} 10 {

552 61 43
                                    

Saat çoktan gece ikiyi bulmuş ve yağmur yağmaya başlamıştı. Yoongi'yi saatin geç olduğunu bahane ederek evine göndermemiştim. Şimdi ise mümkünmüş gibi daha da küçülmüş, yorganın içinde kaybolmuştu.

Ben ise uyumak yerine yanında otur pozisyonda durmuş yağmur sesi eşliğinde onu izliyordum. Zarifti. Her şeyi minicikti. Burnu, gözleri, dudakları. Tabii ellerini bu gruptan sayamıyordum.

Onun uykuya iyice daldığından emin olduktan sonra yerimden doğrulmuş ve hızla üzerimi değiştirmeye başlamıştım. Yarın beni büyükannesi ile tanıştırmak istediğini söylemişti. O yüzden aklımdaki işleri şimdi bitirecek ve sonra hiç gitmemişim gibi yanına kıvrılacaktım.

Hazırlanmam bitince yatakta yatan bedene yaklaşmış ve yanağına kuş tüğü kadar hafif bir öpücük kondurmuştum. İçimden gelen ses oturup karşımdaki güzelliği izlememi söylese bile ona uyamamıştım.

Üzerime giydiğim kaban ile hedefim olan sarayın mahzenine gidiyordum. Eski tarihlerden kalan tüm önemli belgeler o tozlu odaya kaldırılırdı ve şanslıydım ki o odaya girebilecek rütbeye sahiptim.

Sarayın soğuk ve karanlık koridorlarından geçerken etrafta kimsenin olmamasından son derece memnundum. Sonuçta kralın kulağına gitmesini bir süre boyunca istemiyordum.

Fakat aniden karşıma çıkan beden ile hızla arkamı dönmüş ve seri adımlar ile kaçmaya çalışmıştım. Dediğim gibi sadece çalışmıştım.

"Jimin-ah gördüm seni, hemen buraya geliyorsun!"diye adeta cırlayan Taehyung'a dönmüş ve yüzümü buruşturmuştum.

Sanırım krala yakalanmaktan çok daha kötü birine yakalanmıştım. Taehyung fazlasıyla hassas birisiydi. Tabii bu yönünü Jungkook ve benden başka kimseye göstermesede kendini yer bitirirdi. Ailesine olan bağlılığı ise hafife alınacak türden değildi.

Şimdi ona ailemin ölümünden kralın yani babasının suçlu olabileceğini söylersem kim bilir ne hale gelirdi. Ancak söylemek zorundaydım.

Yalan söylesem de bunu kolaylıkla anlayacak kadar tanıyordu. Daha doğrusu beni benden çok daha iyi tanıyordu. Ondan kaçmam mümkün değildi.

"Gecenin bu saatinde sarayda ne arıyorsun sen?" demiş ve tek kaşını kaldırmıştı. Şüphelendiği gayet açıktı.

"Asıl sen bu saatte kocanın kolları arasından çıktın ve buradasın?" demiş ve bir umut konu benim üzerimden çekilir demiştim.

Tabii bunu yemediği kıkırdamasından belli oluyordu. "Soru sorarak kurtulabileceğini mi sanıyorsun sen?" demiş ve hızla gülen yüzünü ifadesiz bir hale getirmişti.

En korktuğum şeylerin ilk üçünde kesinlikle ciddi Taehyung vardı.

"Şey, eski belgelerin olduğu mahzene gidiyorum." demiş ve değişen yüz ifadesini izlemeye başlamıştım.

"Bu saatte orada ne işin var? Gevelemeden anlat." demiş ve beni kolumdan tutup bir köşeye çekmişti. Muhtemelen etrafta hala çalışanlar geziyordu. "Bu saatte geliyorum çünkü babanın benden haberi olmaması gerek."

"Babamın ne alakası var?" diyerek kaşlarını çatmıştı. Bana yardım edecek ve destek verecek belkide te kişi bunu bilmeliydi.

"Elime doğduğum yılda yakılan bir evin belgesi geldi, üstünde saray mührü vardı. Sende biliyorsun ki benim doğduğum yıl tek bir yangın olmuş ve o da ailemin öldüğü yangın. Hatırlarsan baban bize evin bir kaza sonucu yandığını söylemişti. Ve kafamda bazı şeyleri birleştiremiyorum. O yüzden araştırmak için gelmiştim." diyerek olayı açıklamanın verdiği rahatlık hissi ile ona dönmüştüm.

Drugelis ‡ YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin