğim gibi Kayayı gördüm. "Ne işin var burada? Ve nasıl girdin?" dedim. "Seni merak ettim. Aramalarımı açmıyorsun sonuçta. Camdan girdim." dedi. "Delisin gerçekten deli." dedim ve kitabımı okumaya devam ettim. Kaya yanıma gelip "Kendini o kadar kötü mü hissediyorsun? Uyumamışsın bile. Doruk seni merak etti." dedi. "Daha dün tanıştım onunla." dedim zar zor çıkan sesimle. "Uyu biraz seni görmek istemiştim, gördüm gidebilirim artık. Uyandığında ara beni." dedi. "Uyuyamıyorum ki. Lanet olsun Borayı öldürmek istiyorum. Daha önce bana hiç böyle yapan olmamıştı. Sen hariç hiçbir erkekle bu kadar yakınlığım olmamıştı. Beni anlayabileceğini sanmıyorum. Kendimi berbat hissediyorum. Her şeyden sonsuza kadar uzaklaşmak istiyorum. Bora'nın bana yaptıkları aklıma geldikçe kendimi sakin kalmaya zorluyorum. Ağlamamaya çalışıyorum güçlü görünmek için ama güçsüzün tekiyim." dedim ağlayarak. "Ağla rahatla. Sakinleşmeye çalış." dedi beni kendine yaslayarak. Ona sarılıp ağladım 20 dakika boyunca. Sakinleştiğimde gözlerimi açamıyordum bile. "Hadi şimdi uyu güzelim." dedi ve beni yatağıma yatırdı üstümü örttü camdan geri çıktı. Uyudum gece yani sabaha doğru uyandım. Kaya "Uyandığında beni ara." demişti ama onu bu saatte arayamazdım. Elimi yüzümü yıkadım kendime geldim. Üstümü giydim. İlk defa makyaj yapmaya çalıştım. Ağladığım belli olmasın diye. Kendimi hala uykusuz hissediyordum. Odamın kapısını kilitleyip camın yanına gittim. Ailemin sigara içtiğimden bile haberi yoktu kapıyı kilitlemiş olmasam yakalayabilirler. Sigaramı yaktım ve güneşin çıkmak üzere olmasını izledim. Ne kadar izlersem izleyeyim sıkılmayacağım bir manzara. 

   Okula gittiğimde Kaya da Bora da yoktu. Sadece Doruk vardı. Onun yanına gidip "Kaya niye gelmedi?" diye sordum. "Bora gelmesin diye gelmedi. Sen kendini iyi hissedene kadar öyle yapacakmış." dedi. "Anladım ama bunu yapmasına gerek yok. Borayı odaya kilitlesin öyle gelsin." dedim gülmeye çalışarak. "Gel sana bir şeyler alayım kendini iyi hissetmeni sağlar." dedi. "Gerek yok." dediğimde ise "Biz arkadaşız değil mi? Bunu yapmama izin ver." dedi. "Arkadaşız ama yapmana gerek yok cidden." dedim. Kolumdan hafifçe tutup kantine götürdü yemekhanedeki. "Ne istersin?" diye sordu. "Sen ne istersen onu." dedim. Aynı anda birbirimizin gözüne baktık. Yüzümün kızardığını hissettiğimde önüme döndüm. "Hemen yüzün kızardı." dedi. "Ne yüzüm mü kızarmış? Havadandır dışarısı soğuktu içerisi sıcak." dedim. "Peki inanayım." dedi ve kendi ne istiyorsa bana da ondan aldı. "Çok teşekkür ederim Doruk." dedim. "Teşekkür etmeni gerektirecek bir şey yapmadım." dedi. Yine bahçedeki banklardan birine oturduğumuzda ona "Şey Doruk bana sosyal medya kullanıcı adını verir misin? Oradan konuşuruz istemezsen anlarım." dedim. "Üzgünüm veremem." dedi. Böyle demesi beni kırmış olsa da "Sorun değil sorduğum için özür dilerim." dedim. Kırıldığımı fark etmemesi için yapmam gereken şeyleri yapmaya çalışıyordum. 

   Okul çıkışında Doruk beni evime kadar bıraktı başıma bir şey gelmesin diye. Yol boyunca hiç konuşmadık. Aslında o bir şeyler diyecekken bana bakıp demekten vazgeçiyordu. Kırıldığımı fark etmesini istemiyorum. Onun üzülmesini istemiyorum çok iyi biri. Onu ne kadar iyi etmeye, mutlu etmeye çalışsam da üzerim, kırarım diye çok korkuyorum. Eve geldiğimde ona "Kendine iyi bak getirdiğin için teşekkür ederim." dedim. Onun bana cevap vermesini beklerken sarıldı. Bende ona sarıldım. Sarılırken "Sende kendine iyi bak. Teşekkür etmene gerek yok." dedi. Sonra da gitti. Bende evime girdim kitap okudum ve uyudum."

Unut GitsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin