Meg Myers- Desire 🌼
♪ ♫ ♪
Vakit geceye durmuştu, neredeyse karanlık olan odada Hoseok'un yüzüne yansıyan sokak lambasının loş ışığı ve kaçamak bakışlarla bana bakarken değişen ifadelerini takip ediyordum.
Bir cevap bekliyordu, rahat davranmaya çalışıyordu ama beni kandıramazdı. Ben yıllarca onun her adımını, her mimiğini ezberlemiştim. Düzensizce kalkıp inen nefesleri, dilini dudaklarında gezdirme şekli bile yeterdi duygularını çözmeme.
Eğer şimdi burada onu reddedersem, sadece arkadaşça bir gece geçirmek istersem beni anlayışla karşılardı. Bütün heyecanını geldiği gibi geri gönderir, yumuşak tavırlarıyla gönlümü okşar ve asla ama asla kızmazdı bana.
Ama eğer kabul edersem, o zaman başkaydı. Fırtına öncesi sessizlikti bu, üzerime estiği anda beni darmadağın edecekti.
Bir şeyler söylemeliydim, reddetmeli veya kabul etmeliydim. Ama konuşmak yerine göstermek istedim.
Boynumda dinlenen parmaklarından geçirdim elimi ve göğsüme sürterek indirdim, iki elini de belime koydum. Yüzümü çevirip hemen yanımda olan boynuna sürtündüm tatlı kokusuyla mayışırken. Belimi parmak uçlarıyla turlarken eğilip o da yanağını saçlarıma sürttü.
"Bu, istiyorum demek mi?"
Dudaklarımı ısırırken başımla onayladım, gerildiğimi biliyordu bu yüzden elinden geldiğince kibardı. Deri kayışın dokunuşlarını boynumdan çekip masaya bıraktı. Bundan güven alarak rahatladım. Hızlıca olup bitmeyecekti her şey, yavaş ve özenli olacağı nezaketinden belliydi.
Tatlı sesi beni iyice rahatlatırken yine de kayışta kalmıştı bakışlarım. Onu neden çıkarmıştı bilmiyordum ve ilgimi çekiyordu. Fakat Hoseok bunu şu an kullanmaktan yana değil gibiydi. Yine de bu kayışı son kez görmediğime emindim, sadece bir süreliğine uzak kalacak gibiydik.
Hoseok elleri omuzlarımdayken birkaç adımda beni dolabın önüne getirdi ve kapısını açıp giysilerle baş başa bıraktı beni.
"Üzerine rahat bir şeyler giyin ve yatağa gel. Sanırım gece boyu konuşacak çok şeyimiz var."
Yatağa gidip rahatça başlığa sırtını yasladığında dolaptaki kıyafetlere bakmaya başladım. "Sen seçseydin, ben hangileri günlük kıyafet bilmiyorum."
"İstediğini alabilirsin."
Umursamazca arkasına yaslanıp büyük bir dikkatle hareketlerimi takip etmeye başladı. Onayını aldığım için dolaba döndüm ve kıyafetlerde sırasıyla elimi gezdirdim. Kıyafetlerine her zaman hayran olmuştum ve şimdi onları giyme şansım vardı! Hangisini seçmem gerekiyordu, karar veremiyordum.
Her şeyin rengarenk olduğu dolapta, siyah bir eşofman ve gri uzun kollu bir tişört görünce klasik kombinimi yapmak için onları elime aldım ama arkamdan sertçe boğazını temizlediğini duydum. Dönüp ona baktığımda başını iki yana salladı onaylamazca. Tereddütle elimdekilere baktım.
"Her şeyi alabilirsin demiştin, bunlar olmaz mı?"
"Tabii ki istediklerini alabilirsin Yoon. Onları istiyorsan giy, seni engellemiyorum."
Sözleri cömert ve kibardı ama bakışları oldukça dikte ediciydi. Sıkıysa giy diyordu sanki, bunları giymeyi seçersem hepsini yırtıp atacak gibiydi.
Bir an üstümden çekilmeyen bakışları arasında elimdekileri geri yerine yerleştirdiğimde hafifçe tebessüm etti. "Onları giyeceksin sanmıştım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitter Sweet Symphony ♪ Sope
FanfictionYoongi, rock grubu için sert besteler yapması gerektiğini bildiği halde; karanlık gecelerini aydınlatacak, utangaçlığından itiraf edemediği aşkının sesi olacak şiirler yazmayı çok seviyordu. Şiirlerin ilham kaynağı olduğunu dahi bilmeyen Hoseok'uysa...