1.

437 34 50
                                    

İçim ürpermişti. Nedeni sanırım farklı bir ülkede okuma düşüncesinden kaynaklanıyordu. U.A lisesinin tam önünde, binaya bakarken bunları düşünüyordum.

Benim aksime Ai heyecandan yerinde duramıyordu ve sürekli kolumu dürtüyor, okulun güzelliği hakkında konuşup duruyordu. O her zaman böyleydi. Okulu kazanmamız için girdiğimiz o korkutucu sınavda bile pozitifliğini korumuştu. Bazen bunu nasıl becerdiğini merak ediyordum. Gerçi onun bu bulaşıcı mutluluğu olmasa belki karşımdaki kocaman okula bakıyor olmazdım. Bir kere daha Ai ile arkadaş olduğuma şükrettim.

Bahçede okula giren öðrenciler azalmıştı ve bizim de artık okula girmemiz gerekiyordu. Okula girip etrafıma bakındım. Müdürün odasını arıyordum. Ai hemen akıllılık edip birine sormuştu ve hemen müdürün odasını bulup son işlemleri halledebildik.

Müdürün odasından çıktığımızda dışarıda hiçbir öğrenci yoktu, demek ki ders başlamıştı.

Ai'yle birlikte sınıfımızı bulmamız yaklaşık  5 dakika sürdü. Kapıyı tıklatıp açtım. Adının Aizawa olduğunu sonradan öğrendiğimiz öğretmen uykulu gözleriyle yoklama alıyordu. Sıranın tam da bende olması ise büyük bir şanstı. Gerçi buna şans denir mi tam olarak bilmiyorum çünkü zaten adımız sonuncu sıralardaydı.

'Lee Mika?'

İlkten biraz şaşırdım ama Japonya'da soy isimlerin isimlerden önce gelmesi gayet olağan bir durumdu. Fakat ben bana Lee denmesinden hoşlanacağımı sanmıyordum. Bunu daha sonra halledebilirdim şu anlık uzatmanın alemi yoktu.

'Evet, benim.'

Sensei kendimi tanıtmamı istercesine bakınca ben de kendimi tanıtmaya koyuldum.

'Ben Mika Lee. Türkiye'den geliyorum. Özgünlüğüm havayı kontrol etmek' deyip parmağımı havaya kaldırdım ve minik bir hortum çıkardım.

Camın olduğu sıranın en arkasında oturan yeşil saçlı çocuğun defterine aceleyle bir şeyler yazdığını gördüm ama pek umursamadım.

Sensei ' Peki Mika boş yerlerden birine oturabilirsin' deyince boş olan yerlere bakınmaya başladım. Bulduğum yerin bi önü de boş olduğu için sevinmiştim. Ai'yle uzak oturmak zorunda kalmayacaktım.

Ben yerime yani orta sıranın en arkasına geçerken Sensei Ai'nin ismini söylemiş o da uzatmadan kendini tanıtmaya başlamıştı.

Oldukça sevecen bir biçimde ' Merhaba! Ben Ai Lewis. Ben de Türkiye'den geliyorum. Özgünlüğüm ise hayvanlarla konuşabilmek ve onları kontrol edebilmek.' demişti. O an gösterebilme şansı olmadığı için direk benim bir önüme doğru ilerledi ve oturdu.

Evet Japonca konuşabiliyorduk. Bunu buraya gelmeden önce gittigimiz okulumuza borçluyduk. Gitmek istediğimiz liseye göre eğer gerekliyse dil eğitimi veriliyordu. 2 Senede öğrendiklerimiz rahatça konuşabilmemizi sağlıyordu.

Dersler tek tek geçerken teneffüslerde sınıfın geri kalanı ile tanışıyorduk. Mina buradaki çoğu kişiyi tanıyordu ve daha önceden tanımadıklarını ise dersler başlamadan tanıma fırsatı bulmuştu. Sırayla isimlerini söyleyip bildiklerinin özgünlüğünden bahsediyordu.

Aynı Ai gibi biriydi. Oldukça enerjik ve neşeliydi. Onu da seveceğimi anlamıştım.

Erkeklerden ise Kiri ve Denki ile yakınlık kurmuştuk. Aslında ilk günden bu kadar yakın olmamızı beklemezdim ama cana yakın olmaları işimizi kolaylaştırmıştı.

Öğle vakti geldiği sıra Mina hemen yanımıza geldi.

'Kızlaaar hadi birlikte yemeğe inelim' deyip cevabımızı beklemeye başladı

'Olur hadi gidelim. Mika kalk hadii' evet... Bizim her şeye atlayan Ai'miz buna da atlamıştı. Kolumdan çekiştirmeye başlayınca ayağa kalktım.

'Tamam be çekiştirip durma' diyince Mina sevincini belli etmişti.

Birlikte yemekhaneye inip yemeklerimizi aldık ve bize el sallayan Denki ve Kiri'nin yanına geçip oturduk. Masada daha önce konuşmadığım biri oturuyordu. Katsuki Bakugou. Ai hemen onu farkedip elini uzattı ve tanışmaya çalıştı. 'Selam ben Ai, sen de...' Biraz düşünüp aydınlanmışçasına sırıtarak 'Katsuki Bakugou'sun' dedi. Bakugou yemeğini yemeye devam edip Ai'yi tınlamadı bile. Biraz daha bekledikten sonra

' O lanet elini gözümün önünden çek, yemek yiyemiyorum!' diye hafiften sesini yükseltince kaşlarımı çattım. Tam söze girecekken Kiri beni durdurup ortamı yumuşatmak adına 'Ah Mika ehehehe şey Bakugou hep böyledir siz ona aldırmayın.' dedi.

'Anlıyorum sorun değil herkesin kötü olduğu günler olabilir değil mi?'

Ai hafif bozulan suratını düzeltip tekrar gülümsemeye başladı. Söylediği sözleri Bakugou üzerine bile alınmamıştı. Sadece yemeğini yemeye devam ediyordu. Ben ona bakıp onu süzerken kısa da olsa göz göze gelmiştik. Ben hızlıca gözlerimi kaçırırken onun bana bakmaya devam ettiğini anlayabiliyordum. Bir süre daha baktıktan sonra kalan son lokmalarını da hızla bitirip masadan kalkmıştı. Biz ise Mina ve digerleriyle uzun bir sohbete dalmıştık.

Saçlarını taramamı ister misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin