1.6

812 60 108
                                    

Pardon, artık bu sefer son

Deyip deyip barışalım mı?

"Neden buradasın Harry? Bir sorun mu var?" Demiştim direk konuya girerek.

"Cedric öldü." Demiştin sen de konuya girerek.

"Ne?"

Kafanla onaylamıştın, ben ise bunun şaka olduğunu belirtecek bir şey arıyordum. Ciddiydin. Keşke olmasaydın.

"Kanserdi, beni son zamanlarında yanında istemişti. Cho onu aldatmış. Öleceğini biliyordu. Yanında tanıdık bir yüz istemiş."

Suratına bakakalmıştım. "Başın sağolsun."

"Sağol."

Ellerimle oynamaya başlamıştım. "Peki, bunu bana niye söylemeye geldin?"

Gergince etrafına bakınıyordun. "Buna hakkın olduğunu düşündüm, yani... O zamanlar aramızda bir ilişki yoktu belki ama... İki yabancı da değildik. O gün o yüzden gittim. Onunla barışmadım. Başka birşey yapmadık. Sadece ona arkadaşça destek oldum."

"Anladım." Yine susmuştuk.

Sessizliği Scorpius bozdu, ağlamaya başladı. Ayağa kalkarak onu kucağıma almış ve pışpışlamaya başlamıştım. Sen de bu sürede ayağa kalkmıştın. "Ben gideyim... Eşin rahatsız olmasın."

Boş elimle seni durdurdum hemen. "Eşim yok, hiç evlenmedim. Scorpius... Tek gecelik ilişkiden doğma. Annesi doğumda öldü. Ona yalnız bakıyorum."

Bana bakmıştın sende birkaç saniye, sindirmeye çalışmıştın. "Başın sağolsun." Demiştin benim gibi.

"Teşekkürler. Biraz daha oturmaya ne dersin? Eski günlerdeki gibi."

Tedirgince gülümsemiştin. "Eski aktiviteler de dahil mi buna?"

Yüzüm düşmüştü, aniden sen de bunu farkederek durmuştun. "Yani... Şey..." Diye toparlamaya çalışmıştın.

Hiçbir şey olmamış gibi gülmüştüm. "Önemli değil. Ben çay yapana kadar bekle lütfen. Scorpius'a bakar mısın?"

Kafanı sallamış ve kollarını açmıştın. Bende oğlumu yavaşça kollarına bırakmıştım.

On dakikada iki bardak sallama çay yapmıştım. Geldiğimde Scorpy kucağında uyuyordu. Kollarını bir santim bile hareket ettirmemiştin ama uyumuştu.

Gülerek yanına yaklaşmış ve çayı tepsi ile yanına bırakmıştım. "Seni iblis! Bunu nasıl yaptın?"

"Bilmiyorum, onu hareket ettirmesim. Öylece... Uyudu."

Gülümseyerek oğluma bakıyorduk. "Seni sevdi. Babasına çekmiş."

Şaşkın gözlerle bana baktığında ne dediğimi anca anlamıştım. "Üzgünüm ben-"

Bana parıldayan gözlerle bakıyordun, gözlerini görünce susmuştum.

Scorpius'u çayın olmadığı tarafına koymuştun. Tedirginlikle ona baksam bile çenemi tutarak beni kendine çevirmiştin.

"Bana da çekmiş, o da seni seviyor."

Bu beklediğim şey miydi? Bir itiraf mıydı?

Düşünememiştim bile. Beni kendine çekerek dudaklarımızı birleştirmiştin. On saniye önce adımı hatırlamayan beynim bu atağa şaşırmamıştı, bunu bir yıldır bekliyordum.

Dudaklarının tadını biliyordum ama bu öpüşme, bambaşkaydı. Duyguyu hissedebiliyordum.

Alt dudağıma dilini sürtüp emmeye başlamıştın. Eskiden üstünlük kurmak istediğin için hep üst dudağıma saldırırdın. Şimdi daha naiftin.

Yavaşça kucağına yerleşmiştim. Kokun etrafımı sarmıştı bile. Özlemiştim, hemde çok.

Yavaşça ayrıldın benden. "Sarışın; Beni affeder misin sana hiçbir açıklama yapmadığım için? Bir yıldır senden uzak durduğum için?"

"Bu son Kuzgun, insanları terslememem pek affedici olduğum anlamına gelmez." Diyerek geçmişten bir alıntı yapmıştım. Gülmüştün.

Kafamı omuzuna yaslamış ve oğlumu kucağıma almıştım.

"Sana benziyor." Demiştin fısıltıyla, başını kafama yaslayarak.

Derin bir iç çekmiştim içine. Burun deliklerimi kokun doldurmuştu. Bu benim için bir mutluluk sebebiydi. "Bana çok benzerse bu korkutucu olur."

Gülümsemiştin. "İki tane sarışınla baş edebileceğime emin değilim, güzelim. Ne yapsak, sen kızıl mı olsan acaba?"

Scorpy uyanmasın diye pek sesli gülememiştim. "Kızıl kısmına takılmazsak eğer, hitap şeklini sevdim, Sevgilim."

Boynuma bir öpücük kondurmuştun. İkimiz Scorpius'u izlemeye devam etmiştik. Onu kendi oğlun gibi benimsemen ve farklı gözle bakmaman harikaydı.

Kucağımda oğlum ve yanımda sevdiğim adam varken, bizi nasıl kötü bir gelecek bekleyebilirdi ki?

Pardon, Tanışalım Mı? /DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin