17. bölüm

3.8K 339 112
                                    

"O mandalinayı bana ver!" Yoongi koskoca tabakta kalan son mandalinayı eline aldığında aynı anda Taehyung'da da eline almıştı.

"Ben yiyeceğim!" Taehyung ise sadece inadına yapıyordu. Üstelik bunu Yoongi istediği için daha da çok istiyordu.

"Senden büyüğüm saygılı ol!" Yoongi hırlarcasına konuşup mandalinayı kendine çekmişti.

"Bende senden uzunum!" Aynı şekilde Taehyung'da mandalinayı kendine çekmişti.

"Ufak çocuklar gibi davranmayın. Hemen yanınızdaki tabakta bir kaç mandalina daha var." Jungkook yanında oturan sarışına elindeki soyduğu mandalinayı yediriyor , bir iki tane de kendisi yiyordu.

"Bu bir kan davası meselesi , senin yanındayım Taehyung. Başarırsın. Al o mandalinayı!" Wooyuong destekleyici ifade takınarak ellerini yumruk yapmıştı.

"Bende Yoongi'yi destekliyorum. Yaparsın aslan ama kedi kuzenim. Başaracaksın!" Hoseok'da aynı şekilde ellerini yumruk yapmıştı.

"Gerçekten...bir de insanlara kök söktürüyorsun." Namjoon onları kınar bir ifadeyle 'tch tch' sesi çıkartmıştı. Yanındaki Seokjin ise aynı şekilde ona hak vermişti.

"İkinizde o mandalinayı bırakın. Yoksa bu odaya girişinizi yasaklarım." Namjoon tekrar konuştuğunda Taehyung hızla mandalinayı bırakmıştı.

Yoongi ise zaferle turuncu meyveyi dilimlerine ayırıyordu. Namjoon isterse hiç birini bu odaya sokmazdı. Ancak jimin , Taehyung ve Wooyuong için bir istisna yapmıştı.

Herkes sessizce kendi aleminde takılıyordu. Wooyuong Hoseok'u çekilmez soruları ile daraltıyor , Taehyung ve Yoongi birbirine öldürücü bakışlar atıyordu. Jimin ve jungkook ise en köşede sıradan sohbet ediyorlardı. Jungkook jimin'i dizlerinin üstüne yan bir şekilde oturtmuş , jimin ise başını sevdiği omuzlara yaslamıştı. Seokjin ise telefonla ilgileniyordu. Ona dik dik bakan Namjoon'dan habersizdi.

Seokjin kafasını kaldırmış kapıya yönelmişti. Birazdan ufak bir hastasına bakmalıydı. Aslında hala yirmi dakikası vardı ancak canı sıkılmıştı.

Kimse onun çıktığını fark etmemişti bile. Ellerini doktor önlüğünün cebine koyduğu sırada yanında beliren beden ile kafasını çevirdi.

"Hala zamanın var sanıyordum." Seokjin onunla beraber koridorda yürüyen Namjoon'a bakmıştı. Siyah gömleği ve uzun dar kumaş pantolonu ile aşırı cool duruyordu.

"Evet hala vaktim var... Seokjin..." Namjoon derin bir nefes almıştı. Bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Şundan emindi ki eninde sonunda kendisi kötü olacaktı.

"Efendim profesörüm." Seokjin ona gülümserken şaşkındı. Namjoon her zaman düşünceli ve sorumluluk sahibiydi. Ancak şuan normalden daha fazla sakin ve durgundu.

"Profesör? Ha e-evet profesörünüm. Seokjin B-ben..." Namjoon aklında ne kadar tartsa da doğru kelimeleri bulamıyordu. Kalbi maraton koşarken oldukça stresliydi.

"Neyse önemli değildi." Namjoon hızla açılan asansöre binip aşağı kata inerken Seokjin şaşkınca ona bakıyordu.

Az önce koskoca hastanede herkesin imrendiği , koskoca Kim Namjoon kekelemiş miydi? Üstelik neden bu kadar dalgındı?

Aklındaki saçma soru işaretleri ile kendi katına yönelmişti. Asansörde ise Namjoon ter döküyordu. Kendini aptal gibi hissediyordu. Seokjin az önce demişti 'profesörüm' diye. Kendisi sadece onun profesörü ve meslek arkadaşıydı. Daha fazlası olamazdı. İçi içini yerken asansörden çıkmış odasına ilerliyordu.

He is a Psychopat ❦ Jikook ✅ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin