ben geldimmm
sabahin korunde 🫡
bu bolumden once my time 11 in okunmus olmasi gerekiyor..
ve dort bucuk saattir bolumle kavga ediyoruz uyandigimda bana yorum birakmis olursaniz sevknirim
iyi okumalar🎀
YOUR TIME
cp'12 "gün doğumu"
•
"Jeongguk!"
Gözlerimi açtığım o ilk an, kaldığım yerden devam etmem gerektiğini biliyordum. Güçlüydüm, başarabilirdim ve kendime inanıyordum. Jeongguk her ne kadar yerinde sayıyor olsa bile ben doğru yolda ilerliyordum.
Sinirliydim, kırgındım fakat artık bunların sorumluluklarını başkalarına yüklemeyecektim. Hırsımı etrafımdaki insanlardan çıkarmayacaktım. Jeongguk ile ne yapmış olursa olsun, kavga etmeyecek ya da onu yargılamayacaktım. Buna bir son vermek zorundaydım.
Eğer o yapmıyorsa, buna mecburdum.
Gözlerimin önündeki puslu siyah dalgalanmalar geçene kadar beklerken, biraz önce bana seslenen adamın sesi sessizliğe karıştı. Uyandığımı fark etmiş, kendime gelmem için zaman tanıyordu. Oldukça yumuşak, tek kişilik sayılabilecek bir yatak üzerinde uzanıyordum. Başımın altındaki yastığa kafam gömülmüştü. En son ring içerisinde, yediğim yumrukla yere yığıldığımı hatırlarken burada olmayı beklemiyordum.
Beni yüksek ihtimalle, odasına çıkarmıştı.
Bunu nasıl ve neden yaptığını bir rafa kaldırırsam eğer bu yaptığı şey aramızdaki yeni bir kilidin açılışıydı. Orada bırakılmamış ve terk edilmemiştim. Aksine bana sahip çıkmıştı. Kendimi geriye doğru çekip yatakta doğrulurken Yoongi belimden tutarak bana destek oldu. Bir elini iki bacağım üzerinden atarak yatağa bastırdı, tamamen geri çekilmedi.
Bakışlarımı yavaşça bulunduğum odanın içerisinde gezdirdim. Oldukça küçük bir odaydı. Yatağın yanında yüksek sayılabilecek ahşap bir çekmeceli dolap vardı. Üzerindeki eşyalar gelişigüzel konulmuştu. Yatağın çaprazında plak çalar duruyordu. Jeongguk'un plakları aksine, onunkiler oldukça düzenliydi.
Kendi dünyamda denk geldiğim birkaç yabancı, alternatif ve rock müzik grupları duvara asılmıştı fakat tanımadığım sanatçılar daha fazlaydı. Astığı posterler yüzünden duvarının rengi neredeyse görülmüyordu. Eğer Yoongi ve Jeongguk arkadaşım olsalardı, ortak noktaları olduğu için iyi anlaşabileceklerini düşünürdüm. Çünkü, bu oda bana yabancı hissettirmemişti.
Jeongguk ile aynı sıcaklıkta oda rengine sahipti. Sadece daha düzenliydi.
Yine de ne kadar yabancı hissetmiyor olsam da içimden bir ses onun bu odaya daha önce hiç gelmediğini söylüyordu. "Burada ne işim var?" Bayılmamın etkisiyle sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı. Her ne kadar kısık sesle söylemiş olsam da beni duymuştu. Çok yakınımda duruyordu. Sessizce odasını izlediğimde bile, bütün bakışları bendeydi.
Tamamen odak noktasıydım.
"Dayak yedin." Sesinde bundan keyif aldığını belirten bir tını vardı. Komik görünüyor olmalıydım. Onu suçlayamazdım. Bunu göze alan kişi bendim. Kendi dünyamda olsaydım, karşımdaki adamı bir şekilde yere serebilirdim. Ders alıyordum, kaslarım vardı ve reflekslerim oldukça kuvvetliydi. Bu karşılaştırmalara da son vermeliydim.
Kendimi üzmekten başka bir şey yapmıyordum.
Artık buradaydım. Üniversite öğrencisi rolünü benimseyip, ona göre davranacaktım. Ünlü olduğum hayatı rafa kaldırmak zorundaydım. En azından Yoongi hyung ile konuşup, ona bütün bu durumu anlattıktan sonra bunu yapacaktım. "Beni dinlemeye mi karar verdin?" dediğimde kafamı ona doğru çevirmiştim fakat yakınlığımız gerilmeme sebep oldu. Normalde olsa asla bu kadar gerilmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
your time
Fanfictionjeon jungkook kendi zamanını bulmak isteyen ünlü bir grubun en küçük üyesiydi. s | 20' •time series