cp'7 "kahvaltı masası"

507 76 46
                                    

cp'7 "kahvaltı masası"

Uyandığımda bana ait olmayan bir yaşamın kolları arasındaydım.

Dün yaşadığım her şey gözümün önüne gelirken, değerlendiremeye nereden başlayacağımı bilmiyordum. Bütün gün yaşadığım olaylar tüm gece ara ara uyanmama sebep olmuş, kabuslar görmeme sebebiyet vermişti.

Her zaman arzuladığım o yaşamın içerisinde nefes alıp verirken gözlerim daha yeni açılıyor gibiydi. Üniversiteye giden, gözlerden uzak, normal bir aile ve arkadaş çevresine sahip olan Jeon Jeongguk.

Resmen bu benim hayalimdi. Ve o kadar uzak bir hayaldi ki şu an gerçekleşiyor olması oldukça mantıksızdı. Kim Namjoon beni tanımamıştı. Bana tıpatıp benzeyen bir abim vardı. Babam yoktu. Ünlü olan arkadaşlarım ünlü değildi.

Yediğim darbelerin arkası kesilmemiş bütün bir gün boyunca ne kadar kandırıldığımı ve oyuna getirildiğimi söylesem de gün sonu başımı yastığa koyduğumda her şey oyun olmaktan çok uzak gelmeye başlamıştı. Oldukça gerçekçiydi. 

Nerden devam edeceğimi tam olarak anlamış değildim, kaldığım yer burası değildi. Buradan çok uzaktı. Bilmediğim şeyler vardı ve çevremde bana yardım edecek kimse yoktu.

Min Yoongi dışında.

Bana bir söz vermişti değil mi? Hangi evrende olursam olayım beni koruyacaktı. Peki ya ben buradaysam benim olduğum evrende kim vardı? Bu aynadaki çocuk muydu?

Hafif uzamış saçları ve yorgun gözaltıyla bakan çocuk mu almıştı benim yerimi?

Ama neden?

Neden buradaydım? Neyi anlamam gerekiyordu? Hiçbir anlam yükleyemiyordum yaşadıklarıma. Bulunduğum durumu anlayamıyordum. Çok üzgün hissediyordum. İlk defa yanımda kimsem yoktu. İlk defa beni kollamak için çevremde abilerim yoktu.

Kimsesizdim.

Onlara çok kötü davranmıştım. Sürekli normal bir yaşam sürmek istediğimi düşünüp durmuş, herkesi üzmüştüm. Şimdi ise kimsesiz kalmıştım.

Benim yerimde olan her kimse çok şanslı biriydi. Çevresinde onu koruyacak altı güzel adamı vardı. Ne söylerse söylesin ona iyi bakacaklardı.

Bense başımın çaresine tek başıma bakacaktım.

Eğer Yoongi hyung ile karşılaşmazsam, beni tanımazsa, beni kendinden uzaklaştırırsa burada ne yapacaktım?

Ondan başka dayanağım yokmuş gibi hissediyordum. Onu bulmak zorundaydım.

"Jeongguk!" Odamın kapısı çalınıp annem içeri girdiğinde aynadaki bakışlarım ona döndü. "Giyinmemişsin daha." dedi. "Dersin yok mu bugün?"

Bilmiyordum ki.

Dersim mi vardı? Ne okuyordum? Ne yapıyordum? Çok yabancıydım. Tüm gece peşimde beni kovalayan bir çocuk vardı. Beni kendisine doğru çağırıyordu. Bağırıyordu. Korkmuş, kaçmıştım. Saklanmıştım ondan.

Bana benzeyen, ama korktuğum o çocuk kimdi?

Parmaklarımla saçımı dağıttım. "Birazdan hazırlanıp çıkacağım." dedim.

"Eunwoo ve Mingyu gelmiş seni almaya." dedi. "Senin için endişelenmişler. Aşağıda abin ile kahvaltı ediyorlar. Hadi katıl onlara."

Kafamı salladım olumlu bir şekilde. "Giyinip gelirim." dedim sadece. Başka söyleyecek bir şeyim de yoktu. 

Odamdan içeri girip kapıyı örttü arkasından. "Dün biraz anormal davranışlar sergiledin ama bu yüzden kendini kötü hissetme." dedi. "Bir problemin varsa, bunu birlikte aşabiliriz annecim. Ben her zaman senin yanındayım."

your timeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin