Julia Michaels- İssues 🌼
♪ ♫ ♪
Sabah uyandığımda her yerim sarmalanmış ve saçlarım terden alnıma yapışmış haldeydim. Gözlerimi zorlanarak açabildim ve yatakta hareket etmeye çalıştıkça sanki daha da ağırlaşıyormuşum gibi kıpırdayamadım. Sonra dün gece aklıma geldi ve gözlerimi çabucak açıp başımı kaldırdım.
Kolları arasında, sımsıkı sarılmış vaziyetteyken melek gibi uyuyan sevgilim karşıladı beni.
Gözlerimi birkaç kez kapatıp tekrar açtım, bunun rüya olması ihtimalini düşünerek fakat gerçekti. Yatağımda sarmaş dolaş uyumuştuk, öyle ki benim kollarım boşlukta olmasına rağmen o beni bırakmamıştı.
Yatakta hafifçe doğruldum yüzüne daha iyi bakabilmek için ama sırtımda kötü bir ağrı belirince hafifçe inledim. Bu hareketim yüzünden göz kapakları uykusunda birkaç kez titredi ve sonra tekrar huzurlu ifadesine büründü. Uyanmamıştı, onu izlemek için hâlâ vaktim vardı.
Sırtımdaki ağrıyı umursamamaya çalışarak yatakta kendimi yukarı çektim ve kolları arasında ona daha çok yaklaşarak kolumu omzuna sardım. Tişörtü altında gerilmiş kaslarına hafifçe dokunurken yüzümde oluşan tebessümü engelleyemiyordum.
Bana dokunmuştu. Benimle uyumuştu. Bana güzel sözler söylemiş ve şefkatle sevmişti.
Gülümsemeye devam ederken elimi kaydırıp yanağını hissettim parmak ucumla. Şu an belirgin olmayan gamzesinin çukuruna dokunup onu güldürmenin ne kadar güzel bir his olduğunu tekrar tekrar düşündüm ve bu beni daha da gülümsetti.
Oradan hafifçe çene hizasına okşamak istediğimde aniden bastıran öksürükle elimi çekip sessizce kolumun içine öksürmeye çalıştım onu uyandırmamak için ama çoktan gözleri aralanmıştı bile.
"Yoon?"
Yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle anlamazca etrafa bakmaya başladığında dingin bir sesle onu rahatlatmaya çalıştım.
"Sorun yok. Uyumaya devam et."Geri uykuya dalmasını sağlamak için sırtını okşamaya başladım. Bu sayede gözleri tekrar kapandı ve mırıldandı. "Saat kaç?"
"Sekize geliyor."
"Benim gitmem gerek."
Yataktan doğrulup ellerini ensesinde birleştirerek gerindi ve ayağa kalktı. Onun kalkmasıyla anında soğuyan yatağın içine girdim titreme hissi bedenimi sarınca.
"Ama çok erken değil mi?"
"Giyinip gitmem bir saati bulur, hazırlanmalıyım."
"Keşke biraz daha kalsaydın." Yorganı boğazıma kadar çekmişken tekrar öksürmeye başladım. Hoseok çantasını kurcalarken başını kaldırıp göz ucuyla bana baktı.
"Kalmak isterdim, çok rahat uyumuşum."
Gülümseyerek belli etmeden yatakta onun yattığı tarafa kaydım ve yastığı altına elimi sokup burnumu iyice kokusuna bastırdım. Doyamamıştım, hâlâ onun kollarını istiyordum.
"Jungkook ve Yoonji gece gelmedi sanırım, hiçbir şey duymadım."
"Hayır, Jin'de kalacaklardı bu akşam. Annesi Yoonji'yi özlediği ve Jungkook'la tanışmak istediği için davet etmiş-" lafım yarıda kesilip de tekrar, bu sefer oldukça şiddetli bir şekilde öksürmeye başlayınca Hoseok çantasından çıkardığı kıyafetleri kenara bırakıp yanıma geldi.
"İyi misin, su getirmemi ister misin?"
"İyiyim..." Boğazımda sanki hiç gitmeyen bir kaşıntı hissi varmış gibi tekrar öksürmeye başladığımda yorganı endişeyle üstümden aldı ve kolunu sırtımdan geçirerek beni oturur pozisyona getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitter Sweet Symphony ♪ Sope
FanfictionYoongi, rock grubu için sert besteler yapması gerektiğini bildiği halde; karanlık gecelerini aydınlatacak, utangaçlığından itiraf edemediği aşkının sesi olacak şiirler yazmayı çok seviyordu. Şiirlerin ilham kaynağı olduğunu dahi bilmeyen Hoseok'uysa...