♤A pair of lips ♤

252 45 168
                                    

Kimseyi takmadan yaşamak varken,
Yürüyemez olduk düşünmekten!
Ya bizi böyle yakalarlarsa, kapının ardında sevişirken!
Ya bizi böyle gören olursa, koridorda sessizce öpüşürken!

bunnyashleymeow 'a ithaftır, sınavına az kaldı umarım arada minik bir motivasyon olur <3

♤♤♤

"Kampa gidiyoruz! Bana öyle tuhaf tuhaf bakmayın, düşündüğünüz gibi bir kampa götürecek son kişi bile değilim. Gerçekten eğlenebileceğimiz, bir haftalık bir kamp. Hem biraz elleşirsiniz fena mı?"

"Hyung! Kötü fikirlerini kendine sakla, iğrençleşme."

"Onu kampa gidince görürüz Seungmin, kim iğrençleşiyormuş?" deyip imalı gözlerle Hyunjin'i işaret etmişti. Hyunjin de ben masumum dercesine ellerini iki yanına kaldırıp gülmüştü. Tam kadro gidemeseler de bu kadroyla gitmeyi düşünüyorlardı. Jeongin sınavına çalışmak konusunda ısrarcıydı ve kimse ona engel olamıyordu.

"Çadırlar altı kişilik olduğundan tam bize göre olacak bence!" demişti Jisung heyecanla, bunu söndürense yanındaki uykuya dalmak üzere olan bedendi.

"Zaten sen bir kişilik bile yer kaplamıyorsun, sorun olmaz."

"Minho, kaşınıyorsun. Şansını zorla derim." diye dişlerini sıkarken ekledi ve kendi aralarında hazırlıkları konuşmaya başlayan arkadaşlarına döndü.

"Peki nasıl uyuyacağız? Hiç beş kişiyle aynı anda uyumadım, çok yakın olmayız değil mi?"

Minho tekrardan sıkılmış ses tonuyla konuşunca Jisung ona susmasını işaret edip grubun çiftinin dip dibe uyuyacağını, gerisinin de karışık uyuyabileceğini söyledi. Tabii bu pek öyle olmadı, Felix yıllardır görmediği arkadaşıyla birlikte uyumak istemiş, Chan kendine yakın bulduğunu belki yüzüncü defa söylediği Felix'i sarmalayıp uyumaya çalışmış ve Hyunjin inatla Seungmin'in üstüne solungaçlarını dolamıştı.

Tekrardan şu an ne yaptıklarına dönersek, kimin nerede yatacağı kavgasını kampa sakladılar ve tüm gecelerini bavul hazırlamaya verdiler. Sabaha karşı uyuyakalan Seungmin'in alnına minik bir öpücük bırakıp kucağına aldı Hyunjin. Sadece bir süreliğine diğerlerine yardım etmeye gitmişti fakat diğeri hemencecik uyumuştu, belki de Hyunjin öyle sanıyordu. Bir yandan bavulu sürükleyip diğer yandan kucağındaki bedeni kontrol etti ve sonunda arabaya bindiğinde genişçe gülümsedi.

"Ağırmış..." diye söylenirken kucağında uyuduğunu sandığı Seungmin doğrularak tek kaşını havaya kaldırdı. "Kim ağırmış?"

"B-bavul, bavul ağırmış bebeğim kim olacak?"

"Ben de öyle düşünmüştüm." Uykulu sesiyle tekrar kafasını diğerinin boynuna yasladı, en azından gözlerini dinlendirmek için rahat bir yerdi. Fakat Hyunjin demin ne görmüştü emin değildi, uyanınca merakına yenik düşüp kontrol edecekti.

Arabayla kamp yerine vardıklarında yüz kadar kişi vardı ve hepsi kendileri gibi grup olarak gelmişlerdi. Seungmin bir grup kızın kendi taraflarına baktığını görünce arkasına dönüp ateş fırlatan bakışlarını yolladı. "Hyunjin, yok ol ya da çirkinleş."

"Seungmin bana kızmasana, ben sana tatlısın diye kızıyor muyum? Hem hemencecik seni öpersem bakmazlar bir daha, ne dersin?"

Dudaklarını büzüp miniğe baksa da Seungmin kabul etmemişti, hâlâ yok olmasını istiyordu. Ayrıca bu büyük olanın hoşuna gitmişti, daha küçük zamanlarında onu kıskanmamıştı sonuçta. Şimdiki hâlleri onu memnun ediyordu.

Çadırlara geçtikleri sırada her gruba bir el feneri de verip kamp ateşinin başında toplanmaları istendi, hemen hemen hepsi yaşıt gözüküyordu ve bu yapabilecekleri aktivite sayısını arttırıyordu. Hem reşit olmayan birisi olmadığından içmeleri de serbestti. Seungmin geniş çadırın kenarındaki bölmeye günlüğünü ve gözlüğünü koyarken fenerin iki kere çadıra doğru tutulmasıyla gülerek fermuarı açtı ve dışarı bakındı. Hyunjin'in yaptığına o kadar emindi ki karşısında durup ona bakan pembe saçlı çocuğu fark etmemişti bile.

"Selam! Her kamptan bir kişi doldurmaya gidecekmiş, gelmek ister misin diye soracaktım."

Seungmin omuz silkip kısaca "olur" diyerek ayağa kalktı, sahiden herkes mat almaya gidip geri gelmemiş miydi?

İlerideki su kuyusundan adının Hoshi olduğunu öğrendiği pembe saçlı çocuğun yardımıyla suyu onar litrelik iki şişeye doldurdu, hava sıcak olsa da alnından düşen ter damlaları onu rahatsız etmiyordu. Burası sessiz bir alandı ve hoşuna gitmediğini söylese yalan olurdu. "Sana kısaca Hyung desem olur, değil mi?"

"Hiç fark etmez, ayrıca küpelerin güzelmiş." dedi gözüyle kulağındaki ve kaşındakini işaret ederken. Seungmin kısaca teşekkür edip Hyunjin'in nasıl görmediğini anlamadığı dilindeki piercingi diğerine gösterdi ve güldü "Yanlış anlama serseri biri değilim Hyung, sadece öyle görünmek hoşuma gidiyor."

"Serseri olduğunu düşünen aklını yitirmiştir zaten."

Kıkırdayıp elini diğerinin kendisine yakın tarafındaki omzuna attı ve aralarına ikisinin de kavrayamadığı hızda bir dış kuvvet girip sinsice gülümsedi.

"Ben de tam Seungmin'i arıyordum, göklere bakınırken yerde buldum.

Yüzünden eksik etmediği pis sırıtışıyla diğerinin kolunu kavradı ve çadıra girip fermuarı çekti, Seungmin içinden gelen gülme isteğini bastırıp uyku tulumlarından birinin üzerine oturdu ve dirseğini matın üstüne yasladı. "Bana bile göstermediğin şeyi o çocuğa göstermene kırıldım, yine de sorun değil çünkü merakıma yenilen bir insanım ve yenilmeme şahit olacaksın."

Seungmin önce anlamamıştı, yanağına temas eden uzun parmaklar ve dudaklarına kapanan dudaklarla anlamıştı bu sefer. Yalnızca piercinge böyle bakacağını düşünmemişti. Yanağındaki eli diğerinin dudağına yaklaştırıp başparmağıyla hafifçe alt dudağını kavradı ve çekip dudaklarını tekrar birleştirerek kıvrımların üzerine gülümsedi. Dili dudaklarındaki keşfini bitirince o merak ettiği metal tadını aldı ve doyumsuzca öpüşmelerindeki üstünlüğü korumaya devam etti Hyunjin. Kendisinin boynuna ulaşan saçlarındaki minik tutamların hafifçe çekildiğini hissettiğinde hoşuna gitmişti, elleri sabit duramazken tombul yanağa sabitlenmiş eli süzülerek boynuna indi. Beyaz tenin üzerinde mükemmel duran siyah gömleğin yakasındaki kumaşla oynarken çadırın dışından gelen seslerle geri çekilip soluklandı.

"Piercingin, güzelmiş." dedi arsızca, aniden giren Jisung'la gözlerini devirmekle yetindi çünkü güzelim dudaklarlardan onun yüzünden ayrılmayı yedirememişti. Elini hâlâ bırakmadığı Seungmin bir açıklama mekanizması içine girecekken Jisung güldü ve fermuarı yarısını kadar çekip tekrar dışarı çıktı.

"Konuşmanıza gerek yok, kanamış dudaklarınız sizin yerinize olan biteni anlatıyor zaten."

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir, şayet benim bu psikolojiyle bölüm yazmam bile mucizeydi. Kafamı dağıtabildiğim tek mecrada yalnızlaşma hissi beni gerçekten üzüyor...

Etkileşimi eksik etmeyin, lütfen valla siz olmadan yazasım gelmiyor 😔

Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın 🧸❣

Ayrıca bunlardan biri bitince iki fic birden atabilirim yani neden olmasın etkileşim olursa :)

Fire on Fire † HyunMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin