Bölüm ♦2♦

7.7K 245 4
                                    

        Korkunun ecele faydasının olup olmadığının yaşanacağı bir an varsa o tam şu andı. Tırsmanın ötesine geçmişti ama merdivenlerden inerken hiç hız kaybetmiyordu. Dar yuvarlak dönen merdivenler siyah granitten hatta biraz da parlaktı, çünkü yolunu aydınlattığı telefonunun ışığı ile bir taraftan ayna görevi görüyordu. Eğer aşağıda birileri varsa ve sağırlık derecesinde onu duymamak için çaba harcamışlarsa bile, şimdi görmemeleri için hiç bir bahanelerinin kalmamış olması lazımdı. Aslında bir taraftan birilerinin olmasını da çok istiyordu. Mesela Derin'in.

Yaklaştıkça adrenalin seviyesinin tavan yaptığını hissediyordu. Son basamağa geldiğini anlayınca düşüp bir yerlerini kırma riskine giremediği için dikkatle baktığı ayaklarından gözlerini kaldırdı ve etrafa bakıp, donup kaldı.

Manzara korkunçtu. İlk önce karanlıkta algılaması güç, gözleri bekledi ve dikkat kesildi, alışmaya başlayınca da, sadece boş geniş bir ambarda olduğu gerçeğinin çokta doğru olmadığını gördü. Çünkü yirmi arabanın kapılarının birbirlerine dokunmadan açılabileceği genişlikde ki mekanın sağ orta köşesinde on kişinin sığacağı siyah deri bir koltuk vardı. İlk algılamasının bu olmasını daha sonra genç kız normal geleni gözün seçmesinden kaynaklı olduğunu düşünecekti. Aldığı soluklar kulağını zorlarken, bu genişlikte bir yerde neden tek eşya bulunur bu neye bakar diye düşününce koltuğa daha çok yaklaştığını fark etmedi bile. Elleri telefonu istemsiz titretirken sola çevirdi ışığı ve kanı dondu. Ortada ameliyat masasına benzer bir çelik masa, ona yakın ayaklarından yere zincirlenmiş bir sandalye vardı. Gözleri isyan etse de karşı duvara baktı ve düşünmese belki kendine söyleyebileceği tüm yalanlar gördükleriyle hayal oldu. Boydan boya tüm duvar çeşitli aletlerle doluydu. Nefes birçoğunun ne olduğunu çözemiyordu bile. Tanıdık gelenler daha çok tamirat aletlerine benzeyenlerdi ve onlarında her boyutundan sıra sıra olduğunu gördü. Tabi bunlarla neler yapılabileceğinin aklının köşesinden bile geçmesine izin vermedi. İçinde hissettiği dehşet boyutu tahminsizdi. Buradan hemen çıkmak ve evinin güvenli sıcaklığına koşmak istiyordu. Ama bunu yapamazdı bu kadar yaklaştıktan sonra olmaz.

İçini donduran görüntülerden kafasını çevirip etrafı taradı. En uç noktada bir şey bulabileceğini umarak koşar adım gitti ama hiç bir şeyle karşılaşmadı. Tabi beyaz duvarların hakim olduğu odanın o köşesinde olan ilginç sarımtırak ve kırmızı duvar çalışmaları dışında. Buna da tamamen sanatsal bir faaliyet olduğunun düşüncesini belleyerek karşı tarafta şansını denedi ve başarılı oldu bu sefer. İki kapı vardı yan yana. Birini yavaşça çevirip içine baktığında küçük bir tuvalet ve lavabo gördü, neyse ki bu gayet normal görünüyordu. Diğerini denemeye kalktığında üstünde anahtar deliği dışında kolu olmadığını gördü. İttirdi ama sağlam çelik kapılardandı ve yukarıda ki şansının en azından kilitler konusunda buraya kadar olduğunun farkındaydı. Yine bir kaç kez sinirle tekmeleyerek ittirmeye çalıştı ve doğal olarak başarısızlıkla sonuçlandı. Tedbirin falan elden gittiğinin de tamamen farkındaydı ama Beyaz annenin dediği gibi sinir Nefese hiç iyi gelmiyordu. Sonunda durup düşünmeye başladı. Bundan sonra ne yapması gerektiğini düşünmek için yorgunlukla çömeldiğinde kapıya yaslandı. İşte tam o anda inleme seslerini duydu. İlk önce korku ve yorgunluktan bunu kendisinin fark etmeden çıkardığını yada öyle zannettiğini sandı ama daha sonra kulak kabartınca kapının arkasından birinin şiddetli denemeyecek yine de istikrarlı bir şekilde bağırmakla boğulma arası sesler çıkardığını işitti.

  Kulağını kapıya yaslayınca yere vuran ayak seslerini işitti. Yardım istiyordu.

Genç kadın istemsizce fısıldadı "Derin?"

Bu içerde ki o olabilirdi. Hatta oydu. Bundan neredeyse emindi.

 Ne yapması gerekiyordu.

"Düşün Nefes, hadi çalıştır saksıyı" diye istemsizce mırıldanıp küçük heuecanla etrafında daire çiziyordu.

♦Karo'nun ♦ Nefesi♦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin