5

134 25 39
                                    

'Çıkışta okulun arkasında ol.'
Yazan sadece bundan ibaretti. Kimin yazdığı ise belli değildi.
Ne olacağı hakkında bir fikrim yoktu.
Hafif bir gerginlik kaplamıştı üzerimi. Sürekli sınıftakilere bakınıp herhangi biriyle göz göze gelmeyi bekliyordum ama kimse de kasıtlı olarak arkasını dönüp de bana bakmıyordu. Sinirlerimi bozmuştu. En iyisi şimdilik dersi dinlemekti. Okul çıkışında ne olduğunu anlayacaktım. Ai'ye bahsetmemiştim. Çünkü biliyorum ki bahsetsem rahat bırakmayacak ve benimle birlikte gelmek isteyecekti.

Son dersler de bütün sıkıcılığıyla geçmiş ve sonunda çıkış saati gelmişti. Herkes toparlanmakla meşguldü. Ben de çantamı toparlayıp Ai'yle birlikte çıkışa yöneldim. Okuldan çıkmak üzereydik.
'Aaaa ben defterimi unutmuşum sınıfta Ai hadi siz Mina'yla beraber yurda dönün ben de defterimi alıp gelirim.'

Bütün oyunculuğumu konuşturup söylediğim sözlere büyük ihtimalle inanmamıştı. Son anda göz kırptığım için Mina ve onun arasını yapmak için onları yalnız gönderdiğimi düşünmesi için dua ettim.

'Tamam biz gidiyoruz yetişirsin.'

Evet işte bu. Pek üzerinde durmadan birlikte gitmeye başladılar. Görünmemeye başladıkları zamana kadar arkalarından baktım. Sonra da yavaş adımlarla okulun arkasına doğru yürümeye başladım. Attığım her adımda gerginliğim katlanıyordu. Birisi benimle normal konuşmak istese neden arkaya çağırsın ki, demekki önemli bir şeydi.
Son köşeyi de döndükten sonra okula yaslanmış bekleyen Bakugou'yu gördüm. Yere bakıyordu ve bir şeyler düşünüyordu. Onu orada görünce küçük çaplı bir şok geçirmiştim. Benimle ne işi olabilirdi ki? Yani onu sürekli dikizlememden başka.

Yavaşca ona doğru yaklaşınca sonunda beni farketti ve hızla üzerime doğru gelmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan bağırmaya başlamıştı.

'Ne sikim işler çeviriyorsun sen, ne yapmaya çalışıyorsun!'

Lanet olsun ki biri bana bağırınca gözlerim doluyordu. Yine aynısı olmuştu ama şuan burada ağlamamam gerekiyordu. Şuan Bakugounun karşısında olmazdı.

'N-ne demek istiyorsun?'
Gözyaşlarımı şuanlık kontrol altında tutabiliyordum ama şaşkınlıkla karışık korkumu sesimden gizleyememiştim.

'Bana salak muamelesi yapma Mika!'
O kadar çok bağırmıştı ki ne diyeceğimi şaşırmıştım. Sanki ağzımdan çıkan her sözle siniri daha fazla katlanıyordu. Daha neyden bahsettiğini bile anlamadan bana bu kadar bağırması incitmişti.

'Cidden anlamıyorum. B-bana neler olduğunu söyler misin'

'Senin o lanet bakışlarını her saniye hissetmiyorum mu sanıyorsun ha? Cidden farketmediğimi mi sanıyorsun?'

Tam konuşmaya başlayacağım sıra sözümü böldü ve tekrar bağırmaya başladı.
' Sakın Mika. Sakın salağa yatma. Bilmediğini söyleme'

Bu kadar bağırması cidden sinirlerimi bozmuştu ve kalbim kırılmıştı. Ben de dayanamayıp ona bağırmaya başladım.

'İlgimi çekmiş olamaz mısın? Seni merak etmiş olamaz mıyım ha? Senden birazcık da olsa hoşlanmış olamaz mıyım?'
Son sözüm onu daha da delirtmişti. Ben de ne dediğimin farkına daha sonradan vardım.
Ben dediğimi düşünürken bağırmasıyla düşüncelerim bölünmüştü.

'Ne dikkati çekmesi lan! Salak saçma konuşmayı kes! Senin o bücür arkadaşına yaptığımdan sonra benden nasıl hoşlanabilirsin aptal!'

Dediğinde biraz da olsa haklıydı. O gün Ai'ye kötü davranmıştı ama ben Ai gibi söylediği o teselliye sığınmayı seçmiştim. Herkesin kötü günü olabilirdi değil mi?

Artık gözyaşlarımı tutmakta zorlanıyordum ve konuşmamla da akmaya başladılar zaten.

'Bu kadar mı inanmak istemiyorsun?'
Sadece onun duyabileceği bir şekilde söylediğim sözler onu afallatmıştı.
Bir süre bana bakmadan yan tarafına doğru bakıp sustu. Bir şeyler söylemeye çalışsada son anda susuyordu. Benimse tek yaptığım onu izlemekti.

'Lanet olsun' söylediği son söz buydu. O an gitmeden önce söylediği son şey.
Sonra da hızla oradan uzaklaşmaya başlamıştı. Ben de sadece arkasından baka kalmıştım. Neydi şimdi bu?

Aklımda beni bırakmayan sorularla birlikte yavaş yavaş yurdun yolunu tutmuştum. Yoldayken ağlamamaya özen göstermiştim çünkü eğer ağlarsam yeni düzelen gözlerim tekrar kızaracak ve ağladığım farkedilecekti. Ai'nin ben bu haldeyken sorularını hiç çekemeyecektim.
Yurda girdiğimde ortak alandaki konuşmaları duydum ama kulak asmadan direk odama çıktım. Bütün günü odamda şarkı dinleyip ağlayarak geçirdim çünkü kalbim kırılmıştı. Şuana kadar sevdiğim kimse bana bu şekilde bağırmamıştı. Ufak kavgalar tabi ki etmiştik ama hoşlandığın kişiyle ettiğin kavga daha bi etkili oluyormuş bunu farketmiştim.

Birkaç kez Ai odamın kapısına gelip beni aşağı çağırmıştı. Herkesin ortak salonda olduğunu ve birlikte sohbet edip oyun oynayacaklarını söylemişti. Gelmek istemediğimi ve yorgun olduğumu söyledim.
Cidden herkesin ortak salonda olup olmadığını da sormuştum.
Herkesin olmadığını, her akşam olduğu gibi birkaç kişinin kendi başına olduklarını söyledi.
Bu birkaç kişinin antrenman yapan Midoriya, odasında uyuduğunu sandığımız Bakugou ve her zaman tek takılan Todoroki olduğunu anlamak zor değildi.

Geceyi uykusuz geçirmiş olmamdan kaynaklanan berbat yüzümle odamdan çıkıp lavaboya ilerledim.
Kızlar saçlarını başlarını düzeltiyorlardı.
Ben girince bana bakmaları kaçınılmazdı. Oysa ki ben sadece görünmez olmak ve öylece etrafta dolanabilmek istiyordum.

'Oha zombie'

Tahmin etmiştim. Tabi ki bu tepki Mina'dan başkasına ait değildi.

'kero yüzün berbat görünüyor bir şey mi oldu Mika-chan.'

Tsuyu bir kere de açık sözlü olmasan çok güzel olurdu ama söylediği doğruydu. Yüzüm aynaya baktığımda bir daha bakmama hissi uyandırıyordu.

'Bir şey olmadı sadece dün fazla uyuyamadım.'
Kimse pek inanmışa benzemiyordu ama soru da sormadılar.

Yüzümü yıkadım ve saçlarımı düzelttim. Evet, şuan biraz daha insana benziyordum.

Kızlarla birlikte lavabodan çıktık ve kahvaltı için aşağı indik. Ai masada oturmuş sorgulayan gözlerle bana bakıyordu çünkü sabah hazırlanıp odama gelmek istemişti. Onu reddedip beni aşağıda beklemesini söylemiştim.
Yanına oturduğumda
'Bana her şeyi anlatıcaksın çünkü artık bir şey olmadığına ve hafif bir yorgunluk da olmadığına eminim'

Zaten anlatmayı planlıyordum. En yakın arkadaşımdan bunu saklayamazdım.
Onu onaylamak için kafamı salladım.
Kiri oturduğu yerden bana doğru eğilerek
'Mika?'

'Hı'

'Gece beşik mi salladın?'

'Hıı aynen bütün gece hemde'

'Mika yoksa gizli bir bebeğin mi var? Aman Allah'ım bunu nasıl gizleyebildin?'

Ben diyorum bizim sınıf aptal kaynıyordu. Kiri, Kaminarinin dediğine gülerken ben Allah'tan sabır diliyordum.

'Kaminari acaba sabah sabah özgünlüğünü mü kullandın bu ne aptallık?'

'Yoo kullanmadım ki? Neden sordun?'

O anlamaya çalışırken ben de yavaştan kahvaltı yapmaya başlamıştım. Dün okuldan döndüğümden beri bir şeyler yemediğim için kurt gibi acıkmıştım.
Kahvaltımızı yapıp okula gittik. Ai'yle sessizlik dolu okul yolumuz yüzünden gerilmiştim.
'Öfff surat asma anlatıcam ama şuan olmaz sen de biliyorsun.'
Biraz düşündü ve
'O zaman öğlen arası eskisi gibi sadece ikimiz bir öğlen yemeği yiyelim. O sıra konuşuruz' dedi.

Kafamla onayladım ve okulun içine girdik.

Saçlarını taramamı ister misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin