cp'8 "ön hazırlık"

474 80 55
                                    

cp'8 "ön hazlık"

Eunwoo, Mingyu ve Soobin ile geçen araba yolculuğum rezaletti.

Soobin yaş olarak bizden oldukça büyük olduğu için bir sürü dede nasihati dinlemek zorunda kalmıştım. Bölüm derslerine dikkat etmemizi, finalleri başarıyla geçmemizi ve bütünlemeye bırakmamamız gerektiği hakkında tonla cümleler işittikten sonra arabadan inince rahatladığımı hissettim.

Nitekim rahatlayan tek kişi değildim. Mingyu kollarını havaya uzatarak gerinmiş, "Bir an hiç bitmeyeceğini düşündüm." Demişti. Ortaklaşa ders ekmeye karar verip, dün oturduğumuz okul içerisindeki kafeye geçtik. Dünden beri davranışlarıma bir anlam veremediklerinin farkındaydım. Bu evrendeki Jungkook'la uğraşacağımı düşünürken haksız olmadığımı biliyordum.

Neyse ki çok fazla arkadaşı yoktu.

Çözmem gereken çok fazla problem vardı ve bu iki salaktan yardım almak zorundaydım. Bana ait elimden ne kadar şey alındıysa hepsini geri kazanacaktım. Neden burada olduğumu anlamak zorundaydım. Bu ruhların yer değiştirme muhabbeti her ne kadar saçmalık gibi görünse de şu an için en iyi seçenek gibi görünüyordu.

"Seninle olan tüm bağımı koparmak istiyorum artık." dedi Eunwoo gelen filtre kahvesini içmeden hemen önce. Mingyu ise şakaklarını ovuyordu. Eunwoo'nun aksine kendisine bol şeker barındıran bir kahve söylemişti. Ben de yeşil çayımı içiyordum. Biraz rahatlamaya ve gevşemeye ihtiyacım vardı. Yoongi hyung ile bu gece buluşmadan önce burada kendim hakkında bilgi edinmek zorundaydım.
Bana yardım edeceği için ön hazırlık yapmak en sağlıklısıydı.

"Sizi dinliyorum." dedim söylenmelerini kulak arkası ederek. Mingyu, "Dalga geçmek hoşuna gidiyor değil mi?" diye sorarken Eunwoo "Kaybettik bu çocuğu." dedi. "Ciddi anlamda kaybettik. Yok. Beyin yok bunda. Senden beter oldu."

"Benden beter mi?" Mingyu yanında oturan çocuğa yüksek doz şaşkınlık ve abartı bir tepki sunarken bir anda tekrar bana dönmüş "Kimse benden daha beter olamaz." demişti.

Söylediği şeye karşı hafifçe gülüp çayımı yudumlamıştım. Benim tanıdığım Mingyu ile aynı kişi olmadığı o kadar belliydi ki nasıl fark edemediğimi sorgulayıp kendime kızıyordum. Doğal ve samimiydi, enerji doluydu.

Idol olduğumuzdan olsa gerek bizim içimizde hep bir durgunluk olurdu. İstediğimiz şeyleri yapmamaya ve söylememeye o kadar çok alışmıştık ki şimdi garip geliyordu bazı durumlar.

"Delirdiğimi düşündüğünüzü biliyorum." dedim. Onları kazanmam gerekiyordu. "İlk başta sizi farklı kişiler yerine koymam, Bighit binası içerisinde yaşanılan olaylar, Soobin'i tanıyamam ve babamı kaybettiğimi yeni öğrenmem. Tamam. Oldukça haklısınız delirdiğimi düşünmekle."

"Hâlâ yeni kaybetmem diyorsun." dedi Eunwoo sözlerimi baskılayarak. "Yıllar önce kaybettin Jeongguk."

"Ve biz de yanındaydık." Diyerek ekledi Mingyu. "Olayları hatırlamıyor olsam, ben de delireceğim ama her şeyi hatırlıyorum."

"Bakın, kulağa saçma ve çılgınca geldiğinin farkındayım fakat buradaki hiçbir şeye hakim değilim." Dedim. "Tanıdığınız, küçüklüğünüzden beri beraber büyüdüğünüz arkadaşınız değilim."
"Bana hiç saçma gelmedi." Dedi Mingyu. "Saçmalık ötesi geldi."

Sinirlerime hakim olamayıp güldüğümde, ellerini havaya kaldırıp "Dinliyorum, tamam." Dedi. "Sakin ol."

"Diğer Jungkook ile yer değiştirdiğimizi düşünüyorum. Ve ciddi anlamda yardıma ihtiyacım var."

"Wowo'm ne diyor bu ya?" Mingyu arkasına yaslanmış, kolunu Eunwoo'nun sandalyesinin arkasına atmıştı. Hemen sonra arkamda gördüğü simaya elini kaldırıp selam verirken "Jeongguk beş dakika saçmalamadan otur oturduğun yerde." dedi.

your timeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin