Mahkeme salonuna ilerlemiş ve diğerlerini beklemeye başlamıştınız. Salon yavaş yavaş dolmaktaydı. Keşif Birliği ekibi olarak odanın bir yanında bekliyordunuz. Karşınızda ise din adamlarının da bulunduğu Askeri Polis kısmı durmaktaydı. O sırada alelacele sizin durduğunuz bölüme gelen iki kişi gördün.
Gelen iki kişi, Eren'i kurtarmaya gittiğinizde karşılaştığın askerlerdi. Onlara baktın sessizce. Bu üçü sana rahatsız edici derecede tanıdık geliyordu. Eren'in henüz gelmediğinden emin olunca konuştun.
"Siz ikiniz."
İkili hemen sana döndüler ve aynı anda konuştular.
"Evet efendim.""İsimleriniz neler?"
Siyah saçlı kız asker selamını verip ilk önce konuştu. Boynunda neden taktığına anlam veremediğin bir atkı duruyordu.
"104. Acemi Birliği'nden Mikasa Ackerman, efendim."
İsmini söyleyince hatırlamıştın. Mikasa eh? Hakkında söylenenleri duymuştun, yapılan sınavda birinci olan kızdı bu.
Sonra sarı saçlı çocuk aynı şekilde asker selamı vererek devam etti. İsminin Mikasa olduğunu öğrendiğin kıza nazaran çok daha narin duruyordu. Bir an Keşif Birliği'nden olmasına şaşırmıştın fakat bu birliği seçmiş olması da elbette sevindirmişti seni.
"104. Acemi Birliği'nden Armin Arlert, efendim!"
Başını onaylar anlamda salladın. Bu üçlü arkadaş grubu acemiler arasında çok konuşulmaktaydı. Sen de onlar hakkında birkaç şey duymuştun elbette.
"Anlıyorum. Ben de Yüzbaşı (y/n). Hakkınızda birkaç duyum aldım. Özellikle senin hakkında Mikasa. Memnun olduğumu söyleyebilirim."
Armin kafasını salladı.
"Teşekkür ederiz, yüzbaşım."Mikasa'ya baktın sonra.
"Yüzündeki yara derin görünüyor."
Mikasa başını biraz eğip saçını, yanağını örter gibi tuttu. Sözüne yorum yapmamış olmasından ötürü Eren'in saldırdığı söylenilen kişilerden birinin de Mikasa olduğunu tahmin ediyordun. Yanında durduğun Levi, Erwin ve Rico'ya bakıp kapıya döndün. Kısa bir süre sonra Eren de getirilmiş, Hanji ve onunla birlikte çalışan (daha doğrusu ona bir nevi bakıcılık yapan-) Moblit de balkona çıkmışlardı.
Eren'i süzüyordun ve gördüğün kadarıyla fazlasıyla şaşırmıştı. Endişesi de açıkça belli olmaktaydı. Sessizce iç çekip kollarını kavuşturdun ve yanındakilere baktın. Erwin kendinden emin duruşunu biraz bile bozmamıştı, keza Levi da aynı şekilde. Rico sessiz sakin beklemekteydi. Yanda Tsurugi ve Kay'in başka biriyle konuştuğunu görmüştün. Hanji'ye döndüğünde ise gülmemek için dudağını ısırdın çünkü kendisi balkonda durmuş sana el sallıyordu.
Ona bakarsan gülmeme çabalarının boşa çıkacağını bildiğin için bakışlarını önüne çevirdin ve Eren'in demir bir sırığa kelepçelenmesini seyrettin. İstemsizce Eren'in iki arkadaşına bakmıştın bu olurken. Mikasa pek bir ifade göstermese de sinirli gibiydi. Armin ise tam aksi, korkmuş ve endişeli bakıyordu.
Nihayet hakim de yerine oturmuş ve salona bakmıştı.
"Öyleyse başlayalım."Gözlüğünü düzeltip eline masadaki kağıdı aldı.
"Eren Jaegar-kun, değil mi? Krala hayatını adayacağına yemin etmiş bir askersin. Doğru mu?"Eren dizleri üzerinde çökmüş haldeyken, sanki fısıldar gibi bir tonda konuştu.
"Evet."Hakim devam etti.
"Bu istisnai bir durum. Dava genel hukuk sınırlarının dışında olduğundan dolayı özel bir mahkeme düzenlenmesi gerekti. Son sözü söyleme yetkisi tamamen bana ait. Yaşamana ya da öldürülmene karar vereceğiz. Bir itirazın var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Dostlar (Levi x Okuyucu)
RandomYeraltında, kendini tam ortasında buluverdiğin beladan bir gün çekip çıkartılıyorsun. Ne olduysa da o gün oluyor zaten her şey. Kurtarıcın olarak baktığın kişiler en yakın arkadaşların oluveriyor bir anda. Bazıları en yakın arkadaştan da ötedir belk...