blackbear- ıdfc 🌼
♪ ♫ ♪
Korkular, kararsızlıklar, pişmanlıklar, utançlar... İnsanın hayallerinden şüphe etmesine sebep olan, hatta her birini ulaşılamaz tozlu raflara kaldırtan lanetli etkenlerdi.
Ben defalarca geçmiştim bu yoldan. Sevdiğim adamın flört ettiği kişilerle karşılaştığım her an, göz göze gelmeden geçen her gün, ona bir adım daha atamadığım her yıl bir 'acaba?' sorusu yankılanmıştı beynimde.
Acaba asla olmayacak mıyız?
Acaba onun hayatında yalnızca bir figüran mıyım?
Acaba onun için yeterince iyi değil miyim?
Ve şimdi şans eseri bu aralık kapının ardından duyduğum derin itiraflar, bana aylar önce bir başına kapalı kapılar ardında umutsuzca ağlayan kendimi hatırlatıyordu.
Jung Hoseok, uğruna her türlü acıya göğüs gerdiğim adam ; benim için büyük bir pişmanlık, büyük bir acı çekiyordu.
"Hoseok biraz dinlenmelisin ,çok yormuş seni devamlı düşünmek. Seninle geleyim ya da sen bize gel, konuşuruz olur mu?"
"Ben, yalnız kalsam daha iyi olacak Namjoon."
Hoseok bacaklarından doğrulduğunda Namjoon elini omzuna koyup başını yana eğdi üzgünce. Hoseok burnunu çekip gülümseyerek elinin üstüne patpatladı.
"Bir şey yok oğlum, iyiyim. Dediğin gibi dinleneyim, sonra bomba gibi döneceğim yanınıza bak gör."
İkisi de ayaklandığında kapının arkasından çekilip ufak bir dolabın yanına saklandım ve duvara verdim sırtımı. Kapı açılır gibi oldu ama sonra geri kapandı. "Namjoon, çocuklara gittiğimi sen haber versen?"
"Tamam uykusu gelmiş derim, git sen."
"Teşekkürler."
Kapı tekrar açıldığında göz ucuyla baktım, Namjoon beni fark etmeden içeri girdi ve mutfağa yöneldi. Hoseok yoktu.
Bir anda sanki buz gibi bir his kapladı içimi, kalbimde feci bir burukluk oluştu.
Bir gece vakti, yapayalnız ve ağladı ağlayacak halde kaçarcasına arka kapılardan çıkıp gitmek... Benim Hoseok'um bunları haketmiyordu.
Kendime düşünmek için zaman vermeden hızlı adımlarla çıktım kafeden. Merdivenlerden inmeden üstünden atladım ve kafenin aydınlattığı kadarıyla rastgele bir yolda koşmaya başladım. Tanıdığım bir cadde değildi burası, hangi sokağa sapmam gerektiğini de bilmiyordum ama birkaç bilindik dükkan ismine güvenerek hiç durmadan koşmaya devam ettim. Yanlış sokaklara saptım, gecikme endişesiyle daha da kayboldum ama bir şekilde yolumu buldum.
Sonunda Hoseok'un evine vardığımda nefes nefese endişeyle baktım ışıksız pencerelere.
Geç kalmıştım.
Tam da korkuğum gibi yalnız başına, üzgün girmişti yatağına.
Öylece oturacak bir yer dahi aramadan bahçedeki çimenlere attım kendimi. Şimdi ne yapmam gerekiyordu bilemiyordum. Parmaklarımla alnımı ovmaya başladım bir şeyler düşünmek için ama sanki durmuştu kafam, hırsla saçlarımı çekiştirip kendime çektiğim dizlerime yasladım başımı.
"Eğer o tatlıcıdan girmeseydim böyle olmazdı, yol sormak bile aklıma gelmedi. Hiçbir şeyi beceremiyorum-"
"Yoongi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitter Sweet Symphony ♪ Sope
FanfictionYoongi, rock grubu için sert besteler yapması gerektiğini bildiği halde; karanlık gecelerini aydınlatacak, utangaçlığından itiraf edemediği aşkının sesi olacak şiirler yazmayı çok seviyordu. Şiirlerin ilham kaynağı olduğunu dahi bilmeyen Hoseok'uysa...