12. bölüm

4.6K 437 227
                                    

Jimin burnuna dolan yumuşak ama bir o kadarda sert bir kokuyla gözlerini açtı. Jungkook karşısında savunmasız bir şekilde uyuyordu. Bir süre jungkook'un yüzünü izledi. Ondan hoşlanıyor muydu emin değildi. Duyguları karışıktı. Aslında korkuyordu. Jungkook'un onu reddetmesinden , rahatsız olmasından ya da başka bir hastanede doktorluk yapacağından korkuyordu. Fakat diğer yanıda rahatsız olsaydı yanında uyumazdı , onu öpmezdi diyordu. Bu duygu içini kıpır kıpır ederken kalbi bir şeyi kesinleştirmişti. Ondan hoşlanıyordu. Bundan emindi.

Yanındaki beden kıpırdanmaya başladığında biraz daha geriye gitti jimin. Onu gerçekten rahatsız etmek istemiyordu. Jungkook uyanmayıp tekrar uyuduğu zaman gözlerini kapadı. Şansı varken kullanması iyi olmazlıydı?

Bir kaç dakika daha gözleri kapalı beklerken bir kıpırdama daha hissetti. Fakat gözlerini açıp bakmak yerine beklemişti. Uyuyor taklidi yapıyor da denilebilirdi. Yüzüne ufak bir parmak dokunuşu hissetmişti. Bu onu mayıştırırken yanağını bir el okşuyordu. Sarı tutamlarının geriye itildiğini hissetmişti. Ardından anlına onu mutlu eden bir öpücük yerleştirdiğini hissetti.

"Çok güzelsin." Mırıltı halindeki ses , yeni uykudan uyandığı için kalındı. Bu ses tonu jimin'in daha da uykusunu getiriyordu. Üstelik güzel miydi kendisi? Bu cümle şuan kendisini etrafta çığlıkları atarak koşmasını dürtüklüyordu.

Biraz daha bekledi jimin. Belki başka bir şey derdi? Ya da en basitinden uyku numarası yaptığı anlaşılmasını istemiyordu. Kendisine sarılan kollar eşliğinde oda jungkook'a sokulmuştu. Zaten yeni uyanmıştı. Şuan ise sevdiği adama sarılarak uyku numarası yapmak gerçek bir uykuyu getiriyordu. Belini okşayan el eşliğinde oda gözlerini kapatmıştı.

Flashback

Minik çocuk yıkık dökük evin içinde yerde öylece oturmaya başlamıştı. Anne ve babasının gelmesine daha vardı. Yerdeki halı kirlenmiş , camlar tozlanmış ve boya sıvaları neredeyse tamamen sökülmüştü. Minik bir televizyon ve sadece iki tane uzun , yayları çıkmış bir kanepe vardı. Yerde oturmak onu hapşırttığı için tutunarak ayağa kalktı. Bir yatak odası ve birde mutfak vardı. Banyo ve tuvalet birleşik minik bir dört duvardan ibaretti. Kırık aynalı gardıropun önüne geldiğinde kendisine baktı. Dalgalı ve yeni uyandığı için karışmış sarı saçları , minik tombul göbeğini kapatmaya yetmeyen şeker mavisi zıbını gri pijamasından sarkmıştı ufak tombul elleri ile kendi görüntüsünü yansıtan aynaya dokundu. Şişkin yanakları , dolgun köfte dudaklarıyla tapılası bir görüntüsü vardı. Annesi ona tuvalete gitmeyi öğretmediği için hala takmış olduğu bez kalçasını belirginleştiriyordu. Kapının sertçe açıldığını duyduğunda kafasını oraya çevirdi. Annesi , babasıyla (!) beraber eve gelmişti.

Genç ve kirli sakallı adam söylenerek ve başını ovarak koltuğa yayılmıştı. Annesi ise adama bağırarak mutfağa girmişti. Siyah eski çantasını , bozuk kaloriferin önüne atarken jimin ise kavga eden ikiliye bakıyordu. Her gün aynı manzarayı gördüğü için şaşırmıyordu. Asıl şaşırdığı adamın kalkıp annesine vurmaması ve annesinin de uzun tırnaklarıyla adamın yüzünü çizmediğiydi. Şimdiye kadar en hafif kavgaları bu olsa gerekti.

"Bizi dinleyecek kadar terbiyesiz mi oldun?!" Babasının ona bağırmasıyla hafifçe titredi jimin. Başını hızla yere eğerken annesinden derin bir oflama duymuştu.

"Anne ben açım." Jimin adamın söylenmesini takmayarak mutfaktaki aspiratörün önümde sigarasını yakan annesine yönelmişti.

"Minik kasenin içinde bal var , şurada ise ekmek var." Annesi elini sallayarak ufak oğlunu geçiştiriyordu.

He is a Psychopat ❦ Jikook ✅ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin