happiness is a butterfly & lana del rey
SONUNDA burada da guncele geldik🙏🏻 bu ficleri bitirmeden ortadan kaybolmicam uc kisi olsak bile
my time 12'yi okumadan baslamamaniz tavsiyedir iki fic baglantili biliyosunuz bunu yazip duruyorum galiba surekli
iyi okumalar, bana yorum birakin..
YOUR TIME
cp'13 "bahçe sohbeti"
•
Arkamda kocaman bir hafta bırakmıştım.
Kafa karışıklığı, ders yoğunluğu ve yaklaşan sınavlarla mücadele ediyordum. Kendi evrenimde, çok uzun bir zamandır üniversite öğrencisi olma hayali kurardım. Öyle ki bazen, daldığım düşünceler etraftan ve gerçek kimliğimden beni uzaklaştırırdı. Kimseyi duyamazdım.
Düşüncesi güzeldi ve hayal olarak kalması can sıkıcıydı. Hiçbir zaman bunu gerçekten tecrübe edeceğimi, endişelerim arasında yer alacağını bilemezdim. Üstelik güzel sanatlar okuyor olmak, zordu. Jeongguk yeteneğiyle kabul edilmişti. Bunun yanı sıra notları oldukça iyiydi. Ne zaman üniversitenin o uzun koridorunda yürüsem ve bir öğretmen tarafından fark edilsem selam veriliyordu. Derslerimin nasıl gittiği konuşuluyor ya da yeni çizimlerim konusunda merakla bana soru soruluyordu.
Yeni çizimlerim yoktu. Bunun için zamanım da yoktu. Her şeye yetişmeye çalışırken yavaşça kayboluyordum. Kendi benliğimi unutuyordum.
Öte yandan düşünmem gereken sadece üniversite ya da çevremdeki arkadaşlarım değildi. Min Yoongi, beni öyle bir çıkmaza sokmuştu ki yastığa başımı koyup da gözlerimi kapattığımda o sahne beynimin içerisinde dönüyordu.
Xavier ile öpüşmem, zihnimde büyük bir olay değildi. Bu hafta birkaç kere denk gelmiştik ve onu görmezden gelmiştim. Benimle konuşmaya çalışmamıştı. Jeongguk, insan içerisinde onun uzak durması gerektiğini daha önce zaten söylemişti. Ben de son noktayı koymuştum fakat Min Yoongi öyle değildi. Onu bu kadar farklı kılan şeyi elbette biliyordum. Yıllardır tanıdığım biri tarafından öpülmüştüm.
Beynimden vurulmakla aynı şeydi.
Üstelik sadece beni bu evrende öpmemişti. Kendi evrenimdeki Min Yoongi tam olarak ne düşünüyordu da bunu yapıyordu? Jeongguk bana olan hırsı yüzünden mi ona yaklaşmıştı? Beynimde dönüp dolaşan tilkilerin kuyruğunu yakalayamıyordum. Saniyede ondan fazla cevap vardı ve mantıklı bir taraf yoktu.
Burada bir geçmişe sahip değildik. Jeongguk bunu onaylamıştı. Eunwoo ve Mingyu defalarca kez söylemişti. Peki ya benim hyungum? Biz birlikte büyümüştük. O beden de bana aitti. Bunu biliyordu. Bunu biliyor ve yine de öpüyordu. İşte aklımın almadığı kısım tam olarak buydu. Bana o gözle bakmaya ne zaman başlamıştı mesela? Her zaman böyle mi hissetmişti? Ben bunu göremeyecek kadar kör mü olmuştum?
Ama biliyordum. Aramızda bu tarz bir ilişki hiçbir zaman olmamıştı. Kardeşlikten başka bir bağa sahip değildik. Derin konular konuşsak da, sarılsak da iletişimimiz arzu boyutunda olmamıştı. Görmemem imkansızdı. İnsan arzu duyduğu bedeni bir şekilde hissederdi. Ondan da hiçbir zaman bunu hissetmemiştim.
Aptaldım.
Kafamı koparmak istiyordum. Buna bir son vermek istiyordum. İstediğim o kadar çok şey vardı ki hiçbiri gerçekleşmeyecek kadar ütopikti.
"Tavşanım! Ben geldim." Mingyu'nun sesi arka bahçemde duyulduğunda kafamı omzum üzerinden geri çevirmiş yanıma oturmasını beklemiştim. Tuhaf bir şekilde ne zaman dalıp gitsem yanımda beliriyordu. Güneş tam tepemizde, öğlen sıcağına giriş yapmışken muzlu sütümle oturuyordum. Yoongi ile gece mesajlaşmıştık. Bugün gelecekti ve çocuklarla konuşacaktı. Neden buna ihtiyacı vardı, anlam veremesem de sorun değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
your time
Fanfictionjeon jungkook kendi zamanını bulmak isteyen ünlü bir grubun en küçük üyesiydi. s | 20' •time series