0.2

685 46 55
                                    

Bonjourr! Je suis venu

Medya: alya

Başrölümüz olan alya siyahi bir kızdır eğer zevkinize uymadıysa hayalinizdekiyle devam ediniz.
Ben sadece daha iyi kafanızda canlandırabilesiniz diye kendi beğendiğim modeli size sundum.

Bol bol yorum ve vote görmek istiyorum...

🌊

Çaresizlik on harf dört hece olan bu kelime öyle anlamlara gelir ki çoğu zaman dört harf iki hece olan ölüm kelimesine sebep olur. Parasızlıktan ailesini geçindireremenin verdiği çaresizlikle intihar eden babalar...

Ve birçok olay şuan bende tam olarak öyle bir durumdayım. Lavaboda sağa sola dönmeyi bırakıp elimi yüzümü yıkadım. Kaçabileceğim bir pencere yoktu, dışarı çıkacağım da aklıma gelen fikirle hemen harakete geçtim. "aaaaa" güçlü ve tiz çığlığım benim bile yüzümü buruşturdu. Kapı hızla açılırken "ne oldu?" gardiyan herifin sesiyle rolüme dönüp "böcek, böcek var!" yüksek volumle konuşmam onu irite etmişti sanırım, oh olsun!

" lavabodan çık o zaman"  gevşekce gülmesine sinir olsam da bozuntuya vermeden "böcek kapının oradaydı yoksa çıkabilirdim, birden zıpladı" dedim. Daha fazla zorlamadan bana yaklaşarak duvara yöneldiğinde kapıya doğru yol aldım. Kapının eşiğinin orada tam koşacağım zaman da belime sarılan kollarla geriye çekildim. Kulağımın hızasındaki nefesler beni hem gıdıklandırıp hem de rahatsız ederken "sana boşuna plan yapma buradan çıkış yok demedim mi?"

Yanağımı okşayarak boynuma doğru elinin tersiyle çizgi çekti. Ve tam boynuma kesme işareti yaptı "canının yanmasını istemeyiz değil mi?" kulağımın arkasına sert bir öpücük bıraktı. Derince yutkundum, sanırım karşımda ki insanları fazla hafife alıyordum durum sandığımdan vahimdi. Duraksamadan hemen sonra kendimden uzaklaştırdım temas sevmiyordum. "Bana canının istediği gibi dokunamazsın!" sert sesime karşın kahkaha attı "daha bunlar ne ki başına neler gelecek" dedi şaşırmış artı olarak fazlasıyla tedirgin olmuştum. Bu insanlar bana burada istediklerini yapabilirler lanet olsun ağlama isteğiyle doldum.

🌿

Yine aynı yere getirilmiştim ve gardiyan herifin adının agah olduğunu öğrenmiştim. Aslında hiç birinin ismi umrumda değil çünkü buradan kısa sürede kurtulacağım. "Yemeğin geldi" agah'ın sesiyle yemeğimi almış ve bu sefer dayanamamış biraz atıştırmıştım. Eğer kaçacaksam bayılıp düşmek istemezdim yemek tabletini geri iade ettim. Agah uzaklaşınca tekrardan şansımı denemek için telefonumu çıkardım.

Babamı aradığımda yine aynı sonucu almıştım, annemi aradım yine aynı şekilde "aradığınız numara kullanılmamaktadır" aldığım yanıtla dayanamamış inci tanelerimi dökmüştüm. Son olarak ağlayarak polisi aramıştım.

Olmuyordu nasıl ya nasıl olmazdı? sesli bir şekilde ağlayacak duruma gelsem de kendimi dizginleyip gözyaşlarımı sildim. Güçsüz olduğumu anlarsalar canımı daha fazla yakarlardı. Mahkûm edildiğim insanlara güçsüz tarafımı göstermeyecektim. "ağladın mı sen?" dedi agah, cevap vermedim.
Beni burada zorla tutuyorlardı ve hiç birşey olmamış gibi soruyordu.

"Noldu planlarını bozdum diye üzüldün mü?"  gülmeye başlamasıyla daha fazla dayanamamış ayağa kalkmıştım. "Beni burada zorla tutarken birde birşey olmamış gibi gülüyor musunuz? çıkarın artık beni!" Elimi demirliklere geçirdim. Ani hareketimle gülen yüzü solmuş, kaşları çatılmıştı.

🌿

Saatin kaç olduğunu bilmesem de göz kapakların ağırlaşmıştı. Son olanlardan sonra agah ses etmemiş bende yerime geçmiştim, şuanda da ortalıkta yoktu. Kaldığım yer parmaklıkların olduğu, boyasının döküldüğü küçük bir bank'a sahip nezarethane gibiydi. Uyumak istemiyordum başıma neler geleceğini bilmemek öyle zoruma gidiyordu ki annemi, babamı özledim. Herzaman küçük kendi kendimize yettiğimiz bir aileye sahiptim. Fazla insanlara ihtiyacım yoktu zaten, tam uykuya dalacak gibi olduğumda ayak sesleri işittim. "neden buraya getirdiler ki bu kızı" sanırım benden bahsediyordu tanımadığım ses. "bende bilmiyorum andaçta bu durum için oldukça çalkalanmış" dedi tanımadığım bir başka yabancı ses.

Anlam veremedim, burada oluş sebebimi bilmeyen tek ben değilmişim. " ne olduğunu kısa sürede anlarız" ayak sesleri uzaklaştı.  Andaç demişlerdi değil mi?, Andaçta neresiydi?  daha önce duymadım. Buradan çıksam bile bilmediğim bir yerdeyim ne yapmalıydım. Annemgil polise haber vermişlerdir belki kısa sürede bulunurdum.

Ama daha polisi arayamadığım bir yerde polis beni bulabilir miydi? bilemiyorum. Saatlerce düşündüm annem, babam onlar nasıldı, çok üzülmüşlerdir onlar? kaçış yolu bulmaya çalıştım. Sanırım en makülü şuanlık agah'a kendimi ifade etmek olacaktı belki de birileri beni anlardı. Andaçtan çıkmalıyım.

"Andaç'tan çıkış yoktur" duyu algılarıma ilişen sesle adeta buz kestim.

:)

İkinci bölümde sizinle!
Umarım beğenirsiniz...

kitap hakkında yorumlarınızı bekliyorum 👉🏻

À bientôt :)
   

DY'

ANDAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin