Paul Anka-Put your head on my shoulder🌼
♪ ♫ ♪
"Gidecek misin?"
Jin hem telefonuyla mekanın fotoğraflarına bakıyor hem de deminki koşuşturmamızın etkisiyle yanımda nefes nefese yürüyordu.
"Gideceğim sanırım. Tae bir bildiği olmasa bu kadar pahalı bir mekanda buluşmak istemez."
"Doğru. Bu çocuk da amma garip he. Daha bir saat önce falan geldi, gelir gelmez iki lafıyla planlarımızı değiştirdi."
Gerçekten de lafını dinleten biriydi Taehyung. Onun demesiyle beş dakika boyunca aralıksız koşmuş, anca söylediği saate daha bir buçuk saat olduğunu fark edince durabilmiştik. Şimdi de deminki yorgunlukla bitkin bitkin yürüyorduk işte. Jin bir an için olduğu yerde durup deminki söylediklerinin etkisiyle kafasına bir şey dank etmiş gibi gözlerini büyüttü.
"Acaba İseul'la gideceğim sinema buluşmasına Taehyung'ı da mı götürsem? Evet evet, sinema sonrası ben rahat rahat kahvemi içerken Tae de bir iki kelimesiyle hoppadanak ayırır bizi."
"Hoppadanak?" Tek kaşımı kaldırıp alayla sordum.
"Hoppadanak..." Dedi başını sanki çok ciddi bir kelime söylüyormuş gibi yukarı aşağı ağır ağır sallayarak. Omzundan ittirip kendimi tutamayarak gülmeye başladım.
"Ya Jin manyak mısın oğlum? Kaçış planı filminde değilsin, git adam gibi dikil karşısına sevmiyorum seni de işte."
"O kadar kolay değil." Ellerini ceketinin cebine sokup başını öne eğdi. "Şöyle düşün: birine çok aşık olsan, aşkından kuduruyor falan olsan karşısına çıkıp dan dan söyleyebilir misin ben sana aşığım diye?"
Tamam, bu çocuk kesinlikle benim zihnimi okuyordu. Bir de üstüne en büyük korkumu yüzüme vuruyordu.
Şaka bir yana ,haklıydı. Değil onun karşısına geçip aşık olduğumu söylemek, karşında kekelemden ve kızarıp bozarmadan herhangi bir kelime dahi söyleyemiyordum. Benim itiraf etmem durumunda olumsuz bir tavırla karşılaşmam yalnız bir ihtimalken Jin ondan ayrıldığı takdirde İseul'ün vereceği tepki çok açıktı. Öfkelenecekti, hayal kırıklığına uğrayacaktı, belki ağlayacaktı bile. Ayrılmayı beceremediği için onunla dalga geçmemiz çok anlamsızdı aslında. Sadece kalp kırmamaya çalışıyordu.
"Haklısın. Aşkımı itiraf etmek yerine hep içimde saklardım sanırım."
"Birini sevince saklayabilirsin, ama birini sevmediğini saklarsan istemediğin biriyle ilişki sürdürmek zorunda kalırsın. Hatta belki de evlenmek..."
Jin evlenmekle ilgili konu açtığı her seferde olduğu gibi titremeye başlayınca omuzlarından tutup kendine getirmek için sarstım.
"Tamam evlilik yok, evlilik yok. İseul'ü simli gelin topuzuyla, kendini de sivri uçlu kundurayla hayal etme sakın!"
"Yoongi, yardımcı olmuyorsun!" Jin o görüntüyü hayal ettiğini belli edercesine öğürüyormuş gibi yaptı. Bir anda kendini kollarıma bırakıp ağırlığını üstüme verdi. Diğerlerinin önden gitmesini fırsat bilerek fısıldadı.
"Yoongi köpeğin olayım yardım et bana. Tae'den yardım istesem kesin buluşma günü ortalardan kaybolur. Diğerlerine de bir şey diyemiyorum, eşsiz karizmam çizilsin istemiyorum çünkü. Ne olur yardım et lan bana, sen romantik adamsındır bir kadını incitmeden nasıl ayrılırım iyi bilirsin."
"Of tamam Jin, yardım edeceğim. Yarın akşam bize gel de alıştırma yapalım bari."
"Teşekkür ederim! Teşekkür ederim!" Olduğu yerde sevinçle tepinerek bana daha fazla sokuldu. Göz ucuyla Hoseok'a baktım, onlarla gelmediğimizi fark etmiş olmalıydı ki geriye doğru bakıyordu. Jin ise hâlâ teşekkür edip üstüme üstüme bırakıyordu ağırlığını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitter Sweet Symphony ♪ Sope
FanfictionYoongi, rock grubu için sert besteler yapması gerektiğini bildiği halde; karanlık gecelerini aydınlatacak, utangaçlığından itiraf edemediği aşkının sesi olacak şiirler yazmayı çok seviyordu. Şiirlerin ilham kaynağı olduğunu dahi bilmeyen Hoseok'uysa...